Okuyucularımız için bize kendinizden bahseder misiniz?

1985 yılında İstanbul’ da doğdum. Liseden mezun olduktan sonra konservatuar oyunculuk bölümüne hazırlanırken gitmeye karar verdiğim Eminönü halk eğitim merkezinde Dansla tanıştım, ilk bale ve modern dans eğitimini burada aldım. Sonrasında kısa bir hazırlık sürecinden sonra Yıldız Teknik Üniversitesi modern dans bölümüne girdim. Birçok yerli ve yabancı koreograf ve hocayla çalışmalar yaptım. Okulda okurken Çağdaş bale topluluğunda dans etmeye başladım 3 seneyi aşkın bir süre boyunca bu toplulukta modern ve klasik bale eserlerinde dans ettim.

Modern dans bölümünden mezun olduktan sonra oyunculuk eğitimine devam ettim ve Şahika Tekand stüdyo oyuncularında oyunculuk eğitimi aldım. Birçok tiyatro oyununda koreograf,oyuncu ve dansçı olarak görev aldım. Son zamanlarda koreografisini yaptığım bazı oyunlar Gettodakiler, Personas Kuartet, Tartuffe, Uyandığımda Sesim Yoktu, 45 saniye ve İstanbul’u Satıyorum. Bunların yanı sıra bir yandan da eğitmenlik yapmaktayım. İstanbul’da Craft oyunculuk atölyesi, İTÜ GVO okullarında ve Bilim üniversitesinde eğitmenlik yapmaktayım.2017 yılında İlknur Güneş’le beraber Uyumsuz Tiyatroyu kurmuşlardır.

Koreograf olmaya nasıl karar verdiniz?

Aslında dans bölümünde okurken de her zaman oyunculuk ve dansı bir arada götürebileceğim birbirini besleyecek işler yapmak istiyordum ve bunların üzerine çalışmalar yapıyordum. Daha sonrasında hayatıma giren değerli insanlardan biri olan “ustam” Cihan Yöntem ile çalışmaya başladım. Beni ilk olarak koreografi yapmaya yönelten ve beni o sahneye fırlatan ustam oldu.

Koreografi tasarlarken hareket noktanız ne oluyor?

Aslında yaptığım işe veya oyuna göre değişiklik gösteriyor diyebilirim. Ama tabii ki en temel çıkış noktası tekst ve sonrasında yönetmenin hayali kafasında kurduğu rejisi ve sonrasında da tabii ki müzik geliyor elbette. Ama koreografi tek başına yapılan bir şey değil tabi ki. Her zaman yönetmenin kurduğu hayale ortak olup sahnedeki oyuncularla beraber bir dünya yaratmaya çalışıyorsunuz. Bu hayale müzik, kostüm, dekor ve ışıkta yardım ettikten sonra o dünyanın içinde kayboluyorsunuz işte. Tabii bazen de oyuncunun sahnede yaptığı bir hareket veya müziğin bir anı veya ışığın sahneye düşüşü bile sizi bambaşka yerlere götürebiliyor.

Tiyatro oyunlarında koreografi tasarlamanın sizin için anlamı nedir?

Siz bir hayal kuruyorsunuz ve bunu yaratmaya ve inşa etmeye başlıyorsunuz. Oyunculara bunu aktarıyorsunuz ve o hayal hepinizin hayali oluyor ve sonrasında yarattığınız dünyayı seyircilerle paylaşıyorsunuz. Her bir oyunla başka bir dünyaya başka bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Sanırım ben bu dinamiği ve bu macerayı seviyorum.

İzmir’de Tiyatro Kalemi tiyatro topluğunun koreografısınız; yolunuz nasıl kesişti?

Biz Kamer ve Çetin ile 2011 de İstanbul’da özel bir tiyatroda yeni bir oyunun çıkışı aşamasında tanıştık ve o zamandan beri de hiç ayrılmadık. Kopmayan bir dostluğumuz oldu. Önce İstanbul’da beraber işler yapmaya başladık sonrasında onlar İzmir’e taşınıp Tiyatro Kalemi’ni burada kurduktan sonra çalışmalarımıza burada devam ettik ve beraber çok güzel işler yaptık. Haydi masallara ile başlayan İenesconun Sıkıntısı, Gökkuşağı Ormanı, Kıpti Kumpanya ve Gettodakilerle devam eden bir maceramız var. Sanırım da yıllarca beraber hayal kurmaya ve beraber yaratmaya devam edeceğiz.

Kendi tiyatronuzdan ve yaptığınız işlerden bahseder misiniz?

2017’de İlknur Güneş’le aynı zamanda eşimle onun uyarlayıp yönettiği benimde koreografisini yaptığım “Leonce ile Lena’nın müzikli Güldürüsü” oyunuyla UYUMSUZ TİYATRO macerası başlamış oldu. Daha sonrasında yine İlknur Güneşin yazıp yönettiği ve benim koreografisini yaptığım SESLER ve bu sezonda PERSONAS KUARTET oyunuyla beraber maceramız devam ediyor.

“Personas Kuartet” neyi anlatıyor?

"Personas Kuartet" modern dünyada bireylerin kendilerini, hayatı ve düzeni sorgulamalarını kadın bakış açısıyla anlatıyor. Farklı statüden ve farklı bakış açılarına sahip iki kadının tüm kadın ve erkekleri temsil eden sohbeti, çağımız insanın içine sıkışıp kaldığı toplumsal roller, statüler, ekonomik, ahlaki ve psikolojik kavramlar üzerine. İki kadın da sahnede sürekli kendilerini ifade etmeye kanıtlamaya ve sadece iyi yönlerini ortaya çıkarmaya çalışıyorlar. Bireylerin çağımızda iletişimsizliği, duygularını ifade edememeleri, kendilerini iyileştirme çabaları, yakınlaşma korkuları ve sadece gösterdikleri ya da onlardan beklenen bireyler gibi olmaya çalışmaları ön planda oyunda. Kadınların yanı başında bulunan idleri ise onların gerçekten ne hissettiklerini, ne düşündüklerini ve gerçek davranışlarını oynuyor ve modern insanın arketiplerini ve personalarını açığa çıkarıyor.

-Tasarladığınız ya da ‘bir gün mutlaka yapmak istiyorum’ dediğiniz bir proje var mı?

  1. benim için içinde bulunduğum her oyun her proje “bir gün mutlaka yapmak istiyorum” diyebileceğim işler. Çünkü ne zaman bir koreografi yapmaya başlasam kalbimi ve ruhumu da o işin içine koyuyorum. Ve her yaptığım iş benim için tek ve yegâne oluyor.

Sahne üzeri mi yoksa sahne arkası mı?

Her ikisi de. Ben sahne üzerinde olmayı da sahne arkasında olmayı da çok seviyorum. Koreografi yaparken aldığım zevki ve hazzı oynarken aldığım zevkten ve hazdan ayıramıyorum. Bu yüzden uzun yıllar boyunca hem sahne arkasında hem de sahne önünde “bir gün mutlaka yapmak istiyorum” dediğim işleri yapmak istiyorum.

Editör: Haber Merkezi