SEVAL DENİZ KARAHALİLOĞLU / İZ GAZETE - Didem Madak’ın doğum günüydü 8 Mayıs… Olağanüstü şiirleriyle yüreğimizde kalan Didem Madak’ı atlamak olmazdı. Tıpkı onun gibi sıra dışı ve özel bir kadın olan tiyatro sanatçısı Ebru Atilla Sagay, Didem Madak’ın şiirlerine aşık… Didem’in ruhunu yansıtan dizelerine öylesine çarpılmış ki Didem Madak üzerine kısa bir film yapmak zorunda hissetmiş kendini. Bir araya gelip söyleşiyoruz. Bir yanda ince bellide tavşankanı çaylar, öte yanda doyumsuz bir sohbet. Şiir şiiri, sevgi sevgiyi açıyor. Bir bakmışız Didem Madak’ın şiirlerinde kaybolmuşuz.

‘İLAÇ GİBİ GELİYOR’

Neden böyle bir film yapma gereği duydunuz?

Ben çok inanıyorum bu sıra dışı kadınlara! Didem Madak herkesten farklı duyuruyor. Sen de öyle. Didem Madak duyguları okuyanın kalbine direkt enjekte edebiliyor. Güzel izler kalacak senden, benden, Didem’den ve bizim gibilerden. Şimdi Didem'in dediği gibi “uçlarından çile damlayan çamaşırlar var asılacak”. Günden kalanlarla çok yorgunuz. Bütün dünya omuzlarımıza binmişken o güzel kadınları yarına bırakamazdım. Çünkü biliyorum o kadınlar ‘aynı ütüsüz ruh’ ile okuyacaklar Didem’in şiirlerini. Biliyorum, Didem’in şiirleri kadınların ruhuna ilaç gibi geliyor. Çünkü onu okuyan, içinde hisseden kadınlar da Didem gibi kadınlar. Mesela sen öyle bir kadınsın.

Didem Madak’ın şiirleriyle ilk defa nasıl tanıştınız?

Didem ile tanışmamız ilk kez Şükran Yücel'in hediye ettiği ‘Grapon Kağıtları’ kitabıyla oldu. İki gün sonra diğer kitaplarını da aldım. Edebiyat yapacağım diye değil, kendiliğinden samimiyetle yazılmış şiirlerdi. Mesela, “mavi bir bilyenin göbeğini öpmek” nereden aklına düşmüştü? Merak ettim. Yakın dostu olduğu için Şükran'dan bir sürü anısını dinledim.

Didem Madak deyince ilk olarak aklınıza neler geliyor?

Kediler ve mutluluk geliyor. Onu tanımlayacak kelimeleri zaten kendisi yazmış. Hem de o kadar açık ve samimi yazmış ki, şiire tercüme etmiş.

‘BİR BÜYÜ GİBİ!’

Didem Madak’in şiirleri üzerinden bir kısa film yapma fikri nasıl oluştu?

Didem Madak bir büyü gibi. O büyüyü zedelemeden, bozmadan aynı zarafet ve incelikle yansıtabilecek seslere ihtiyaç var. Neden tiyatro sahnesi değil de belgesel film diyor tanıdığım herkes. Tiyatro ile uğraştığım için çevremin benden Didem hakkında bir tiyatro oyunu beklediğini biliyordum. Üstelik her şiiri bir oyun olabilecek nitelikteydi. Ancak ben iç sesimi dinleyerek üreten biriyim. ‘128 Dikişli’ şiiri okuduğumdan beri aklımda kısa bir film olarak yer ettiği için, böyle bir proje oluşturdum. Aslında film belgeselden ziyade deneysel bir kısa metraj.

‘CESARETLE ÇİZİYOR’

Neden özellikle bu kısa filmi yaptınız?

Bu filmi yaptım. Çünkü Didem kadınlık hallerine dair muazzam benzetmeler, hicivler, mecazlar ile mısralarını yazmış. Onun şiirlerinde kadınlığının altını cesaretle çizdiğini görüyorsunuz. Beni etkileyen kadın sanatçıların hepsi gibi Didem Madak'ın da anısını yaşatacak bir iş yapmak istedim. Arkamda onun ruhuna bir armağan bırakmak istedim.

Filmin çekim süreci nasıl gelişti?

Hayatımda ilk kez yapımını ve oyunculuğunu üstlenerek bir film yaptım. Didemle tanışmamı sağlayan Şükran bana bu yolu açmış oldu. Sinema konusunda teknik ekipmanım bile olmadan projelendirme işine giriştiğimde, Şükran'ın cesaretimi kırmadığını ama benim için endişelendiğini hatırlıyorum. Şiir elimde, bir kaç dostum yanımda, yola çıktım. Bir kaç deneme çekiminden sonra projeye Ethem Onur Parlar dahil oldu ve çekimleri bitirebildim. Ardından kurgu sanatçısı Kaan Ergüder ile 2 gün çalıştıktan sonra film tamamlandı.

‘RUHU ÜTÜSÜZ KADIN’

Didem Madak’ın şiirleri neden sizi bu kadar çok etkiliyor?

Didem’in şiiri benim için çok özel. Kadın oluşunu şiiri ile ölümsüzleştirdiğini düşünüyorum. Hep sordum kendime. Didem’in şiirlerinde beni bu kadar derinden etkileyen şey ne oldu? Üstelik bir film yapmak isteyecek kadar güçlü ne olabilir? Didem'in şiirlerini okurken benim gibi ‘ruhu ütüsüz’ bir kadın olduğunu anladım. İçine doğarak yazdığını, aynı benim gibi hep iç sesini dinlediğini fark ettim. Zaman geçtikçe, ‘kırmızı tırtıl dili’ ana dilim olmaya başladı. ‘Yüzüm Güvercinlere Emanet’ şiirinde “izinliydim nasıl olsa dezavantajı bol şiirler yazmaya” diyor ya. İçimi okuyor sandım. Kadın şairlere alışık olmayan sistemde kendini kabul ettirmesine hayran kaldım. Çok az kadın şairin, şiir yıllıklarında yer aldığını düşününce, uluslararası bir antolojide yer almış olması büyük bir başarıdır.

‘ÖLÜME DE YENİLMEDİ’

Peki Didem Madak okurları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Giderek çoğalan okurları, sokakta duvarlara bile şiirlerini yazar oldular. Ölümü yazmaktan çekinmeyen bu güçlü kadının ölüme de yenilmediğini göstermiyor mu?

Didem Madak’ın çok sayıda şiiri var. Yaptığınız film için neden özellikle “128 Dikişli” şiirini seçtiniz? ‘128 Dikişli’ Didem'in son sözleridir. Arkasında bırakmayı tercih ettiği son mısraları. Hayatının özeti adeta. Şiir okumadığı için bilmeyenler o kadar çok ki. Belki kısa bir film ile onlara da ulaşabileceğime dair umutlandım.

‘DEVAM FİLMİ GELEBİLİR!’

Didem Madak filmi nasıl karşılandı? Nasıl tepkiler aldı?

Didem Madak’ın “128 Dikişli” filmini tabi ki ilk izleyen Şükran Yücel ve şair Asuman Susam oldu. Beğenilerini Ege Üniversitesi Kadın Çalışmaları Kurulu ile paylaşmakta gecikmediler. Başkan Solmaz Zelyurt filmi görmek istedi. Yapacakları Didem Madak Sempozyumu’nda sergilemek için izin istediler. ‘128 Dikişli’ ilk kez orada seyirci ile buluştu. Geri dönüşler beni daha da cesaretlendirince, İzmir Kısa Film Festivali’ne başvurdum. Gösterimden sonra çok fazla ileti almaya başladım. Filmin beğenilmesiyle birlikte devamını çekmemi isteyen bir kitle oluştu. Israr üzerine devam filmi yapar mıyım? Niye olmasın?

Didem Madak ‘128 Dikişli’ şiirinde neler anlatıyor?

Didem Madak ‘128 Dikişli’ şiirinde şöyle der: “İlk defa bu kadar sağlam yazıyorum./ Haç şeklinde 128 dikişle./ Galiba ahbap artık sana ulaşacağım./ Yeteneğim geri geldi,/ göreceksin artık kutsal dizeler yazacağım./ Hiç yapmadığım şeyler yapıyorum ahbap/ Maç seyrediyor ve devamlı topa bakıyorum/ Telepati yapıyorum./ Hey ahbap ben arada bir fikir buluyorum/ Kuşlar için küçük şemsiyeler yapabiliriz /Böylece yağmurda ıslanmazlar/ Ve içimdeki ağır sözler için de şemsiyeler /Böylece paraşütle iner gibi hafiflerler /Şiirin içine girerken/ Bana bazı şarkılar lazım ahbap/ hafif şarkılar, acı olmayan şarkılar/ çok şarkıya ihtiyacım var /Tutam tutam saçlarımı savuracak şarkılar./ Saçlarıyla ne yapacağını bilemeyenler/ Bir gün onları kaybederler /Böyle bir şey yani ahbap /Çok acıyor. /Saçlar zaman zaman /Bana neşeli şarkılar B harfine notalardan sütyen yapan şarkılar. /Bir mutfak cadısıyım şu sıralar /Çeşitli şeyleri çeşitli şeylere karıştırmak /Ve seni düşünmek, mırıldanmak /Bazı büyülü yemekler yapmak/ Bazı şifalı yemekler yapmak /Ve kalmak istemek ahbap…/Füsunun yeşil ela gözleri var /Ve pembe plastik fincanı ile kahve getirişi var/ Ve bana anne deyişi var /Benim pembe fincandan pembe kahve içişim var /Bu kahveleri seviyorum ahbap/ İçimi pembe bulutlar kaplıyor /Şekerli ve tatlı bir biçimde havalanıyorum. /Sonra ağrılar, sonra hastaneler ve sonra doktorlar / Şeker donup yapışıp kalıyor bir kâğıda/Acı bazen öyle yoğun, çok yoğun /Patlak gözlü bir kurbağa tarifsiz çirkin ve kel. /Edibin kurbağası Yakup/ benimki Seyfettin/ Neden bilmem işte/ Nereden çıktı şimdi Seyfettin/Acı dindi diyorum bazen yağmur dindi der gibi /Öyle kendiliğinden ya da Tanrı istediğinden /Yüzüklerim yok takmıyorum /Kolyelerim yok istemiyorum/ Öyle çok şimşek çaktı gece / Ben sonu Z harfi olarak düşündüm / Son harf olarak / Ben seni düşündüm ahbap./ Doğdum, doğurdum / Bir insan nasıl büyüyor gördüm/ Hayatta kalmak için/ Ve hayatta kalmanın yanında/ İnandım şiir bir gevezelikti/ Şimdi 128 harfli bir şiir var karnımda/ Satırlar artık bomboş/ Karnımda hissiz bir şiir var/ İçimde durmadan bölünen şiirler/ Birlikte yok olacağımız şiirler/ Birlikte unutulacağımız şiirler/ Hiç borcu olmamış şiirler/ Ve bu yüzden çok acıyan şiirler/ Acı aniden diner yağmurun dindiği gibi/ Bazen sadece Tanrı öyle istediğinden/ Sadece bir mağarada resim çizerim belki/ Rüyaların büyük harfle başladığı bir ülkede / Üstümden kaldırılmış bir ölü var/Ahbap senin istediğin o mu?” İşte böyle, insanın içine işleyen bir kadın Didem Madak.

‘SANSÜRE ALERJİLİ’

Didem Madak’ın cadılar, sansür ve biyografi üzerine çok çarpıcı bir hikayesi var değil mi? Üstelik sansürcülere verdiği yanıt yeni Türkiye’nin geldiği durumu ve normalleşme halini çok güzel özetliyor diye düşünüyorum!

Didem Madak’ın ‘cadılar’ üzerine bir hassasiyeti var. Sansür konusuna da alerjisi. Hayata karşı duruşunu, biyografisini sansürleyerek yayımlamak isteyenlere kendi sözleriyle açık etmiş. Didem Madak bir toplantıya davet edilmiş, sonra kendisinden bir biyografi yazması istenmiş ve biyografisinden bir cümle kendisine sorulmadan silinmiş. Onun isteği dışında yapılan bu müdahaleye Didem’in cevabı tıpkı şiirlerindeki gibi çok inceliklidir. ‘Özgeçmiş Sansürü’ başlıklı yazısında bunu çok güzel anlatır. 

Editör: Haber Merkezi