YAĞIZ BARUT / İZ GAZETE- İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın (İZBBŞT) oyuncularını daha yakından tanımak, yaşam hikâyelerini öğrenmek ve tiyatro sanatının değerlerini topluma yansıtabilmek amacıyla başlattığımız söyleşi dizisinin üçüncü konuğu Işıl Keskin Peynirci oldu.

İzmir Şehir Tiyatroları'nın yıllarca hayalini kurduklarını ifade eden ve Özdemir Nutku ile Hülya Nutku gibi hocalara hep ‘Neden biz İstanbul’a gitmek zorundayız’ diye sorduklarını söyleyen Işıl Keskin Peynirci, artık İzmir’de yetişen genç tiyatrocular için büyük bir kapı açıldığını kaydetti ve İZBBŞT’nin kurucu oyuncularından biri olmanın gururunu yaşadığını vurguladı.

İzmir Şehir Tiyatroları’nın İzmirli oyuncularından birisiniz. Sizin tiyatro hikâyeniz nasıl başladı?

İzmir’de 1988 yılında doğdum. 7 yaşımdayken Konak Belediyesi’nin kurslarında tiyatroya başladım. Sahneye ilk defa İzmir Devlet Opera ve Balesi Elhamra Sahnesi’nde Sevgi Ormanı diye bir oyunla çıktım. Yıllar sonra yine Elhamra’da Azizname’yi oynamak benim ve ailem için çok ilginç bir deneyim oldu. Çocukluk yıllarımda aynı zamanda jimnastikçiydim ama liseye doğru tiyatro ağır bastı. Sonrasında hem dans hem tiyatroya devam ettim. 2000-2006 yılları arasında Güzel Sanatlar Oyuncuları’nda aktif olarak oynadım.

2006 yılında ise Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi (DEÜ GSF) Sahne Sanatları Oyunculuk Bölümü'nü kazandım. O sene İzmir Devlet Tiyatrosu Müdürü Hülya Savaş ile sınava hazırlandım. Üniversitede 15 kişilik çok yetenekli isimlerin olduğu bir sınıfa denk geldim. 2011’de de mezun oldum.

O sene İzmir’de Star Tv’de hafta içi her gün yayınlanan ‘Cennetin Sırları’ diye bir dizi çekilmeye başladı, 69 bölüm oynadım. Daha sonra üniversiteden hocam Sibel Erdenk, Erzurum Devlet Tiyatrosu’na Fırtına isimli oyunun koreografisi için yönlendirdi. Aslında çok önyargılıydım ama ‘Devlet Tiyatrosu’nda çalışırım’ diye düşünmeye başladım, çünkü çok yetenekli insanlar tanıdım. Yine aynı yıl İstanbul’a gittim; hem reklam ve dizilerde hem de İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda çalışmaya başladım. 4 tane dizide, 10’a yakın reklamda oynadım. 2015 yılında evlendim. Tabii bu anlattığım dönemlerde çok fazla sorunlar da yaşadım.

YA DİZİ YA TİYATRO!

Ne gibi sorunlar yaşadınız?

Mesela özel tiyatroda oynarken dizilerde de yer alıyordum ama dizi sektörünün ‘Tiyatronuz olmasın’ baskısını yaşıyordum. Yani dizilerde tiyatrocu oynatmak istiyorlar ama aktif oyunlarımızın olmasını istemiyorlar. Çünkü bizim tiyatro oyunlarımıza göre plan yapmak istemiyorlar. Ünlü isimler için çalışma programını bir şekilde dengeliyorlar ama ünlü olmayan isimler için bunu yapmıyorlar. ‘Bugünkü oyuna sen gitmesen olur mu?’ ya da ‘Oyununuz bugün iptal edilse olmaz mı?’ gibi saçma şeylerle karşılaşıyorduk. Kısacası ya diziyi ya da tiyatroyu tercih etmek zorunda kalıyorsunuz. Yani dizi sektörü boş oyuncu arıyor. Bir keresinde yine bir diziye kabul edildim. Role uygun saçımı boyattım, fotoğraflar çekildi, ertesi gün sete gideceğim ama gece aradılar ‘Kanal renkli gözlü birini istiyor’ dediler ve ben o süreçte başka bir işe ya da tiyatroya girmedim. İşte bu yılgınlık ve verilen vaatlerin tutulmamasıyla birlikte eşimle birlikte 2016 yılında Bursa Şehir Tiyatrosu’na gittik. 5 sezon aktif olarak oynadık. Ama hep İzmir’e dönmek gibi bir hayalimiz vardı.

‘YILLARCA HAYAL KURDUK’

Sanırım bir de her DEÜ GSF mezununun en büyük isteği olan İzmir Şehir Tiyatroları'nın kurulması gibi bir hayaliniz vardı.

Aynen öyle. İzmir Şehir Tiyatroları yıllarca hayalini kurduğumuz bir şeydi; Özdemir Nutku ve Hülya Nutku hocalarımızla hep “Neden biz İstanbul’a gitmek zorundayız” diye konuşuyorduk. Keşke 10 yıldır burada tiyatro yapıyor olsaydım. Keşke o başka yerlerde geçirdiğim süreyi İzmir’de geçirmiş olsaydım ama tabii ki hepsinin önemli deneyimler olduğunu da göz ardı etmiyorum.

‘BÜYÜK BİR ÖZVERİ’

İzmir’e nasıl geldiniz? Sınavlara hazırlık süreci nasıl geçti?

İzmir Şehir Tiyatroları sınavına bebeğimle birlikte hazırlandım. Bir yandan çocuk emzirip bir yandan ezberler yaptım. Aynı anda da Bursa Şehir Tiyatrosu’nda başka oyunda oynuyordum. Tabii çocuk hiçbir şey için engel değil. Elbette birçok kişiden daha çok zorlanıyorum, neredeyse 24 saat ayaktayım ama sevdiğiniz işi yapınca, bir hayaliniz olunca ve direnmeyi tercih edince bir şekilde başarıyorsunuz. Gerçekten çok ciddi bir özveri var ve ben İzmir’deki sınavlara hazırlanırken hep ‘Oğlumun da emeği var’ dedim. Kendi adıma Şehir Tiyatrosu’nu kazanmamla ilgili hiç kimseye hiçbir şey söyletmem; benim, ailemin ve bebeğimin çok büyük emeği var. Büyük bir özveriyle ve hakkımla kazandım.

İşte bu süreçten sonra ben İzmir Şehir Tiyatroları'nı kazanıp eşim Hakan Onat da Bornova Şehir Tiyatrosu’na girince İzmir’e dönüş kararı aldık. Oğlumuzun İzmir’de büyümesi de hayallerimiz arasındaydı.


İZBBŞT oyunlarının biletlerini almak için aşağıdaki linki TIKLAYIN
 http://kultursanat.izmir.bel.tr/Etkinlikler/Tur/Tiyatro 


‘DİRENENLER İZBBŞT’DE’

Sınavı kazandığınızda nasıl hissettiniz ve sizce nasıl bir Şehir Tiyatrosu kuruldu?

10 yıl sonra İzmir’e dönmek ve Şehir Tiyatrosu’nun kurucu oyuncularından biri olmak benim için çok gurur verici bir şey. İzmir’de tiyatro yapmak hep hayalimizdi ve İzmir Devlet Tiyatrosu dışında bir şansımız yoktu. Çok geç kalınmış olsa da şu an herkesin önüne büyük bir kapı açılmış durumda. Bize diğer şehirlerdeki oyuncular da hep ‘İzmir gibi bir yerde nasıl şehir tiyatrosu olmaz’ diye soruyordu.

Benim için ayrıca çok kıymetli bir şey var tabii; Yücel Erten hocam ‘Yuvanıza hoş geldiniz’ dediğinde gerçekten ağlayacak gibi olmuştum. Çünkü üniversiteden mezun olduktan sonra tiyatro yapabilmek için daima direnenlerden biriydim. Mezun olduğum 2011 yılından bu yana oynamadığım bir sezon hiç olmadı ama ‘Yuvanıza hoş geldiniz’ sözünün ne kadar kıymetli olduğunu anlatamam. Burayı herkes de yuva olarak sahiplendi. Burada farklı ekollerden pek çok kişi var. Yıllarca aynı problemleri yaşayan ve tiyatro yapabilmek için direnen kişiler İzmir Şehir Tiyatroları’nda bir araya toplandı. O yüzden buranın kıymetini herkes çok iyi biliyor. Bir şeyi sahiplendiğiniz zaman daha farklı bir sonuç ortaya çıkıyor. Aksi takdirde sadece görev bilinciyle ilerliyorsunuz. Kendi adıma burada her şeyden öte özgür tiyatro yapıyor olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Azizname ekibinden de çok mutluyum, çok iyi dost olduk; farklı ekollerden gelen isimlerle birbirini besleyen bir ekip olduk.

‘ÇOK İYİ EĞİTİM ALDIK’

Sadece bir hayal gerçekleştiği için değil, kendi yaşadığınız sorunlar ve tiyatronun bilinen yapısal sorunları da İzmir Şehir Tiyatroları’nın kıymetini arttırıyor değil mi?

Biz üniversitede gerçekten çok kaliteli bir eğitim aldık. Her yeri tiyatro olarak kullanmayı öğrendik. Oyuncular olarak ışıktan, kostümden anlarız. Oyunculuk, yazarlık ve sahne tasarımı okuyan öğrenciler hep bir aradaydık. İşte bu yüzden ‘Biz daha çok acı çektik’ diyorum. Daha üniversitedeyken o kadar profesyonel işleyen bir şey vardı ki dışarıda bunu görmeyince afalladık aslında. İzmir mezunu olarak İzmir Şehir Tiyatroları’nda olmak bu anlamda da çok kıymetli.

Yıllar önce Hülya Nutku hocama ‘Keşke bizi bu kadar idealist yetiştirmeseydiniz. Çünkü biz iyi eğitim aldığımız için daha çok acı çektik’ demiştim. Bize tiyatronun her anlamda nasıl olması gerektiğini çok iyi öğrettikleri için başka yerlerde böyle olmadığını gördüğümüzde daha çok hayal kırıklığına uğradık…

Sadece bu da değil… Mesela annem ve babam gerçekten çok mücadele ettiler. Hiçbir hafta sonu tatil yapmadılar. Her hafta beni tiyatroya getirirlerdi; babam tiyatronun kapılarında uyukluyordu. Bu tarz şeyleri de düşününce mesleki anlamda kırıldığınız şeyler oluyor.

‘NE KADAR ACI!’

Son sorum; sizce tiyatro adına bugünlerin en kırıcı şeyi ne?

Şu an yeni mezunlar çok daha kaygılılar; yaşamsal kaygıları mesleklerine yansımış durumda. Kirasını ödemek, faturasını ödemek gibi kaygıları olan insanlar hiçbir şey üretemez. Şu an öyle bir noktaya geldik ki parası olan, kaygısız insan tiyatro yapabiliyor; ne kadar acı!


IŞIL  KESKİN PEYNİRCİ'NİN EN'LERİ 

Tiyatroya dair en büyük hayaliniz nedir?

İzmir Şehir Tiyatroları için uzun soluklu olmasını diliyorum. Ayrıca herkesin hayal ettiklerini gerçekleştirebileceği bir tiyatro yapabilmesini hayal ediyorum. Çünkü maalesef öyle olamıyor.

Bugüne kadar oynadıklarınız arasında en sevdiğiniz rol ya da oyun hangisi oldu?

Bertolt Brecht’in Kafkas Tebeşir Dairesi en çok keyif aldıklarımdan biri oldu. O oyunda birden fazla rol oynuyorduk. Ayrıca, Gulyabani de en sevdiklerim arasında.

Oynamayı en çok isteyeceğiniz oyun hangisi?

Aslında hiç düşünmedim ama Jean Genet’ten Hizmetçiler olabilir.

Birlikte oynamayı en çok istediğiniz oyuncu kimdir?

Yıldız Kenter. Hayatıyla ilgili bir röportajı okumuştum; hani biz tiyatro için direndiğimizi falan düşünüyoruz ya onların mücadelesi çok ama çok başka.

En çok ilham aldığınız isimler kimlerdir?

Kendisine hayran olduğum Sibel Erdenk; o bana el verdi, kimseye vermem. (Gülüyor)


Editör: Haber Merkezi