ASYA YAŞARİKİZ/ İZ GAZETE- Ankara’da yaşayan İzmirli öykücü ve çevirmen Onur Çalı, ‘Sonra Hayat’ adlı dosyası ile 2019 Vedat Günyol Genç Deneme Yazarı Ödülü’ne değer görüldü.

1984’te Bergama’da doğan genç edebiyatçı, Ankara’da yaşıyor. Hacettepe ve Ankara üniversitelerinde okuyan Çalı, bir kamu kurumunda mütercim olarak çalışıyor.

Öykü, şiir, deneme ve çevirileri çeşitli dergi ve seçkilerde yayımlanan genç edebiyatçının Eksik Yıl (2012), Geçen Sene Doğanlar (2014), Huma Kuşları (2015) ve Kaplumbağa Makamı (2019) adlı öykü kitapları ve ‘Ahiku Dünya’ (2013) adlı bir haiku kitabı bulunuyor. 2007 yılından beri Parşömen Sanal Fanzin’i yayımlayan Çalı ile ödülünü ve edebiyatı konuştuk.

Vedat Günyol Genç Denemeci Ödülü’nü aldın, ne düşünüyorsun?

Haber çok taze olduğu için hâlâ çok heyecanlıyım. Sevinçliyim. En baskın duygularım bunlar.

Vedat Günyol gibi bir isimle birlikte anılmak onur verici doğrusu. Öte yandan, ödülün amaçlarından biri olan “deneme alanındaki çalışmaların desteklenmesi ve yüreklendirilmesini” de çok önemli buluyorum.

İki nedeni var bunun. Birincisi, şiir ve hikaye geleneğimiz güçlüdür. Bu herkesçe bilinen bir şey zaten. Nedir, aslında Türkçe deneme geleneği de çok güçlü ve köklü. Bu ödülün ve deneme türünü teşvik eden buna benzer ödüllerin, denemenin bu köklü geleneğinin hatırlanmasına vesile olacağını düşünüyorum. Bu yüzden, benim ödüle değer bulunmam bir yana, bu ödülü anlamlı buluyorum.

İkincisi de şu: Nedense günlük ve deneme, yaşça büyük insanlara vergi bir türmüş gibi algılanıyor. Değerli seçiciler kurulu, beni Genç Denemeci ödülüne değer buldu. Çok genç sayılmam aslında. Umarım bundan sonra daha genç arkadaşlar için de bir teşvik olur bu tür ödüller. Türkçe edebiyatın büyük deneme ustaları var. Umarım deneme daha fazla okunan bir tür olur.

Edebiyat, düşürüldüğümüz yerlerden kalkmanın ve maruz bırakıldığımız kötülüğü anlatmanın en etkili yollarından da biri diyorsun. Biraz açar mısın?

Tabii. Bunu Saramago’nun “Filin Yolculuğu” romanı hakkında yazdığım bir yazıda demiştim. Toplumda türlü adaletsizlik, hukuksuzluk, yoksulluk hüküm sürerken kendi güvenli köşemize çekilip “edebiyat yapmak” belki lüks gibi görünebilir. Sanki toplumca yaşadığımız acılara sırtımızı dönmek gibi algılanabilir. Oysa, en azından ben öyle olduğunu umut etmek istiyorum, edebiyat bizim –hem kişisel tarihimizde hem de memleket tarihinde– içine düştüğümüz kötülükten kalkmamıza el verebilir. Doğrudan değiştirme gücüne sahip olmasa da bize değiştirme gücü verecek hayaller kurdurabilir.

Üstelik edebiyat bunu parti programlarından, nutuklardan, bildirilerden daha etkili ve daha güzel biçimde yapabilir. Daha insani biçimde.

Parşömen Sanal Fanzil, güncel ve dolu dolu bir edebiyat blogu. Kaç yıl oldu? Neler yapıyorsun orada?

Blog, biliyorsun, internet günlüğü. Artık Parşömen’e blog diyemem, aslında daha en başındaki hali için bile blog diyemem çünkü Parşömen benim internet günlüğüm değil. Daha ziyade bir edebiyat ve kültür-sanat dergisi olmaya çabalıyor. 2007 yılının Ekim ayından beri dükkan açık.

Parşömen’de birçok dostumun, tanıdığım ya da tanımadığım birçok edebiyatseverin, yazarın, okurun katkısı var. Birlikte ve yan yana durarak edebiyat üretmek demek Parşömen benim için. “Bugün edebiyat için ne yaptın?” sorusuna cevap verme çabası demek.

Parşömen’de öyküler ve şiirler, çeviriler, söyleşiler, edebiyat ve kültür-sanat haberleri, müzik yazıları, deneme, günlük, sinema-tiyatro yazıları… Birçok yayın var. Ömrüm oldukça sürdürmek istediğim, bağımsız bir edebiyat e-mecmuası Parşömen.