ASYA YAŞARİKİZ/ İZ GAZETE-  Agora Minör ile rembetikoyu konuştuğumuz keyifli sohbetimizde İzmir’in müzik geçmişine de bir ışık tuttuk.

Agora Minör nasıl kuruldu?

MURAT- 2018 yılının Mart ayında Ozan’la Rebetiko üzerine bir müzik hikayesine soyunmaya karar verdik ve İzmir’de kuracağımız grup  arayışa başladık. Rembetiko repertuarı çalışmak, bu müzik türünü araştırmak isteyen insanlara ulaşmamız zor olmadı. Çaldığımız başka çalgılardan edindiğimiz deneyimleri de aktararak buzukiyi öğrenmeyi planlıyorduk. Bu arayış esnasında ilkin Serap Çiğdem’i bulduk.  Çiğdem’le buluşmamız onun dönemsel yoğunluğu gereği biraz zaman alsa da sonunda bir                                          araya geldik ve birlikte çalışmaya karar verdik.

ÇİĞDEM- Bana fikirlerini açtıklarında sadece Rembetiko yapmayacaklarını, İzmir’in müziklerini araştırmak  istediklerini söylediler. Bu da beni çok motive etti. Grupta enstrüman olarak buzuki de kullanmak istediklerini söyleyince buzuki çalan arkadaşımı önerdim ve Doğukan’ı Ozan ve Murat’la tanıştırdım. İlker ise benim kardeşim. Bu müziğe birlikte ilgi duyuyorduk ve zaman zaman birlikte söylüyorduk. Grubun solistlerinden biri olabileceğini düşündük. Selhan’ı bir arkadaşımız aracılığı ile tanıdık. O da çocukluğundan beri Rembetiko dinler ve sevdiği eserleri akordeonu ile çalarmış. Bu şekilde toparlandık ve yolculuğumuz başladı.

Yaptığınız müziği nasıl ifade edersiniz?

SELHAN: En geniş anlamıyla Rembetiko yaptığımızı söyleyebiliriz. Eski İzmir’in kozmopolit yapısında kendini bulan bir müzik bu. Şehre taşınırken binlerce yıllık türkülerini de yanlarında getiren halkların hem bu çoğullukla, hem bu zenginlikle, hem de bu ezilmişlikle karşılaştıklarında ortaya koydukları bir müzik. Sözleri ağırlıklı olarak Rumca, ancak Ermenice, Türkçe, Arapça ve İzmir’de o dönem konuşulan diğer dillerde pek çok kelimeyle karşılaşıyoruz Rembetiko şarkılarda. Mübadeleyle beraber İzmir’deki bu çok kültürlü yapı dağılıyor ve Rembetiko serüvenine Pire’de devam ediyor. Biz bu serüvenin bütününü kucaklamaya çalışıyoruz. Agora Minör olarak, hem Rembetiko’nun kökleri sayılabilecek türküleri, hem bu müziğin İzmir’deki ilk örneklerini hem de Pire’de devam eden yolculuğunda bestelenen eserleri kapsayan bir repertuara sahibiz.     

Sizi rembetiko müzik icra etmeye iten neydi?

OZAN: Grup ilk kurulduğunda amacımız İzmir’in müziklerini araştırmak ve tüm çeşitliliğiyle icra etmekti, hatta sonrasında bu çapı biraz genişletip Akdeniz müzikleri üzerine çalışmayı düşünmüştük. İlk uğrağımız olan Rembetiko buna izin vermedi, repertuara yeni Rembetiko şarkılar ekledikçe bu müziğe bir borcumuz olduğunu hissettik, bir zamanlar şehrin her yerinde yankılanan ancak bugüne bir süreklilikle taşınmamış bu müziği geri çağırma isteğimiz ağır bastı.

Rembetiko nerden çıkıyor?

ÇİĞDEM – Bu tam net değil, tartışmalı bir konu. Bir sentez olduğu çok açık; içinde Anadolu müzik geleneğinden beslenen birçok öge var. Örneğin ağıt var, nameli ya da makamlı şarkılar da var. Ama Batı armonisinden de bir şeyler var. Buranın çok kültürlü yapısından çıktığını ve yolculuğu sırasında hem armonik olarak hem de  icra edildiği alanların çeşitliliği itibariyle zenginleştiğini söyleyebiliriz.

Peki rembetiko ne anlatıyor?

ÇİĞDEM – Rembetiko dönem dönem çeşitli şeylerden bahsediyor. Sevdadan, özgürlükten, yoksulluktan, adaletsizlikten bahsediyor. Metaksas diktatörlüğü döneminde ise müzik sansüre uğruyor ve müziğe ve şarkılara konu olan meseleler kısıtlanıyor. Sansür döneminden sonra ise değişmeye başlıyor. 1960’lı 1970’li yıllarda daha çok tavernaya doğru evriliyor. Müziğin anlattığı şey yaşananlarla birlikte şekil değiştiriyor. Yani son dönem rebetikoya baktığımızda, bu müzik başlangıcında çıktığı kültürden ve neredeyse aynası olduğu hayat tarzından uzaklaşıyor.

Bir kentin tarihi müziğini nasıl etkiler?

ÇİĞDEM - Belli tarih içinde yaşayan insanlar, kültürel öğeler müziği etkiler. İzmir’in 1910’larının sonundan Yunanistan’a göçen müziğini ve Yunanistan’da da köklenip büyüyen müziğini çalışıyoruz. İzmir’den beslenen bir müzik olarak görüyoruz müziğimizi. Dolayısıyla İzmir’in zengin,  çok kültürlü yapısından etkilendiğini düşünüyoruz.

OZAN – Bu müzik göçmüş bir müzik. İzmir Yangını ve mübadeleden sonra artık İzmir’de yankılanmayı bırakmış, mübadele ile şekillenmiş bir müzik. Bugünden baktığımızda müzikologların genel görüşü, mübadeleden itibaren başlayan bir rembetikoyu tarif etmek. Öncesinde onu besleyen kanallar var. Biz kendi adımıza besleyen kanallara da önem veriyoruz. Türkülerden itibaren ve ilk şehirli örneklerini de içine katacak şekilde yer vermeye çalışıyoruz. Tabii ki sonraki örneklerini de es geçmiyoruz.

MURAT – Rembetiko, seyri mübadele ile bambaşka bir yöne savrulan bir müzik türü. Benzer şekilde İoannis Metaksas diktatörlüğü döneminde yaşanan sansürün yarattığı sarsıntı da Rembetikonun seyri üzerine başka bir büyük etki. Yani aslında bir müzik türünün ortaya çıkışı ve seyri tarihsel olaylarla yakından ilgili. Biz de kendi performanslarımızda bunu anlatmaya çalışıyoruz.

OZAN- Sadece İzmir demek de doğru değil. Rembetikonun bir şehir müziği olduğu çok net. İzmir, İstanbul, Selanik ve Atina’da da vardı bu müzik. Ama önemli miktarda besteci İzmir’den çıkmış. Rembetiko İzmir’deki hayatta çok hakim bir müzikmiş.

İLKER – İzmir o zamanlar müzik konusunda da kozmopolit bir şehir olduğu için insanlar müzik konusunda çok bilgili.

İzmir’in zengin bir müzik geleneği mi vardı?

ÇİĞDEM - Çevirmenliğini Yılmaz Okyay’ın yaptığı İzmir Rumlarının Müziği kitabından çok beslendik. Kitapta Batılı, Avrupalı şirketlerin İzmir’e gelip kaydettiği plakların içeriğinde Ermeniler, Müslümanlar, Rumlar gibi karma orkestralar olduğundan bahsediliyor. Bu karma orkestralar yerel dillerde söylenen birçok halk şarkısını icra ediyorlar. Dolayısıyla İzmir’de çok kültürlü, kollektif bir müzik geleneği varmış.

DOĞUKAN – Aynı kitapta nüfus verileri de var. Rumlar, Türkler, Ermeniler, Çingeneler yaşıyormuş İzmir’de. Şehir yapısı olarak dengeli bir kozmopolitlik var. Dolayısıyla bu müziğe de yansımış.

Bazı konserlerinizde bu müziğin hikayesini de anlatıyorsunuz değil mi?

İLKER – Müziğin hikayesini anlatmayı, çoğaltmayı seviyoruz. İzmir’in köklü bir kültürü var. Bu kentte yaşayanların bu kültürü ve tarihi bilmesi gerekiyor. Bu yüzden olabildiğince bunu anlatmaya çalışıyoruz. İnsanların geçmişini bilmesi gerekiyor.

Yani bu müzik kentin tarihini anlatıyor?

İLKER –Kentin tarihini “de” anlatıyor desek daha doğru olur, çünkü sadece kentin tarihini anlatmıyor. Başka konular da var. Çekilen çileler, yaşanan mutluluklar… Bir çok şey. Ayrıca, şarkıların sözlerine bakarsanız, 100 yıl öncesinde şu anki halinden bambaşka bir İzmir’le karşılaşıyorsunuz. Bu farklılığı şöyle anlatabiliriz. İzmir o dönem de, çok daha uygar bir şehirmiş. Hatta, 1910’lu yıllarda Amerika’dan İzmir’e 100-150 bin kişi göç etmiş. İnsanlar Amerika’nın yobazlığından, İzmir Şirinyer’e taşınmışlar.

OZAN – Şirinyer’in eski adı Paradise.

Metaksas döneminden sonra müzik nasıl bir değişim geçiriyor?

OZAN – Metaksas’tan sonra, 2. Dünya Savaşı, Atina’nın Nazilerce işgali, kıtlık gibi pek çok sorunla boğuşan Yunanistan’da Rembetiko hakkında söylenebilecek en önemli şey, Vangelis Papazoğlu gibi bazı önemli müzisyenlerin bu dönemden maalesef sağ çıkamaması. Sonradan daha modern, batıyla ve batılı armonik yapıyla daha yakından ilişkili bir rembetiko geliyor. Anadolu’dan kendini biraz daha koparmaya çalışan Doğu ile ilişkisinden uzaklaşan bir yapıya kavuşuyor. Mesela buzukiye bu dönemde 4. tel ekleniyor ve gitara benzer bir enstürmana dönüşüyor.

Rembetikoda İzmir ve Pire tavrı nedir peki?

ÇİĞDEM - İzmir tavrında vokal çok ön planda ve enstrüman icrası da vokali takip ediyor.  Kadın ve erkek sesleri genellikle nameli, ince sesler.  Ama Pire tavrında bundan daha uzak bir gelenek ortaya çıkıyor. Bu müzik Atina’ya ilk gittiğinde sansüre uğruyor. İzmir’li ya da İzmir tavrı ile şarkı söyleyen “Kadife Sesli” olarak anılan icracıların yerini Pire’de daha kalın sesli, sert tonlamalı, nispeten daha az nameli ses icracıları alıyor. Örneğin, Pire Rembetikosunun temsilcilerinden olan Markos Vamvakaris’in sesi için “Taşlı, çakıllı, ses.” bile deniyor.  Bu durum bestelerin makamları ve enstrümanların icraları için de aynı şekilde gerçekleşiyor. Doğulu makamların yerini Batılı Armoniler almaya başlıyor. Kanun, keman, ud, santur gibi ince sazlar yerine Pire’de gitar, buzuki,baglamas kullanılıyor.

29.02.2020 - Kemeraltı Mutfağı

11.03.2020 - Hayyam Şarap ve Kitapevi

21.03.2020 - Kemeraltı Mutfağı