Budak, “Sanatın her türünden besleniyorum” diyerek sanatın temelde birbirine bağlı olduğunu söyledi

'Masal anlatıcılığı' tanımından başlayalım isterseniz; bu doğru bir tanımlama mı, ne demek gerekiyor?

Elbette doğru. Ancak sözlü anlatı geleneğine göz attığımızda: Masal, mesel, efsane, hikâye, mitoloji, fıkra, öykü gibi türlerin anlatıcıları için kullanılan bir tabirdir ‘Hikâye anlatıcısı’.

Son dönemde artan ilgiyi nasıl yorumluyorsunuz?

Bu sevindirici. Öze dönüş de diyebiliriz aslında. Çünkü bizim genetik kodlarımızda masalların yeri çokbüyük, aşinayız. Teknolojinin olmadığı dönemlerde anlatı geleneği insanların gündelik hayatlarının birparçasıydı, diyalog biçimiydi. Elbette bu ilginin bir de olumsuz tarafı var. Masalların popülerleşmesiyle birlikte anlatıcılar da çoğaldı. Çok kolay tüketmeye başladık. Masallara hakim olan da olmayan da birbirine karıştı. Bu durumun masalların doğallığını ve doğasını zedelediğini düşünüyorum.

Sizin başlamanız ne zaman, nasıl oldu?

Yaklaşık 6 yıl önce oldu. Sanatölye Varyant Kültür ve Sanat Derneği’nde Nazlı Çevik’in ‘Hikâye Anlatıcılığı Atölyesi’ vardı. Dernek başkanı ve aynı zamanda benim hocam da olan sevgili Nevim Yakıt’ın önerisiyle eğitime katıldım. Zaten oyunculuk ve yaratıcı dramayla içiçeydim. Bu atölyeninoyunculuğuma katkı sağlayacağını düşündüm. Sonrasında eğitime katılan bazı arkadaşlarla HemdemHikâye Anlatıcıları adında bir grup kurduk. Her ayın belirli günlerinde masal geceleri düzenledik. Bir yandan da eğitimlere devam ettim vs.

Seyirci ile nasıl bir bağ kuruyorsunuz? Anlatabileceğiniz özel bir deneyim oldu mu?

Hikâye anlatmak seyirciyle diyalog kurmaktır, hasbihal etmekdir. Ben de seyircimle buluştuğumda gördüklerimi onlara gördürtüyorum. Velhasıl sıcak çok sıcak bir bağ oluşuyor. 5 yıl önce uluslar arası bir proje kapsamında İsviçre’nin Bern kentindeydim. Orada yetişkinler için düzenlenen masal gecesinde anlatıcılardan biri bendim ve karşımda yaklaşık 200 kişilik bir seyirci kitlesi vardı. Bunlar farklı ülkelerden insanlardı. Ben Anadolu masallarından Ayağına Diken Batan Horoz’u çevirmen olmadan Türkçe anlatacaktım. İnanılmaz kaygılanmıştım benim anlattıklarımı nasıl anlayacaklar diye.Sahne sırası bana geldiğinde endişe ve heyecanımı bir tarafa bırakarak masalı anlattım. Seyircilerin ilgiyle ve keyifle beni izlediklerini görmek bana güç vermişti, beni kamçılamıştı. Masal gecesinin sonunda Alman yaşlı bir çift yanıma gelerek beni içtenlikle tebrik ettiler sonra beyefendi el işaretleriyle ‘kullandığın dili anlamadım’ ama enerjinle ve beden hareketlerinle masalda ne anlattığını gayet iyi anladım demişti. Bu benim için inanılmaz bir deneyimdi. Bu olay benim masallara ve anlatıcılığa olan bakış açımı olumlu yönde değiştirmiştir.

Üretimlerinizi yaratma sürecinde nelere dikkat ediyorsunuz?

Anlatacağım masalların kaynağına, çevirinin doğru olup olmadığına dikkat ediyorum. Özüyle oynanmış masalları anlatmayı tercih etmiyorum.

Anonim eserlerin etkisi ne düzeyde oluyor? Kendi üretimleriniz için nelerden etkileniyorsunuz?

Tüm masallar anonimdir. Bu sebepten benim ya da herhangi bir kişinin masal yaratması, yazması söz konusu değildir. Ben, var olan masallar, hikayeler ve efsaneler üzerinde çalışıyorum. İskeletini ve olay örgüsünü bozmadan onlara yorum katıyorum.

Çoğu kültürde olduğu gibi bu topraklarda da masalların özel bir yeri var. Masalların aktarım konusunu ve günümüzdeki anlatıcılık biçimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Büyük bir yeri var hem de. Anadolu toprakları masallar konusunda koskoca bir derya. Aktarım konusunda değil ama arşivleme ve o masalları düzenleme konusunda ise ciddi anlamda eksiklerimizin olduğunu düşünüyorum. Bu işi layığıyla yapan insanlara gerekli ilginin ve alanın açılmadığını düşünüyorum. Bazı anlatıcıların anlatım şekillerinde masalların sahip olduğu doğallığı taşımadığını düşünüyorum.Fazla estetik ve tiyatral yapılan performanslar anlatılan masalların önüne geçiyor. Oysa gerek batıya gerekse bizim kendi geleneğimize baktığımızda anlatıcıların ve anlatılanların daima doğal olduğunu görüyoruz.

Üretimlerinizde etkilendiğiniz başka sanat disiplinleri var mı?

Oyuncu olduğum için oyuncu kimliğimden fazlasıyla istifade ediyorum. Sanatın tüm dalları tür olarak farklılıklar gösterse bile temelde birbirine bağlı. Bu anlamda sanatın her türünden beslendiğimi söyleyebilirim.

Çocuklara veya yetişkinlere bir performans sergileyeceğiniz zaman ne gibi farklar oluyor?

Masalların türü, yapısı, dili ve vermek istediği mesaj çocuğa mı uygun yoksa yetişkine mi? Öncelikli fark bu oluyor. Çocuklara ağırlıklı olarak masalları interaktif anlatım biçimiyle anlatıyorum.Çocukların dikkatini ve ilgilerini sıcak tutmaya çalışıyorum. Yetişkinlerde ise durum tam tersi kendimi tamamen masala bırakıyorum ve anlattığım masalın uykusunda yolculuğa çıkıyorum.

Bu performansın gelişimi için sizce nasıl bir süreçten geçilmeli? Bir usta - çırak ilişkisi mi hakimdir, akademik bir eğitime ihtiyaç var mıdır?

Özüne kesinlikle usta-çırak ilişkisi hâkim. Geçmiş zamandaki anlatıcıların akademik kariyerleri yoktu,dinledikleri masallara yorum katarak anlatıyorlardı. Ama akademik eğitimlerin de son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Profesyonel bir kariyer için bu ikisinin harman edilmesi kanaatindeyim.

Okurlarımız sizi nereden takip edebilirler?

Sosyal medyadan takip edebilir, mail adresimden ulaşabilirler.

Instagram: Budak.Ferhat

Facebook: FerhatBUDAK.1991

YouTube: Ferhat Budak

www.ferhatbudak.com

Editör: Haber Merkezi