Arkadaşlık denilen kurum benim için pek mühimdir.
Çocukluğumdan beri.
Bir insanla tanıştığımda bakarım yakın arkadaş grubu var mı? Varsa nasıl? Arkadaşları tarafından sevilen biri mi? Yoksa sadece tahammül edilen mi?
Kazık kadar insan olmuş ama hala sülalesinin içinden çıkamamış mı? Aile bağımlısı mı yoksa arkadaş canlısı mı?
Bunlar benim için bir insanı yeni tanırken önemli göstergeler. Sosyal hayatı olmayan insanlar beni korkutur.
Ne o öyle, korku filmi karakteri gibi!
***
Bana arkadaşını söyle sana nasıl bir insan olduğunu söyleyeyim sözüne ise itibar etmem.
Arkadaş skalası saçma sapan genişlikte biri olarak söylüyorum bunu.
Ayrı ayrı çok sevdiğim fakat asla bir araya gelmeyecek insanlar benim dostlarım.
Tanısanız şaşırırsınız diyeceğim bir sürü manyak arkadaşım var benim. Her telden her renkten. Dediğim gibi bir araya gelmeleri mümkün değil ama ben hepsine ayrı ayrı bayılıyorum.
Birbirlerini tanısalar çok sıkılırlar fakat ben her biriyle ayrı tatlarda keyif alıyorum.
Bu yüzden okuduğum bir araştırma çok ilgimi çekti.
Lafı uzatmadan aktarıyorum:
Beyin gelişimi her yaşta devam eder. Elbette en hızlı ve en verimli zamanlar bebeklik ve
çocukluk çağı olmakla birlikte nöroplastisite adı verilen beynin kendini yeniden yapılandırma süreci her yaşta aktiftir.
Sosyalleşmenin beyin sağlığına önemli etkisi var. Sosyal ağların genişliği ve kalitesi yaşam süresini uzatıyor ve genel sağlık halini olumlu etkiliyor.
Beyinde ‘social brain network’ denilen diğer insanlarla iletişimde bulunduğumuz zamanlarda aktifleşen bir ağ var. Bu ağın kuvvetli olduğu kişiler ‘information broker’ olarak tariflenen, birbirini tanımayan insanlardan oluşan birçok arkadaş grubu ile ayrı ayrı iletişimde olanlar. (yani ben!)
Sosyal çevresi birbirini tanımayan birçok gruptan oluşan kişilerin, beynindeki problem çözebilme, sorunlara farklı açılardan yaklaşabilme alanları daha fazla gelişiyor.
Sorunlara farklı perspektiften bakabilme yetenekleri gelişiyor.
Farklı düşünce yapılarına sahip kişilerden oluşan arkadaş çevresi kişinin bakış açılarını genişletiyor.
Yani birbirleri ile iletişim halinde olmayan bu grupların kendi içindeki farklılıklarını devam ettirmesi dolayısıyla, her grupla iletişim halinde olan kişi bütün bakış açılarına daha rahat hakim olup, kolaylıkla empati kurabiliyor.
Bu durum bebeklikte ve genç çocuklukta daha etkili bir hal alıyor. Farklı dillerin konuşulduğu ortamlarda bulunan çocuğun beyin gelişimi de çok yönlü oluyor. Farklı arkadaş grupları ile ayrı ayrı oynayabilme şansının olması, düşünsel gelişim süreçlerini pozitif etkiliyor.
Bu tarz bireylerin sosyal medya arkadaşlıkları da benzer paternde oluyor.
Tıpkı bir kasın kullanıldıkça gelişmesi gibi, beyindeki sosyal iletişim ağı da pratik yaparak geliştirilebiliyor.
Sosyal iletişim ağını etkin kullanan kişilerle sıkça iletişimde bulunmak, onlarla arkadaşlık etmek sizin de yetilerinizi geliştiriyor. Buna dalga etkisi deniliyor.
Aynı, bir suya taş attığında birbirini tetikleyen dalgalar gibi... İletişimde bulundukça beyninizin sosyal iletişim ağı da böyle gelişiyor.
Arkadaşlık ettiklerimiz beynimizi şekillendiriyor.
Etrafımızda ne kadar farklı görüşten insan olursa, beynimiz de kendini o kadar yeniliyor.