İZ DERGİ - Ortaçağ’da Foça Şapı dünyanın en iyi şapıydı; hatta o zamanda altından daha kıymetliydi. Özellikle kumaşlarda renk sabitleyici olarak kullanılan şapın uğruna Venedik ve Cenevizliler başta olmak üzere çeşitli İtalyan şehir devletleri ile Akdeniz korsanları kıyasıya savaşmıştır. Yine şap için Yeni Foça’da Mahonalar dünyadaki ilk mafya hareketinin temellerini atmışlardır. Vatikan da Osmanlılara şap üzerinden yaptırımlar uygulamıştır. Bu konuları en azından başlıklar halinde aktarmadan Foça Moru’na geçmek pek doğru olmaz.

Şap nedir, nerelerde bulunur, nasıl yapılır, hangi alanlarda kullanılır?

Doğada şap taş olarak, bazen de kaya tuzu görünümünde bulunur. Yunanistan, Ürdün, Mısır, Suriye’de bulunan şap maden yataklarından yüzyıllardır şap üretilir. Bizde ise Şebinkarahisar ve Kütahya’nın yanı sıra Foça’da şap madenleri bulunmaktadır.

Şap, doğada bulunan şap taşların eritilmesi ve işlenmesinden sonra elde edilen saf kalium-aluminum sülfattır. Bir nevi tuzdur. Şap üretimi uzun soluklu zor bir süreçtir. Ocaklardan çıkarılan taşlar, yüksek dereceli ateşte, toprak fırınlarda eritilir. Kanallardan geçirilerek, taştan yapılmış havuzlara aktarılır. Kanallardan akıtıldığı sırada soğuk su karıştırılır. Havuzlarda buharlaşmaya bırakılır. Buharlaşma tamamlandıktan sonra, geriye kalan pelteleşmiş madde; ılık su ilavesi ile kalium-aluminum sülfat olur. Bu malzeme kristalleşinceye kadar bir daha kaynatılır ve sonra şapa dönüştürülür.

Şap, Orta Çağ’da hafif ilaçlar yapımında, yün ve pamuk dokumacılığında, dikiş ipliği üretiminde, deri imalatında, tabaklamada, kâğıt yapımında ve kumaşlarda da renk sabitleyici olarak kullanıldığından sanayi için önemli bir ham maddedir. Son dönemde konserve ve turşu yapımında da kullanılmaya başlanmıştır.

Sanayi devrimi ile birlikte özellikle XII. yüzyıldan sonra şap, dünyanın en önemli madeni olma özelliğini kazanmıştır. Akdeniz’de süren savaşlar ve çekişmeler sırasında az üretildiği zamanlarda altın kadar kıymetli olmuştur. Bugün hâlâ koku giderici özelliğinden dolayı deodorantlarda, tıraş kesiklerinde kantaşı ve bazı damar rahatsızlıklarında ise ilaç katkı maddesi olarak kullanılır. Diş macununun katkı maddesidir. Ağız yaralarına ve sivilcelere karşı iyi geldiği de söylenir. Bit ve haşere mücadelesinde etkin ham maddedir. Göz apselerinde, su damıtmasında kullanılır. Ancak çok tüketildiği zamanlarda damarları büzücü özelliğinden ötürü bazı erkeklerde ereksiyon sorunu doğurduğu söylenir.


İZ DERGİ'NİN TAMAMINA ULAŞMAK İÇİN DOSYA LİNKİNE TIKLAYINIZ

izdergi-ekim-2021.pdf


Antik dönemde mor renk

Mor ve kızılımsı renklerin meşhur Foça Şapı ile sabitleştirilmesinden asırlar önce mor renk dünyada vardı. Nadir bulunduğu için diğer renklere göre aşırı pahalıydı.

Sur, günümüzde Lübnan olarak bilinen eski Fenike’nin bir liman kentiydi. Mor ya da erguvan renkli kumaş ticaretiyle ünlüydü. Roma İmparatorluğu’nda Sur kentiyle bağlantısı nedeniyle bu canlı renk “Sur Firfiri “olarak bilinirdi.

Antik Çağ’da mor boya, deniz salyangozlarının salgıladığı bir sıvıdan, hatta yüzlerce salyangozdan yalnızca bir damla elde edilirdi. Bu amaçla Surlular, Akdeniz sahilleri boyunca sık sık görülen brandaris ve trunculus cinsi dikenli salyangozları kullanırlardı. Salyangozların toplandığı bölgeye göre, morun farklı tonları elde edilebiliyordu. Antik Çağda mor renk, nadir bulunması ve yüksek fiyatı nedeniyle krallığın, gücün, zenginliğin simgesi olmuştu. Romalılar döneminde morun en zarif tonlarında boyanmış kıyafetleri İmparatorlar, krallar ve onlara yakın olanlar giyerdi. Mor giymeye cüret eden “halktan” kişiler, imparator fermanıyla vatan haini sayılıyordu. (2019 Watch Tower Bible and Tract Society of PA alıntıdır)

Antik Çağ’da Phokaia Moru

Antik Çağ’da M.Ö. XI. yüzyılda Midilli Adası’nda (Lesvos) yaşamış dönemin büyük şairlerinden biri olan Sappho, bir şiirinde; Mnasis isminde bir kadının kendisine, Phokaia’dan (Foça) mor renkli ve bol kokulandırılmış bir mendil gönderdiğinden bahsetmesi üzerine pek çok tarih yazarının Foça’da da mor rengin kumaşlarda ve lüks mallarda kullandığından söz eder.

Buna karşın Prof. Dr. Reinhold Schiffer’in (Ruhr Üniversitesi/Almanya) yazdığına göre; (Çevirmen Christine Çokay) o dönemde mor boyanın elde edildiği Murex Salyangozu’nun (kabuğunun) Foça denizlerinde varlığından bahseden hiçbir tarihi kaynak yoktur. “Ancak Foça’nın yaklaşık 40 kilometre kuzeyinde sahilde kurulmuş antik kent Gryneion’da deniz kabuğu tarlalarının varlığı bilinir” der ve mor boyanın ya da mor giysilerin, mendil veya baş örtülerinin Lidya’nın başşehri Antik kent Sardes’den gelmiş olabileceğinin altını çiziyor.

Orta Çağ’da Foça Moru

Orta Çağ’a gelindiğinde mor ile boyanmış kumaş, dokuma, başörtüsü, mendil ve daha başka her türden lüks giysiler renk sabitleyici olan şap ile buluştu.

Yunanistan’da, Suriye’de, Mısır’da üretilen şap ile renk sabitlemeleri yapılıyordu. Fakat buralarda üretilen şap ile yapılan renk sabitlemeleri hiçbir zaman Foça şapı ile yapılanların ayarında olamıyordu. Özellikle mor renkli kumaşlar giysiler, şallar, mendiller güneşten çabuk soluyor, yıkamalarda renk atıyor, parlaklığını da kısa sürede kaybediyordu.

Oysa Yeni Foça’da 1275’ten başlayarak Cenevizli Zacaria kardeşlerin ürettiği şap ile sabitlenen hiçbir renk diğerleri gibi çabuk solmuyor, yıkamalarda rengini atmıyor en önemlisi parlaklığını kaybetmiyordu.

Yeni Foça Şaphane dağından çıkartılan ve diğerlerine göre çok daha kaliteli olan Foça Şapı ile sabitlenerek elde edilen her şey kalitede fark atıyordu. Bu fark özellikle mor renkte kendini daha iyi ortaya koyuyordu. Foça Şapı ile sabitlenmiş mor renkli dokumalar, kumaşlar, hediyelik lüks şapkalar, mendiller, şallar hiçbir şeyden olumsuz etkilenmediğinden ve parlaklığını da koruduğundan Belçika’nın bir zamanlar liman ve sanayi kenti olan Brugge’da ve Londra’da “Foça Moru” olarak ün salmıştı. Meşhurdu ve pahalıydı.

Bu giysiler Avrupalı soyluların tercihi olmuştur. Sadece giysilerde değil başka alanlarda ve süslemelerde de mor vazgeçilmez renk olarak yaygın şekilde kullanılmıştır.

Bugüne gelindiğinde her çağda adı morla anılmış Foça’nın bundan böyle de daha sık mor renkle anılması için her alanda kullanımını teşvik etmek, yaygınlaştırmak, yetkili yetkisiz herkesin görevi olmalıdır. Foça’nın tarihten gelen “mor” rengine sahip çıkmak ve mor renkle anılmasını sağlamak aynı zamanda “kentimizin renk kimliğini “yaratmak demektir.

Foça, tarihin kendisine sunduğu ve hak ettiği bu imkândan faydalanmakla beraber adının morla özdeşleşmesini bekliyor. Foça deyince akla mor gelmeli!

Kaynaklar:

Dêzyz- Alaun Macht Und Monopol Im Mittelalter

2019 Watch Tower Bible and Tract Society of PA

Prof. Dr. Reinhold Schiffer’in (Ruhr Üniversitesi/Almanya) Çevirmen: Christina Çokay

Editör: Haber Merkezi