Seval Deniz Karahaliloğlu// Yılbaşı geldiğinde, hep yeni umutları simgeleyen eserler sergilenir. Fındıkkıran Balesi, La Boheme Operası gibi çok zengin kadrosuyla göz dolduran görkemli eserler sahneye konur. Bu yılın Şubat ayında İzmir Devlet Opera ve Balesi’nde tekrar sahnelenmeye başlayan La Bohem Operası özellikle kalabalık çocuk sanatçı kadrosu, göz kamaştıran sahne tasarımı, harika kostümleri, dinleyenleri büyüleyen solist sanatçıları ve Puccini’nin olağanüstü müziğiyle göz dolduruyor. Korona nedeniyle hepimizin bir süreliğine evlere çekildiği bu dönemde, bu olağanüstü eseri sahneye koyan yönetmen Evin Atik ile La Boheme Operasını konuştuk.

La Boheme Operasının öyküsü neye dayanıyor?

La Boheme Operası daha önce İzmir Devlet Opera ve Balesinde üç defa oynanmıştı. Bugün seyirci değişti, nesil değişti eser tekrar sahneye kondu. La Boheme Operasını sahneye koyduğumuz için kendimi şanslı hissediyorum. Eser bu yıl 1 Şubat Cumartesi günü prömiyerini yaptı. Bundan tam 124 yıl önce, 1896’da yine 1 Şubat Cumartesi günü La Boheme Operası dünyada ilk defa Torino’da sahnelenmiş, dünya prömiyerini yapmıştı. Bu büyük bir şans. La Boheme dünyada en çok sahnelenen ve sevilen operalardan biridir. Bunda müziklerin ve konunun da çok büyük bir önemi var. La Boheme Operası, Henri Murger’nin (Muje diye okunuyor) aynı adlı eserinin o dönemde tefrikalar halinde bir gazetede yayınlanmasına dayanıyor. Henri Murger ilk önce, insanların romanı okurken sanki kendilerini eğleniyormuş gibi hissettiği beş perdelik komedi olarak yazmış. Yazar romanda hiciv ve gülmece unsurunu kullanıyor. Yani romanın aslı ile opera arasında büyük farklar var. Olayın aslı, 1830 ile 1848 devrimleri arasında 1840’larda geçiyor. Roman özellikle o dönemi anlatıyor. Henri Murger 1822 yılında doğmuş, 1861 yılında 39 yaşında hayata veda ediyor.

La Boheme Operasının konusu nedir? Hikayede neler anlatılıyor?

Yazarın hayatı çok acı geçmiş, küçük yaşta annesini kaybediyor. Babası kaba saba, duygusuz bir adam. Paris’te Rue Saint George’da oturduğu apartmanın kapıcılığını yapıyor. Oğlunun çalışmasını istiyor, bedavadan onu beslemek istemiyor. Annesinin ölümünün hemen ardından babası tekrar evleniyor ve onu 15 yaşında sokağa atıyor. Okuldan ayrılmak zorunda kalan Henri yoksulluk içinde, sokaklarda yaşamaya başlıyor, çok sayıda işe girip çalışıyor. Bir avukatın yanında çalışıyor, serserilerle birlikte yaşıyor, gün oluyor, aç susuz kalıyor. O kadar çok şey yaşıyor ki, 1847’de 25 yaşındayken “Bohem Yaşamdan Sahneler” isimli romanını yazıyor. Aslında hayatında bir kadın var, bu eserde adı geçen dikişçi kadın Mimi oluyor. Mimi gerçekten var ve maalesef romanda anlatıldığı gibi gerçekten yoksulluk ve hastalık nedeniyle hayatını kaybediyor. Henri Murger eserde kendisini şair Rodolfo olarak tanımlıyor.

Pucci’ni bestelemek için neden La Boheme Operasını seçiyor? Puccini o dönem gerçekçilik akımından etkilenmiş, iyi bir libretto arıyor. Eğer libretto iyi olmazsa operanın iyi olmayacağını düşünüyor ve La Bohem Operasına talip oluyor. Konusu iyi ama libretto çok iyi. Henri’nin yazdığı eserde siyasetten, kraldan hiç bahsedilmez. Siyasete dair hiçbir kelime yoktur, sadece dört arkadaşın filozof Coline, şair Rodolfo, ressam Marcello ve müzisyen Schaumard (Sonar diye okunur)’ın nasıl bir araya geldiğini anlatır. Roman onların tanıştığı günle başlar. 1958’de Türkçeye çevrilmiş romanda bu dört ana karakterin nerede karşılaştıklarını ve nasıl tanıştıkları anlatılır. Roman bu dört arkadaşın etrafında döner.

La Boheme operasında çok kalabalık bir çocuk oyuncu kadrosu var değil mi? La Bohem Operasının çok kalabalık bir çocuk korosu var. Toplamda çocuk korosu, figüran çocuklar ve askerlerle 48 kişi birden sahneye çıkıyor. Bandoda yer alan gençler baleden geliyorlar. Mesela, sahnede seyyar bir oyuncakçı, dilenen bir dilencimiz bile var. Bando şefi dansçıdır. Orkestra, baleden gelen dansçılar, çocuk korosu, koro ve solistler hep birlikte sahnede yer alır. Bu eserde oyunu canlandırırken baleden bize çok destek oluyorlar.

Çocuk oyuncularla birlikte çalışmak nasıl bir deneyim? Çocuklar yaptıkları işe çok saygı duyuyorlar ve yaptıkları işi çok seviyorlar. Yaptıkları işin keyfini çıkartıyorlar ve sorumluluğunu taşıyorlar. Eserin çıkma aşamasında çocuklara sahneye çağrılmadan, izinsiz olarak sahneye çıkmamaları konusunda bilgi verildi ve çağrılmadan sahneye çıkmamaları istendi. Çocuklar söz dinlediler. Çalışma arasında dinlenirken, çocuklardan bir kaçı bana “Biz bir şey yaptık” diye geldiler. “İzinsiz sahneye çıkmadık, ama merdivenlere ellerimizi sürdük” dediler. Yani, bunu bile gelip söylediler. Bu da çocukların aslında yaptıkları iş konusunda ne kadar duyarlı olduklarını gösteriyor. .

Eserin provaları sürecinde unutamadığınız ve sizi çok etkileyen bir olay oldu mu? Oyunun provalarında, sahnesi gelmeyen hiç kimse sahneye çıkamaz. Çocuklar da büyük bir heyecanla, dört gözle sahneye çıkmayı bekliyorlar. Koro odasında sürekli olarak, “Biz ne zaman sahneye çıkacağız?” diye soruyorlardı. Ben de sıranız gelince diyordum. Çocukların sırası geldi. “Hadi çocuklar, şimdi sizleri sahneye alacağım” deyince, hepsi birden koşarak gelip bana sarıldılar. Birden kendimi ‘üzüm salkımı’ gibi buldum. Hepimiz için çok duygusal ve bir andı. Bu çocukların duydukları sevgiyi, görev aşkını ve duydukları sorumluluğu çok çarpıcı bir şekilde gösteren anlardan biriydi.

Çocukların sorumluluklarını ciddiye almaları konusunda sizi şaşırtan olaylar oldu mu?

Oyunun akışı içinde çocukların sahnesi bitti. Sahneden çıktılar, sevinçle ve mutlulukla şapkalarını havaya fırlattılar. Ben bunu gördüm. Çocuklara “Aman bunlar oyunun kostümleri, sizin şahsi kostümleriniz değil, devlet malı” deyince, hepsi birden gözlerini kocaman kocaman açtılar ve şapkalarına sıkı sıkıya sarıldılar. Çocukların bu anlık tepkileri çok samimi, çok güzel, çok doğal ve çok tatlı oluyor.

Çocukların oyuna gösterdikleri ilgi ve merak açısından neler söyleyebilirsiniz?

Çocuklar çok dikkatli. Her zaman enerjileri çok yüksek. Oyuna dahil oldukları için gözleri her zaman açık ve pırıl pırıl parlıyor. Sahnede oyunun bir parçası olmaya çok hevesliler. O nedenle oyunla ilgili her şey onların çok dikkatini çekiyor. Oyunla ilgili çok sayıda soru soruyorlar. İkinci perdede gördüğümüz dekorlar ahşap, demir ve bez malzemelerden oluşuyor. Bu nedenle, çocuklara durumu açıkladık. Dekorun ve kendilerinin zarar görmemesi için gerekli uyarılarda bulunduk. Çocuklardan biri “Duvar görünümlü yerler neden yapılıyor?” diye sordu. Ahşap ve demir üzerine gerilmiş bezden olduğunu ve bunların çizilip boyandığını söyledik. “Buna dokunursanız yırtılır, dayanırsanız buradan düşebilirsiniz” dedim. Çocuklardan bir tanesi sahne kenarında duran projeyi göstererek “Ben biliyorum” diye öne atıldı. “Evet, oraların bez olduğu orada yazıyor” dedi. Yani çocuk projeye elini sürmeden orada yazılan ve çizilenlere dikkat etmiş, projedeki çizimleri incelemiş. Çocuklar oyunla ilgili her şeyi merak ediyor ve dikkatle dinliyorlar. Bu olay onların algılarının çok açık olduğunu gösteriyor.

La Boheme başarıyla sahneye konmuş bir opera. Böyle bir eseri sahneye doğru olarak yansıtabilmenin yolu nedir? Bir eserin ruhunu sahneye doğru bir biçimde yansıtabilmek için bestecinin yaşamını, eserlerini, müziğe ve operaya olan bakışını, yaşadığı ortamı, yaşadığı ülkeyi, yaşadığı coğrafyayı, o dönemde ülkenin sosyal ve ekonomik şartlarını öğrenmek gerekiyor. Bütün bunlar besteciyi eseri bestelerken etkileyen koşullardır. Ayrıca buna ek olarak, bestecinin özel yaşamı, ailesi, ailevi koşulları eserleri bestelerken besteciyi etkiler. Mesela Henri Murger’i düşünürsek, 15 yaşında sokağa atılmış ve bu onun bir roman yazmasına neden olmuş, çünkü ailesi yaşamını belirliyor. O yazdığı romanda kendi yaşamından kesitler yansıtılıyor ve sonra da eser opera oluyor. Sanatçı böyle bir hayat yaşamasıydı, bu roman yazılmayacaktı ve bu opera ortaya çıkmayacaktı. Puccini bu operayı besteleyemeyecekti.

‘PARİS’TE POPÜLER BİR YER’

Eserde adı geçen Cafe Momus hakkında neler söylenebilir?

Cafe eserde çok önemli bir yer tutuyor. O dönem Paris’te son derece popüler bir yer. Dönemin en gözde buluşma ve sosyalleşme yerlerinden biri. Her kesimden insan Momus Cafe’ye gidiyor. Filozof Coline ve şair Rodolfo orada tanışırlar. Ressam Marcello ve müzisyen Schaumard (Sonar diye okunur) orada tanışırlar ve sürekli Momus’a giderler. Oraya çok fazla burjuva gidiyor. Etiket kuralları önemsenir. Mesela, 2. perde de oyuncular hep birlikte masayı taşır bir kenara çekerler. Bunu gören burjuvalar “aaa” deyip ayıplarlar.

La Boheme Operasının adında geçen “bohem” kelimesinin önemi için ne söylenebilir?

Bohem yarını düşünmeden, günü birlik yaşayan, tasasız, derbeder insanların hayat tarzını anlatıyor. Genellikle yazın ve sanat çevresinden gelen insanları tanımlamak için kullanılır. Bohemlik birkaç çeşit. Yaşam biçimi olarak bohem yaşayanlar, aç kalanlar var. Konservatuarda okurken, Puccini çok parasız kalıyor ve yoksulluk çekiyor. Bu nedenle, Puccini eserin müziklerini yazarken konuya kendini çok yakın hissediyor.

Editör: Haber Merkezi