Seval Deniz Karahaliloğlu - “Ben Ruhi Bey Nasılım?” şiiriyle yüreğinden vuruldu. Edip Cansever ve Ruhi Bey hep birlikte, iç içe geçerek, aynı anda okuyucunun kalbine ve aklına sızdılar. 8 Ağustos 1928’de İstanbul’da dünyaya gelen ve 28 Mayıs 1986’da yine aynı şehirde aramızdan ayrılan Edip Cansever oluşturduğu özel şiir diliyle kendisinden sonra gelen birçok şaire öncülük etti. Düşün dünyamızda yeni ufuklar açan şairi 28 Mayıs’ta, ölüm yıl dönümünde şair Hüseyin Peker ile anıyoruz. Edip Cansever’in şiirini ve içindeki düşünceyi şair Hüseyin Peker’le konuştuk.

İlk olarak şiire nasıl ilgi duymaya başladınız?

Önceleri resim yapıyordum. Bir gün ablam, misafirlerin yanında çizdiğim resimleri işaret etti. “Bunlar harika şeyler” dedi. Sonra onları Varlık Dergisine gönderdim. Bu resimleri Yaşar Nabi Nayır önce Varlık Dergisinin içinde, sonra kapakta yayınladı. Şiir ve öykülerimin ilk yayın tarihi 1965 yılıdır. İlk öyküm Hüseyin Cöntürk'ün Ankara'daki Yordam Dergisinde çıktı. İlk şiirim ise “Çukur” ismiyle, Halil İbrahim Bahar'ın İstanbul'da çıkarttığı Soyut Dergisinde yayınlandı.

Okul yıllarında şiir yazmaya sizi kim teşvik etti?

İzmir Mezarlıkbaşı şimdiki adıyla Hürriyet okulunda öğrenciydim. O zamanki adıyla Tilkilik Ortaokulunda Türkçe öğretmenimiz bir gün derste, verdiği bir kompozisyon ödevinden bir cümleyi işaret etti. “Deniz süt gibiydi” dedi. Ben ilk etkiyi bu sözün anlatılmasından ve vurgu yapılmasından aldım. Sonrası Refik Durbaş, Özkan Mert mahalle komşularımdı. Onlarla görüşe görüşe dergilere akmaya ve izlemeye başladım. Tabii tüm bunlar insanın özünde yoksa tamamlanmaz. Ben sürdürdüm diyeyim.

YETENEK ALANLARI

Şiir yolculuğunuzun başında size rehberlik edenleri anımsıyor musunuz?

Okuldaki dersleri biraz da anlayarak izleyen bir şiir okuru, hangi şiirden ne anlam çıkaracağını, hangi şiire yakın duracağını ve bunun bilmediği nedenlerinin birazını ayırt edecektir. Ben İzmir Atatürk Lisesi mezunuyum ve bununla övündüğümü söyleyebilirim. Çünkü bugün İzmir Atatürk Lisesi mezunları el üstünde tutulan kişiler olarak mesleklerinde yeri bilinen, adı anılan kişiler olarak kalmışlardır. Oradaki tarih öğretmenim (Şeker Kemal) Kemal Özerdim, edebiyat öğretmenim (Can Baba) Faruk Nişli'nin bende büyük etkileri oldu. Sözleri bıçak gibi belleğimde yer etmiştir. İlk izleri onlardan aldım. Belki başka öğretmenlerim de etkili olmuştur. Örneğin lise son sınıfta bende tiyatro faaliyetleri de başladı. Tüm bunlar benim için zincirleme ilerleyen yetenek alanları oldu.

İlk defa Edip Cansever adını nasıl duydunuz? Onu ilk okuduğunuzda edindiğiniz izlenim ne oldu?

Bakın onu da tam hatırlamak mümkün değil ama ilk benimsediğim, kendimi bildiğim şair Edip Cansever'dir. Bakış açılarımızda çakışan çok şey bulmuştum. İlk yakınlığım desem daha doğru. Hatta idealim başlarda hep onun tarzında şiirler yazmaktı. O etki; o gün bugündür sürer. Edip Cansever'i ilk okuduğumda onda beni çarpan yön onun şiirde düşünce yolu ile ilerlemesi olmuştur. “Masa da masaymış ha!” derken şiiri düşünce çaprazıyla birlikte ele aldığı aklıma geliyor.

DORUĞA ÇIKAN KİTAP

Okuduğunuz ilk Edip Cansever kitabı hangisiydi? Sizi nasıl etkilemişti?

Şiirde devrim yaratan kitabı "Yerçekimli Karanfil"i aldım ve okudum. Bana göre, o kitabın etkisi herkeste büyük oldu ve Türk şiirinde düşünsel değişim o kitapla başladı. İkinci Yeni şiir akımının yaratılmasında en etkili kitaplardan biridir bu kitap. Tüm kavramlar ters yüz edilmiştir. Dünyaya bakış farklı noktalardan, çeşitli yönlerden şiir sızan ışık demetleri arasından çoğalmıştır. “Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda / Midemdi, aklımdı şu kadarcık kalıyor” Kitapta yer alan “Yerçekimli Karanfil” şiirinden seçtiğim şu dizeler Cansever'in, kavramları alt üst eden düşünme yapısını, çelişkilerle örülü düşünme kavramını çok iyi açıklıyor: "Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte / Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel / O başkası yok mu? Bir yanındakine veriyor / Derken karanfil elden ele"

Edip Cansever şiirlerinde sizin dünyaya bakışınızı değiştiren şey neydi?

Edip Cansever'de beni ilk etkileyen şey; bir nesne, bir dünya olayı karşısında, onu çaprazıyla ve çeşitli boyutlarıyla ele alıp, büyütmesi, palazlandırması olmuştur. Bu tür düşünme bende düşünsel anlamı büyütüyor, farklı çağrışımlar arasında kalıyorum. Edip Cansever şiirleriyle düşünme alanınız genişleyip, büyütülüyor. Bana göre, Tragedyalar başlı başına bir olaydır. Edip Cansever'in doruğa çıkan kitabıdır.

‘KULAĞIMDA ÇINLIYOR’

En çok sevdiğiniz Edip Cansever şiiri hangisidir?

Edip Cansever'in sevdiğim çok şiiri var ama Türk şiirinde yazılmış en iyi beş şiirden biri olarak anılmasıyla “Salıncak” şiirinin ayrı bir önemi var. O şiir bir düşünce harikasıdır. Felsefi boyutta üzerine konuşulacak çok şey bulabilir ve yaratabilirsiniz. Şiir 'Tanrım size bir salıncak” derken dünyada ne kadar sallandığımızı, karşılık bulamadığımızı işaret etmiştir bir bakıma. Tabii ki "Mendilimde Kan Sesleri" ve " Masa da Masaymış ha!" Edip Cansever'in ilk akla gelen kült olmuş diğer şiirleridir. “Ben Ruhi Bey Nasılım”, “Çağrılmayan Yakup” ve herkes gibi: "Mendilimde Kan Sesleri" ilk aklıma gelenler oluyor.

Edip Cansever'le ilk defa nerede karşılaştınız?

Her akşam Beyoğlu Çiçek Pasajının üst katındaki Edebiyatçılar Derneği Lokalinde masasında ayrı otururdu. Daha doğrusu en köşedeki sandalye onundu. Her lokale gidişimde görüyordum. Zarif ve dik duran biriydi. Herkesle içli dışı biri sayılmazdı, mesafeliydi. O zamanlar, 23 yaşındaydım. Edip Cansever'e olan hayranlığımı üzerimden atmak için bir dergide ona karşı çıkan bir yazı yazmıştım. Bir gece Edebiyatçılar Derneği Lokalinde Edip Cansever'le karşılaştık. Beni masasına çağırdı. Bu yazıyı okumuş, neden böyle düşündüğümü anlamak istediğini söyledi. Ben de ona, içimdeki Cansever hayranlığımdan kurtulmak için yazdığımı söyledim ve özür diledim. Beni dinledikten sonra attığı kahkaha hala kulağımda çınlıyor. Sahi bu tür güçlü kahkahaları vardı Cansever'in.

‘GÜN YÜZÜNE TAŞINDI’

Edip Cansever'in kurduğu yeni dil hakkında neler söylenebilir?

Şair biraz da kendine özgü bir dil ve söylem çizgisi yaratmak için yola çıkar. Kısaca şair her zaman iddialı bir kişidir. Ben Cansever’in de, diğer şairler kadar dil konusunda farklı yerlere vardığını kabul ederim ama bir yenilik yaptı, yeni bir dil yarattı şeklinde söyleme katılmam. Her şeyden önce, düşün çizgisini şiire eklemesiyle anılacaktır. Edip Cansever şiire felsefi düşünmeyi sokmuştur. Onunla birlikte, şiirde felsefi hesaplaşma yapılabilir olmuştur.

Şiire felsefeyi sokmuştur diyorsunuz. Açıklar mısınız?

Belki özünde varoluşçuluk (Existansiyalizm) belirtileri taşıyan Camus'den Nietzsche ve Heidegger'den, Platon'dan, Homeros'tan bugüne taşınan bir karamsar tablonun resmini çizmeye çalıştı hep. Varoluşçuluk felsefi birim olarak izlenirse Cansever şiir daha kolay anlaşılır.

Size göre, yakın arkadaş çevresindeki şairlerle, sanatçılarla etkileşimi nasıl olmuştur?

Edip Cansever'in yakın çevresini etkilediğini düşünmüyorum. Çünkü kendine özgü bir düşünsel örgü kurmak hedefine herkesin yanaşması mümkün olamazdı. Kendinden sonra gelen gençlere yol açıcı yönüyle şairi ele almak daha doğru olur. Bu etki de İkinci Yeni sonrası gençlerde kendini fazlasıyla gösterdi. Örneğin Küçük İskender'in koyu bir Cansever hayranı olduğunu biliyoruz. Bana göre, Küçük İskender'i var eden kıymettir.

Genç kuşağı en çok etkileyen şairlerden ilkidir Cansever. Şiirinde modern, çapraz teknikleri denemesiyle İkinci Yeni kuşağının önde gelen ismidir. Felsefeyle Türk şiirinin bağı kuvvetlendiği sürece Cansever'in değeri de her zaman çoğalacak ve ortaya dökülecektir. Onun şiirinin peşinden gidenler haliyle Edip Cansever'in izini yaşattılar. Memet Fuat onun şiirlerini yayınlayan bir editördü. Yeni Dergi'de, onu yayınlayarak gün yüzüne taşmasına sebep oldu. Tüm kitaplarını yeni baskılarıyla yayına hazırlayan onun kurduğu De yayınevidir.

BİR ŞAHESER

Edip Cansever şiirlerindeki insanı ele alışı nasıl değerlendirilebilir?

Edip Cansever batılı bir tarzı düşünerek tüme varma metodunu şiire yükleme yöntemini şiirde kuran, benimseten isim oldu bence. Onun yeri eşsizdir. Cemal Süreya, Behçet Necatigil şiirsel yöntem kurmada, Türk diline ustalık katmada hep öncü olmuşlardır, ama şiirde insanın belirmesi, tartışılması açısından Cansever tektir. Belli bir insan portresine yaklaşma konusunda Edip Cansever bir ekoldür. Hem de insanı düşünsel boyutuyla, felsefi boyutuyla, enine boyuna dünyadaki varlığını tartışmaya açan tek şair. Bana göre, belki de Nietzsche'nin, Camus'nun, Dante'nin, Shakespeare'in dünyadaki şiirsel karşılığıdır.

Bir başyapıt olarak kabul edilen Tragedyaların dramatik yapısı hakkında neler söylenebilir?

Şairin en önemli yapıtlarından saydığım Tragedyalarda Yunan ve eski uygarlıkların izinden koşturup bir tragedya varlığı üzerinden insanı hem geçmişte hem de günümüzde konuşturmuştur. Tek kişilik teatral konuşmalar veya karşılıklı monologlar halinde belki İlyada, Odysseus biçiminde Homeros'tan günümüze uzanan bir koşuya benzer bir eserdir. Shakespeare'in tiyatro abidelerine benzer şiir diliyle yaratılmış bir şaheserdir.

‘GÜNEŞ IŞIĞIYLA SÜSLÜ’

Edip Cansever’in Kapalı Çarşı'da bir antikacı dükkanı olduğunu ve bu dükkanın üstündeki asma katta efsaneleşen bir çalışma odası olduğunu ve son 20 yıl boyunca o olağanüstü şiirleri bu odada kalem aldığı söylenir. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Edip Cansever'in Kapalıçarşı'da bir antikacı, kuyumcu dükkanı vardı. Hem işyerinde bulunur, hem de yukarı kattaki çalışma odasında şiirlerini tasarlardı. Edip Cansever’in şiirlerinden ve yaptığı söyleşilerden çalıştığı asma kattaki odasının karanlık olduğunu, küçük bir delikten sızan az güneş ışığıyla çalıştığını biliyoruz. Ve bardağına damlayan güneş ışığıyla süslenmiş votka yudumuyla gün boyu durduğunu, akşamları da Beyoğlu'da Edebiyatçılar Derneği Lokalinde günü tamamladığını biliyoruz.

‘EŞİ YOK BENCE’

Geriye dönüp baktığınızda uzun soluklu şiir yolculuğunuzda Edip Cansever size ne ifade ediyor?

Edip Cansever bende incelik ve zarafet duyguları bıraktı. Biraz gururlu gibi görünse de herkesi incelikle izleyen ve rahatsız etmekten kaçan yanını hatırlıyorum. Edip Cansever Türk Şiirinin gelmiş geçmiş en önemli taşlarından biridir. Belki de Edip Cansever Türk şiir ağacında bir anıttır. Eşi yok bence.

Editör: Haber Merkezi