BUĞRA KIZILKARA/ İZ GAZETE- İz Gazete olarak ressam Serhat Demir ile resim alanına başlama serüvenini, karşılaştığı zorlukları, ilham aldığı sanatçıları ve daha birçok konuyu konuştuk. Duvar resimleri ile ünlü Demir, çalışmalarına kendisinden yorum katmayı çok sevdiğini ancak müşteri odaklı çalışmanın kendisini yorduğunu kaydetti.

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz Serhat Demir kimdir?

Ben Serhat Demir, Erzurum Tekman doğumluyum. İlköğretim ve ortaöğretimimi Tekman Yatılı Bölge Okulu'nda okudum. Daha sonra benim bir resim öğretmenim desteğiyle, güzel sanatlar lisesinin, yetenek sınavlarına girerek Erzurum Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi'ne başladım. Orada dört yıl okuduktan sonra İzmir'e geldim ve Dokuz Eylül Üniversitesi'ne başladım. Sanatı seviyorum. Doğayı seviyorum. İnsanları seviyorum. Sanat yönünden kendimi sürekli geliştirmek istiyorum. Daha ileriye taşımak istiyorum sanatımı. Tabii şu an yaptıklarım bence çok yeterli değil ama bu yolda daha ileriye gidebileceğimi düşünüyorum. Umarım emellerimi gerçekleştiririm.

Resimle tanışmanız nasıl oldu? Kendinizi ilk nerede keşfettiniz?

Aslında çocukluktan beri bir yeteneğim vardı ama ben bunun farkında değildim. Köyde olduğum için bazen çamurdan figürler yapıyordum. Ortaokuldayken güzel resim yapıyordum, ama benim resim yeteneğim var resim okuyacağım diye bir şeyim olmadı. Ta ki benim orta sonda bir öğretmenim beni keşfetti. Benden önce birkaç arkadaşıma resim kursu vererek güzel sanatlar lisesine hazırlanmaları yönünde teşvik etmişti. Bana da sordu, ‘gelmek ister misin, sana kurs vereyim. Yeteneğin var.’ Benim de çok hoşuma gitti sanki bir ışık doğdu benim için. O güne kadar hangi bölümü okuyacağım ne olacağım diye çok belirsizlik içindeydim. Tamam, okuyacağım ama hangi bölümü okuyacağım çok net değildi benim için. Sonra öğretmenim öyle söyleyince ben de kursa gittim. Daha sonra Erzurum Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’ni kazandıktan sonra benim güvenim daha da yükseldi. Bu yönde kendimi daha iyi geliştirebileceğimi, sanatın ne olduğunu, sanatçının ne olduğunu hepsini harmanlayarak hayatımı bu şekilde yönlendirebileceğime inandım. Ve bu yolda ilerledim, ilerlemeye de devam edeceğim.

‘İYİ Kİ RESİM ALANINA YÖNELDİM’

Peki, resim öğretmenliği okumasaydınız? Hayalini kurduğunuz başka meslek var mıydı?

Çocukluğum da İzlediğim dizilerden, filmlerden kaynaklı olarak veya etrafımda akrabalarımdan Hukuk Fakültesi okuyanlardan etkilenerek ben de Avukat olmak istiyorum diye bir düşüncem vardı ama daha sonra matematik biraz sıkıntı oldu benim için. Bu yönde kendimi geliştiremediğim resme yöneldim ve iyi ki resim okumuşum, iyi ki resim alanına yönelmişim. Bu konuda okuduğum bölümden çok memnunum.

‘BÜYÜK BİR ALAN’

Şimdi resim öğretmenliği bitirdiniz ama görevinizi icra etmiyorsunuz. Yapmak mı istemiyorsunuz? Yapmanız için önünüzü engeller mi var? Neden Ressamlığa yöneldiniz mi?

Resim bölümüne girdiğim zamanlar öğretmenlik, açıkçası aklımda yoktu. Benim düşüncem resim alanında okumak, sanatsal bir benlik kazanmak, bu yönde kendimi geliştirip, sergiler açmak. Öğretmenlikte hoşuma gitmeye başladı. Resim öğretmenliği bölümünü sınavına girdim ve öğretmenlik yapmak istedim. Okulu bitirdikten sonra KPSS sınavı bana çok sorun yaratmaya başladı. Biraz dayatma bir sistem olduğu için kendime çok kabul ettiremedim. Ders çalışmaya meyil ettim ama bir türlü olmadı. Psikolojik olarak bir türlü kendimi o seviyeye getiremedim ve vazgeçtim. Bu işin olamayacağını, işi başaramayacağımı bir şekilde içselleştirdim ve vazgeçtim. Tamamıyla kendimi resim yapmaya yönelttim.

Şimdi duvar resimleri yapıyorsunuz. Neden bunu tercih ettiniz?

Duvar resimleri ile tanışmam lisede oldu. Öğretmenimin bana yemekhaneye duvar resmi yapmamı istemesi ile başladı. Ben de kabul ettim. Yaptım ve çok hoşuma gitti çünkü daha büyük bir alan. Daha rahat yapabiliyorum, çünkü ben rahat çalışmasını seven bir insanım. Fırçalar darbelerim ona göredir. O yüzden hoşuma gitti. Daha sonra üniversitede de birkaç çalışmam oldu. Üniversiteden sonra baktım bu alanda Ülkemizde ve dünyada büyük bir ilgi doğmaya başladı. Türkiye'de şu an çok çok ilerideyiz. Birçok yerde duvar resimlerine, Grafiti ’ye de denk geliyoruz ama ben Grafiti ’den ziyade duvar resmi yapmayı tercih ediyorum. Duvar resmine başlama hikâyem böyle oldu, yapıyorum yapmayı da çok seviyorum ve bunun devamı da gelecek. Daha büyük duvarlara çalışabileceğime inanıyorum. Şimdiye kadar belirli metraja kadar çalıştım ama ilerde daha büyük duvarlara çalışabileceğime inanıyorum.

Duvar resimleri yaparken çalışmalarınızda karşılaştığınız zorluklar oldu mu?

Evet, çeşitli zorluklar oluyor. Biz genelde teklif verirken yaptığımız işi çok basite indirgemeye, ucuza kapatmaya çalışıyorlar. Ben o kıvama gelebilmek için yıllarımı vermişim o seviyeye gelmek kolay değil bir yetenek var birde çalışma var. Ben yıllarca resim konusunda çalışmışım, eğitimini almışım, hayatımı buna göre yönlendirmişim. Bu davranışları açıkçası beni demoralize ediyor. Resim yaparken bazı yerlerde çok müdahale ediliyor. Ya şurası şöyle olsun, fotoğraf gibi olsun. Aslında benim yapmak istediğim fotoğraftan ziyade biraz daha yorum katıp, sanatsal bir çalışma olmasını ben istiyorum ama yaptıran insanlar bazen illa ki fotoğraf gibi olsun, detaylı olsun, şöyle olsun, böyle olsun diye müdahale edebiliyorlar. Tabii bir şey de diyemiyoruz, sonuçta onların işi. Müşteriye odaklı çalıştığımız için bu beni yoruyor açıkçası.

Resimlerinizi yaparken ilhamınızı nereden alıyorsunuz? Hangi tekniklerle çalışıyorsunuz?

Benim ilham aldığım nokta daha çok duygusal olarak düşünüyorum. Bu işi seviyorum ortaya çıkan sonucu düşünüyorum. Bir işin bitimi insana haz veriyor ya, ben o hazzı düşünerek çalışıyorum. Çeşitli teknikler de çalışabilirim. Yağlı boya, akrilik boya, sulu boya, heykel ve rölyef. Bazı alanlarda kendimi gösterdim ama bazı alanlarda fırsatım olmadı ama ileride bunu yapabileceğime inanıyorum.

‘SİSTEMİN MAĞDURUYUZ’

Özgün çalışmalar yapmayı seviyorsunuz ve bildiğim kadarıyla da Avrupa’ya gitmek istiyorsunuz. Çalışmalarınızı neden Türkiye değil de Avrupa?

Türkiye'de hepimiz bir şekilde bu sistemin mağdurları olabiliyoruz. Türkiye'de kendimizi gösteremediğimizi düşünüyorum. Yapmak istediğimiz çalışmaları yapamıyoruz. Yaptığımız zaman da çeşitli sebeplerden dolayı bazı sıkıntılar yaşayabiliyoruz. O yüzden de Avrupa'nın daha iyi gelebileceğini düşündüm. Daha önce de Avrupa’ya gitmiştim ve sanata verilen önemi orada anladım. Şunu düşünüyorum, keşke üniversiteyi okumadan önce Avrupa'ya gitseydim.

Yani şunu diyebilir miyiz, Avrupa sanata Türkiye’den daha mı çok değer veriyor?

 Çok çok fazla ve bunu gerçekten anlıyorsunuz. Sanattan ziyade bireysel olarak da ben bireyim diyebiliyorsun, benim de haklarım var. Ben başkalarının haklarına dokunmayarak kendi haklarımı burada savunabilirim. İstediğimi yapabilirim, içimdekileri burada yansıtabilirim. İnsanlar beni burada daha iyi anlar ve yaptığım işler burada daha çok kabul görür. Ama Türkiye'nin şartlarında maalesef ki toplum da çok kabul görmüyor. Devlet tarafından da çok kabul görünmüyor ve desteklenmiyoruz. Bu alanda okuyan insanlar gerçekten çok büyük mağduriyet yaşayabiliyor. Sanat çok pahalı bir alan yani yaptığımız çalışmalarda özellikle malzemelerimiz çok pahalı mesela.

‘EKONOMİK KAYGI ÖN PLANDA’

Türkiye'yle Avrupa'yı kıyasladığında avantajları ve dezavantajları olarak bakarsan neler söylemek istersin?

Avantaj olarak malzemeye ulaşma konusunda daha rahatız. Türkiye'de malzemeye ulaşamıyoruz. Ulaşabildiğimiz malzemeler de çok pahalı oluyor. Bizi çok etkileyebiliyor mesela, üniversite okuyan öğrencileri özellikle. Yani normal tuval bile çok yüksek meblağlara çıkabiliyor. Boyalar çok pahalı, küçücük tüp boyalar çok pahalı, fırça çok pahalı. Sonuçta bir öğrencisin, bir sürü giderin var ve bir de bunlara ekstra para harcaman gerekiyor. Yani ekstradan zorlanıyor resim okuyan öğrenciler. Okul bitirdikten sonra yine bir gelirin yok. Ne yapacaksın? Buradan para kazanma olanağın çok düşüyor birçok yetenekli insanlarımız var ve bu alanı bırakmak zorunda kalıyorlar. Başka başka işlerde çalışmak durumunda kalıyorlar. Ben de öyleyim mesela ailem Erzurum'da yaşıyor, ben her sene gidip orada bizim arazilerde çalışıyorum, traktör sürüyorum. Ben çiftçiyim, gidip orada çiftçilik yapıyorum çünkü sadece resim yapsam Türkiye'de gerçekten çok zorlanırım. O yüzden çok zorluklar var. Başında da ekonomik sıkıntı geliyor.

Şöyle de diyebilir miyiz peki Türkiye'de sanata o zaman fazla önem verilmiyor. Geri bir ülke miyiz sanat konusunda?

Verimli değil çünkü ekonomik şartlar insanları kısıtlıyor. İnsanlar ilk başta karnını doyuracak ki başka şeyler düşünsün, sanatı düşünsün, felsefeyi düşünsün. İnsanların sürekli karın doyurma çabası olduğu için sanata da az önem veriliyor. Türkiye'nin bütün sistemleri bunun üzerine inşa edilmiş adeta. Yani önem verilmiyor. Sergi açıyorsun kimse gelmiyor veya bir çalışmanı değerinde satışa çıkarıyorsun, değerinde satılmıyor çok ucuza gidiyor. Sen oysa o çalışmana çok değer vererek yapmışsın. Çok güzel duygular barındırmışsın ama sonuç olarak seni hayal kırıklığına uğratabiliyor.

‘İNANCIM ÇOK FAZLA’

 Peki, ileride kendinizi nerede görüyorsunuz?

İleride Türkiye’de Avrupa'da, dünyanın çeşitli yerlerinde büyük ve güzel sergiler açmayı düşünüyorum. Benim bütün hayalim bu. Kendimi dünyada kabul gören bir ressam olarak görmek istiyorum. Tabi şu an ressam mıyım? Bilmiyorum ona başka benim söylememle bir şey olmuyor. Başka insanların, bu işten anlayan insanların bu konuda karar vermesi gerekiyor. Gelişmeye açık bir insanım, eleştiriye açık bir insanım. İleride çok iyi yerlere gelebileceğimi düşünüyorum. Yeter ki şartlar yetsin yani o şartlar beni oraya götürsün. Çalışayım, para kazanayım duygusundan çıkıp tamamıyla sanata yönelme durumu olduktan sonra yapabileceğime inanıyorum.

En büyük hayaliniz sergi açmak dediniz. Daha öncesinde sergi açma girişiminde bulundunuz mu?

Sergi Avrupa'da değil de Türkiye'de sergi açma konusunda girişimler oldu ve sergi de açıldı. Yani ben genelde grup sergileriyle katıldım. Bireysel olarak sergilerimi daha düzenlemedim ama düzenleyeceğim. Bunun için çabalarım var büyük sergiler olacak, az kaldı biraz zaman.

Peki, etkilendiğiniz bir sanatçı var mı?

Etkilendiğim aslında birçok büyük sanatçı var, Da Vinci var, Picasso, Remrand, Van Gogh çok güzel. Ben hayal bile edemiyorum yani çok üst düzey insanlar. Çalışmaları çok güzel, takdir ediyorum. Tabi biz o seviyeye çıkabilir miyiz? Bilmiyorum ama çok iyi sanatçılar. Umarım ben de gidebileceğim yere kadar kendim olarak giderim.

Peki, sizce sanat kim için ve ne için yapılır?

Sürekli sorulan, zor bir soru. Bence sanat ikisi içinde var. Yani buna sanatçı kendisi karar veriyor. Ben daha çok toplumcuyum. Biraz topluma da yakınım ama sanat sanat içindir de diyebilirim, o da var, o da var ama biraz daha topluma da yönelik buluyorum kendimi.

Peki, son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mıdır? Buradan resim okuyan öğrencilere, sanat için çabalayan insanlara ne mesaj vermek istersin?

Resim okumak bana hep mutluluk getirdi pişman olmadım hiçbir zaman. Bu bölümü okuyan ve bu yönde kendini geliştiren insanlar bence devam etsinler, kendilerinde o cevheri görüyorlarsa mutlaka devam etsinler. Tabi bu yolda çeşitli zorluklarla karşılaşacaklar. Onlara katlanacaklar da kolay değil bu işi yapmak. İleride bunun meyvelerini alacaklar. Yeter ki azimli olsunlar, çaba versinler. Kendilerini göstersinler. Bir sürü zorluk çıkacak karşılarına. Bunu aşmanın yolunu bulacaklardır. Kendilerine güvensinler ve inansınlar.

Editör: Haber Merkezi