YAĞIZ BARUT/ İZ GAZETE-  İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın (İzBBŞT) oyuncularını yakından tanımak, yaşam hikâyelerini öğrenmek ve tiyatro sanatının değerlerini topluma yansıtabilmek amacıyla başlattığımız söyleşi serisinin 11’inci konuğu Mor Şalvar oyunundaki ‘Kevser’ karakteri ile büyük alkış toplayan Pınar Güntürkün oldu.

Hukuk fakültesindeki eğitimini son sınıfta bırakıp tiyatro oyuncusu olmak için yeniden üniversiteye giriş yolculuğunu anlatan Pınar Güntürkün, İzmir Şehir Tiyatroları’na gelmesindeki en önemli faktörlerden birinin ise Yücel Erten olduğunu söyledi.

‘İMKÂNLAR KISITLIYDI’

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Pınar Güntürkün kimdir, tiyatro ile yolları nasıl kesişti?

Öğretmen anne ve babanın çocuğu olarak Çorum’un Sungurlu ilçesinde doğdum. Liseye kadar tüm öğrenim hayatım burada geçti. İlkokuldan itibaren de derslerde başarılı, okul birincilikleri olan, koroya katılan, şiir okuyan bir öğrenciydim. Annem ve babam sanata çok ilgili ve beni de bu yönde yönlendiren kişilerdi. Ancak dönem ve kentin şartları çok kısıtlıydı. Yaşadığımız yerde bir tiyatro ve sinema yoktu örneğin. Bu nedenle üniversiteye kadar hayatımda bir kere sinemaya, bir kere de tiyatroya gitmiştim. Altan Karındaş ve Şemsi İnkaya gibi sanatçıların olduğu bir tiyatro ekibi turneye gelmişti. O dönem bu beni çok etkilemiş, inanılmaz derecede heyecanlanmıştım. Ancak 17 yaşıma gelip üniversite okumak için Ankara’ya gelene kadar tiyatronun bir okulu olduğunu bilmiyordum; dahası oyuncu olunabileceğinin, bu alanda bir kariyer yapılabileceğinin hayalini bile kuramıyordum.

‘HUKUK KAZANDIM’

Dolayısıyla üniversiteye gideceğim zaman tercihlerim arasında birinci sırada yer alan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazandım. Buraya girdiğimde çok mutluydum, kendimle gurur duyuyordum, ailem çok memnundu. Bir gün fakültenin duvarında, küçük bir kâğıda basılmış, ‘Drama Kulübü’ne Gider’ şeklinde bir yazı, ilan gördüm. Ayaklarım kendiliğinden bu yönlendirmeleri takip etmeye başladı. Neden ilgimi çektiğini bile bilmiyorum hâlâ ama aralarına katılıverdim bir anda. O dönem, Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’nde son sınıfta okumakta olan Yasemin Erbulun, bitirme projesi için bizim drama kulübünü çalıştırmaya başladı. Hep şunu söylerim, ‘İlk öğretmenim rahmetli Yasemin Erbulun olmasaydı, tiyatro yapmazdım.’ Çünkü ben sessiz, sakin, çevreme alışana kadar içine kapanık biriyim. Dolayısıyla daha sert ya da başka bir mizaçta hoca ile karşılaşsam tiyatrodan kaçabilirdim.

‘SON SINIFTA BIRAKTIM!’

Sizin için Yasemin Hanım ile tanışmak da bir yol aşaması olmuş. O dönem bir yandan oyunlar oynuyorsunuz bir yandan da hukuk eğitiminiz devam ediyor değil mi?

Tabii. Biz o dönem Romeo ve Juliet ile Martı gibi oyunlar çıkardık. Haliyle tüm kalbim ve aklım tiyatroya kaydı. Bir yandan da hukuk derslerime giriyorum. Hukuk Fakültesi 3. sınıfa giderken Türkiye’nin ilk özel tiyatrosu olan Ankara Sanat Tiyatrosu’nun sınav ile gençlere bir yıl kursiyerlik imkânı sunduğunu duydum. Ben bu sınava girerek kursiyer olma hakkı kazandım. Burada Vahide Perçin, Altan Erkekli, Altan Gördüm, Erol Demiröz ve Levent Ülgen gibi eğitmenlerimiz sayesinde doygun ve yetkin bir eğitimden geçtik. Eğitim sürecimin sonuna doğru bir çocuk oyununda bana bir rol verdiler. Böylelikle ilk kez yarı profesyonel anlamda sahneye çıktım. Sonrasında bir yetişkin oyununda ufak bir rol aldım. Bu arada Hukuk Fakültesi 4. sınıfa geçmiştim. Ancak aklım, ruhum ve kalbim tiyatrodaydı, orada yaşadığımı hissediyordum. Bu nedenle çok sevsem de bir gece okulu bırakma kararı verdim. Ertesi gün gidip okuldan kaydımı sildirdim. Tabii zor ve ağır bir süreçti bu kararı vermek. Ardından da Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü Oyunculuk Anasanat Dalı’nı kazandım. Buraya girdiğimde o kadar coşkuluydum ki ilk kez üniversite okuyorum gibi geliyordu bana. Dolayısıyla bu kararımdan da hiç pişman olmadım, gözüm ardımda kalmadı.

‘EĞİTMENLİK DE YAPTIM’

Profesyonel anlamda tiyatro dünyasına adım attığınız yol ayrımını sormak isterim. Neler yaptınız bu süreçte mesleki anlamda?

Mezun olduktan bir hafta sonra, hiç bilmediğim bir kent olmasına rağmen İstanbul’a taşındım. 2007 – 2008 sezonunda İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda Bir Şehnaz Oyun’u ve DonKişot Prodüksiyon Tiyatrosu’nda Dalga isimli gençlik oyunu için provalara başladım. Bu oyun ile o yıl Afife Tiyatro Ödülleri Tiyatroda Yeni Kuşak Özel Ödülü Dalı’nda ekip olarak ödül aldık. Sonrasında İstanbul Devlet Tiyatroları’nda sözleşmeli olarak yardımcı oyuncu ve yönetmen asistanı görevleriyle 5 oyunda çalışma fırsatı buldum. Özel tiyatro serüvenim de sürdü aynı dönemde. 2009 yılında da temel oyunculuk üzerine eğitmenlik yapmaya başladım. Eğitmenlik bir miktar da geçim kaygıları nedeniyle o dönem hayatımda daha fazla yer kaplamaya başladı. İzmir Şehir Tiyatroları kadrosuna gelene kadar da bu yıldan itibaren bilfiil farklı kurumlarda ve yaş gruplarında eğitmenlik yaptım. Diksiyon, drama, tiyatro, oyunculuk gibi uzmanlığıma ait her alanda eğitim verdim. ‘Ah oyunculuğu yeteri kadar yapamıyorum’ dediğim dönemlerde bile bu durumun beni oyuncu olarak ne kadar beslediğini sonradan fark ettim. 2018 yılında kurulan Tiyatro Hemhal’in ikinci oyunu olan ‘Tırnak İçinde Hizmetçiler’de yer alan iki kadın karakterden birini canlandırdım. Bu oyunumuzla 24. Sadri Alışık Tiyatro Ödülleri Anadolu Efes Özel Ödülü’ne layık görüldük. Oyunumuz çok da ilgi gördü, hâlâ da ne mutlu bize ki dolu salonlara oynuyoruz.

15 sene İstanbul’da devam ettiniz. Bu dönemde tiyatro oyunculuğu ve eğitmenlik dışında sinema ile televizyon sektörleri içinde de yer aldınız…

Samimi olarak söylemek gerekir ki biz oyuncuların okuldan mezun olur olmaz İstanbul’a gitmesinin nedeni sektörün tüm dinamiklerinin orada olmasıdır. Tabii Anadolu’yu yadsımadan söylüyorum bunu. İstanbul’a ilk yerleştiğim dönemde bir reklam filminde oynadım. Ardından, fizyolojimin ‘Türk anne’ figürüne uygun olduğu ve güvenilir bir imaj çizdiğim için olsa gerek, birçok reklam filminde rol almak üzere set set dolaştım diyebilirim. 2008 – 2015 yılları arasında çekilen neredeyse her reklam filminde ben oynadım. Yine sinema ve televizyonda çeşitli yapımlarda yer aldım.

YÜCEL ERTEN FAKTÖRÜ

Sonrasında da İzmir Şehir Tiyatroları ile yolunuz kesişti…

İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’na gelmek istememin birden fazla nedeni var aslında. Sonradan fark ediyorum ki bir kamu tiyatrosunda asil oyuncu olma, sahne alma isteğini içimde hep taşımışım. Çünkü bu sayede, özel tiyatroların altından kalkamayacağı pek çok büyük organizasyonlu, değerli oyun oynanabiliyor. Tabii pandemi sürecinde özellikle sahne sanatçılarının sahip olduğu psikolojinin de bu kararı vermemde etkisi oldu. Ama hepsinden önemlisi ise ‘Yücel Erten’ ismiydi. Devlet Tiyatroları’nda oyuncu olan bir arkadaşım ile fikir alışverişi yaparken bana; ‘Pınar orada Yücel Hoca olacak, bu İzmir Şehir Tiyatroları’nda bir hiza ve görgü olacağı anlamına gelir’ dedi. Yani Yücel Erten ve onun varlığının katacağı değer çok önemliydi bu kararı alırken.

‘Herkes Kocama Benziyor’ adlı tek kişilik oyununuzla geçtiğimiz günlerde bir ödül aldınız. Bu oyundan ve Mor Şalvar’daki Kevser karakteriniz ile benzerlikleri üzerine de konuşmak isterim…

2020 yaz sonunda da Kadıköy Emek Tiyatrosu bünyesinde ‘Herkes Kocama Benziyor’ adlı tek kişilik oyunu oynamaya başladım. Bu kısa bir oyundu; pandemi şartlarında yazar, yönetmen ve ben oyunu uzun versiyonuna kavuşturduk. İlk günden beri de bu oyuna çok iyi şekilde devam ediyoruz. İzmir Şehir Tiyatroları’na geliş sürecinde de bu oyunun koşturmacası vardı hayatımda. Düşünün sınav haftası açık hava tiyatrolarında bir oyun oynuyorum, İzmir’e gelip sınavın bir aşamasına giriyorum, akşam geri dönüyorum bir gün sonra başka bir yere tekrar oynuyorum, diğer aşama için tekrar İzmir’e dönüyorum. ‘Herkes Kocama Benziyor’ adlı oyun ile 22. Dileklerarası Seyircileri Ödülleri Tek Kişilik Performans En İyi Kadın Oyuncu Ödülü aldım. Burada oynadığım temizlik işçisi rolü ile Mor Şalvar oyununda canlandırdığım Kevser karakterinin hikâyesi birbirine benziyor. Ancak renkleri ve tınıları farklı olan iki karakter aslında bunlar. Benim oyuncu olarak iyi yapmak istediğim şey bu iki karakterin söz konusu farklılıklarını vücuda getirmekti. Kevser’e hazırlanırken ortaya çıkan nüveler bu farklılıkları da ortaya koydu. Tarzı, bakışları, konuşmaları bunların hepsi de birbirinden değişik. Geri bildirimlerden anladığım kadarıyla da bunu başarıyorum.

‘KEVSER, İÇİME DOKUNDU’

Mor Şalvar oyunundaki rolünüzle ilgili neler söylersiniz? Size hissettirdikleri ya da zorlandığınız veya sevdiğiniz noktaları neler oldu? Bu rol size neler kattı?

Mor Şalvar oyunu ekibi olarak biz, birbirimizi biliyor, yaptığımız işleri takip ediyor olsak da oyun için ilk defa bir araya gelmiştik. Yönetmenimiz Ufuk Aşar, hepimize fizyolojik ve psikolojik olarak en iyi oynayabileceğimiz rolleri verdi. İlk provadan itibaren de hem bu uyum hem de metnin kalitesi nedeniyle gülerek, eğlenerek hazırlandık. Mor Şalvar’ın tüm çalışma süreci sadece biz oyuncular tarafından değil teknik ekip dahil herkes tarafından son derece disiplinli, çalışkan ve özverili şekilde yürütüldü. Oyunda hayat ile kavgaları sırasında kendilerinden başka kimseden destek görmeyen bir grup kadının hikâyesi anlatılıyor.

Oyunumuzdaki kadınlar kendi dertlerine yanan, pes eden karakterler değil. Yaşadıkları ne olursa olsun ayağa kalkıp çözüm üretmeye çalışan insanlar. Burada oynadığım Kevser rolü de, Pınar olarak beni çok duygulandırıyor, içime dokunuyor. Mor Şalvar oyun takvimi asıldığında bu rolü oynayacak olmak beni inanılmaz heyecanlandırıyor. Kostüm tasarımcımız Deniz Çağrı Bilgili’nin yaptığı kostümün içinde kendimi çok iyi hissediyorum.


PINAR GÜNTÜRKÜN’ÜN ‘EN’LERİ

Tiyatroya dair en büyük hayaliniz nedir?

Teknik ve maddi anlamda kaygı gütmeden, iyi yazılmış rolleri, yetkin yönetmenler eşliğinde uzun yıllar oynamak en büyük hayalim. Tabii bunun tüm oyuncu arkadaşlarım için mümkün kılınması.

Bugüne kadar oynadıklarınız arasında en sevdiğiniz rol ya da oyun hangisi oldu?

‘Herkes Kocama Benziyor’ oyununda canlandırdığım Ayten ve ‘Mor Şalvar’da canlandırdığım Kevser rolünü söyleyebilirim.

Oynamadığınız ancak oynamayı en çok isteyeceğiniz oyun ile rol hangisi?

İyi bir rejisör, doğru bir yorum ile Anton Çehov’un Martı oyunundaki Maşa karakterini canlandırmayı çok isterim.

Birlikte oynamayı en çok isteyeceğiniz oyuncu kimdir? ‘Keşke aynı sahnede olsak’ dediğiniz isimler var mı?

Olmaz mı, Tilbe Saran, Fırat Tanış, Yiğit Sertdemir ile oynamak çok istiyorum.

Tiyatroya veya yaşama dair en çok ilham aldığınız isim kimdir?

Dürüstçe, samimi bir şekilde işini iyi yapma amacı taşıyan, bu amaç doğrultusunda da emek veren insan benim için yol göstericidir.

Editör: Haber Merkezi