FATMA KIRAN/ İZ GAZETE-  İZ TV ekranlarında yayınlanan Nüans programının bu haftaki konukları parşömen sanatçıları Meltem-Sinan Demirel çifti oldu. Programda hem zanaat hem de antik çağdan bugüne Ege topraklarından doğmuş bir kültür olan kadim sanat parşömen tüm yönleriyle ele alındı. 

Parşömenin nasıl doğduğunu anlatan efsaneyi aktarmadan geçmeyelim.

Atina kralı Kodros'un oğlu Neleus, Atina’da kendi arşivindeki ünlü kitaplarını açık arttırma ile satışa çıkarır. Bu açık arttırmaya, İskenderiye Kütüphane Müdürü ile Bergama Akropol Kütüphane Müdürü katılır. Bu rekabetin sonucunda Bergama Kütüphane Müdürü kitapların ağırlığı kadar altın vererek kitapları satın almıştır. Bu olay hem Yunan hem Mısır hem de Anadolu’da büyük ses getirir. Mısır Krallığı bu rekabetten aldığı ağır yaranın sonucunda, kendileri için çok büyük gelir kaynağı olan papirüsün Bergama’ya satışını yasaklar. Bu krizi önlemek için Bergama kralı II. Eumenes papirüse alternatif yeni bir yazı malzemesi bulunmasını emreder. Çok geçmeden sanatçı Krates, krala oğlak derisinden özel biçimde hazırlanmış, üzerinde yazı yazılabilir bir örnek getirir. İstenilen kullanışa elverişli görülen bu kâğıtlara Bergama kâğıdı (Charta Pergamena) denir ve zamanla bu kâğıt bilim dünyasının yolunu ışıtacak olan parşömen adını almıştır. İlk parşömenler oğlak derisinden yapılmıştır.

NASIL HAZIRLANIYOR?

Tamamen el emeği ile parşömen üretimini gerçekleştiren Demirel çifti, parşömen oluşumunun aşamalarını şu sözlerle anlatıyor: 

“Parşömen yapımı için hiçbir canlıyı öldürmüyoruz. Kasap ve dericilerden geri dönüşüm amaçlı aldığımız hayvan derilerini yumuşayıp çöplerinden arınması için bir hafta kadar temiz suyun içinde bekletiyoruz. Kavaleta bıçağı ve kavaleta sehpasını kullanarak postu sıyırıyoruz. Daha sonra kireçli suda 10 gün bekleterek, tüylerin sıyırma evresini kontrol edip hazır haldeyse tüyleri ve kalan yağları tamamen temizliyoruz.  Tekrar 3-4 gün kireçli suda beklettiğimiz postu iç yağlarından iyice sıyırdıktan sonra iyi bir yıkama ile arındırıyoruz. Gerdirme aşamasında tekrar tıraşlayıp kurutmaya bıraktığımız bir derinin kuruyup kâğıda dönüşmesi yaklaşık 25 gün sürüyor.’’

‘PARŞÖMEN SANATTIR’

2020 yılına kadar Turizm ve Kültür Bakanlığı tarafından sanat değil zanaat olarak kabul edilen parşömen sanatı 2020 yılında sanat olarak bakanlık tarafından onaylandı. Meltem Demirel, parşömenin sanat olarak kabul edilmesi hakkında şunları söylüyor: “Bergama’nın yaşayan efsanesi İsmail usta ile BERKSAV Başkanımız Macit Gönlügür hocamızın yolları kesişene kadar bu iş bir zanaattı. Bu iki ismin bir araya gelmesiyle parşömen artık sanata dönüştü. Parşömen kâğıdının üzerine hat, tezhip, resimler, sulu boya yapabiliyorsunuz. Çok zengin bir kâğıt türü ve üzerine her şeyi kabul ediyor.”

Parşömen kenarlarında at nalı-mıh denilen çivileri kullanarak tasarımları dekoratifleştiren Demirel çifti, bu sanatı daha da ileriye taşıyabilmek için yaratıcı fikirleriyle katkı sağlıyor. Sinan Demirel, “Workshoplar, etkinlikler düzenleyip bu sanatı öğreterek bir sonraki nesillere taşıyabiliriz. Bu işin mutfağına girip, severek gönülden yapacak insanlara ihtiyacımız var. Ne kadar çok etkinliğe katılırsak o kadar çok insana bu sanatı gösterebiliriz’’ derken, Meltem Demirel, “Şu an bu sanatı icra eden kişi sayısı bir elin beş parmağını geçmiyor. Biz okullardan, çocuklardan başladık. Çocuklar çok istekli, meraklı ve biz geleceğe yatırım yapmanın peşindeyiz. Bu sanatı Bergama’dan tüm dünyaya çocukların anlatmasını istiyoruz. Bergama Arasta Çarşısı neden parşömenler sokağı olmasın?’’ sözleriyle hayalini dile getirdi.

Bergama’dan çıktığını ispatlayan Coğrafi İşaret Belgesine sahip parşömeni ve Bergama’nın UNESCO sürecini Meltem Demirel şu sözlerle ifade etti:

“Bergama çok katmanlı olarak UNESCO’ya girmiş bir şehir. Parşömen bunlardan sadece biri. Parşömenin Bergama’dan çıktığının tescillenmesi bizim için bir milat. Ürettiğimiz her ürünün tasarımı tamamlandığında bu tescil etiketini yapıştırıyoruz. Bizim amacımız bu kültürü yerleştirmek çünkü parşömen hem zanaat hem sanat hem bizden doğan bir kültür, bizim kültürümüz.’’ 

TURİSTLER İLGİ GÖSTERİYOR

Bergama’ya gelen turistlerin parşömene ilgi gösterdiklerini anlatan Sinan Demirel, “Genel olarak en fazla ilgi gösteren, çalışmak isteyen, öğrenmeye çalışıp alışverişini yapan Amerikalılar oluyor. Sonra sırasıyla İspanya, İsrail, Almanya, İtalya şeklinde gidiyor. Polonya ve Romanya’dan da turistler geliyorlar ama parşömen merakı onlarda pek yok. İspanya’dan özellikle parşömen için gelen turistler var. İncil’de geçen yedi kiliseden biri olan Pergamon Kilisesi Bergama’da olduğu için din turizmi ağırlıklı bir hareketlilik söz konusu. Bu nedenle parşömen üzerine yedi ayrı kiliseye ait mektupları defter ve kitap haline getiriyoruz’’ diyerek turistlerin parşömene olan ilgisini anlattı. 

Hat ve tezhip sanatı dışında parşömen ile birleşen diğer sanat türlerinin; ebru, minyatür, sulu boya, resim olduğunu dile getiren Meltem Demirel ise özellikle karakalem portrenin parşömene çok yakıştığını belirtti.

DAHA ÇOK SAHİP ÇIKILMALI

‘Parşömenin hayal ettiğiniz yere gelmesi için kurumlardan, bireylerden ya da özel sektörden beklentileriniz nedir?’ sorusuna Demirel çifti; “Parşömen bir şahsa ait değil, geçmişten bugüne bize ait bir kültür. Her kurum bu kültüre sahip çıkmalı. Biz bu sanatı Bergama’ya gelen herkese göstermek için geniş kapsamlı bir mekânımız olsun istiyoruz. Böylece hem güzel İzmir’imizin tanıtımı olurken hem de parşömen sanatı yaşamış olur. Nasıl ki Mısır’da papirüs kâğıdının yapılışını gösteren workshoplar varsa ve ziyaret eden insanlar nasıl yapıldığını görüp hemen yanında alışverişlerini yapabiliyorlarsa biz de kurumlardan bize böyle alanlar yaratarak destek olmalarını bekliyoruz. İngilizler bizden daha çok sahip çıkıyor. İngiliz senatosunda alınan tüm kararların ikinci nüshası parşömen üzerine yazılıp öyle saklanıyor. İngiliz kraliyet ailesi bir bildiri yayınlayacağı zaman bunu parşömen üzerine yazdırıp yayınlıyor. Neden bizim Büyükşehir Belediyemiz kardeş şehir ilan ettiği bir yeri parşömen üzerinde sunmasın. İzmir’de doğmuş bu kadar değerli bir ürünü biz neden gün yüzüne çıkartıp dünyaya pazarlayamıyoruz. Biz maddi bir çıkar gözetmeksizin bu kültürün duyulup yayılması için tek başımıza bir yere kadar çaba harcayabiliriz. İki yıl önce İzmir Ticaret Odası 420 adet parşömeni Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi çalışanlarına gönderdi ve bu bizim için gurur verici bir olay, iyi bir deneyimdi. Bu sanat ölmesin devam etsin ve biz yüzlerce insana parşömeni öğretip çok güzel yerlere getirelim” sözleriyle cevap verdi.

Editör: Haber Merkezi