Türk şiirinin ve düşünce hayatının önemli adlarından biri olan Attilâ İlhan’ı (Doğ.1925 Menemen) 10 Ekim 2005’te kaybettik. Ünlü şair, romancı, gazeteci ve sinemacı geriye onlarca eser bıraktı. Özellikle şiirleri, şiirlerinden bazı dizeleri halkın beğenisini kazanmış, kitapları basım üstüne basım yapmıştır. Duvar, Ben Sana Mecburum, Yağmur Kaçağı, Elde Var Hüzün, Ayrılık Sevdaya Dâhil şiir kitaplarından bazılarıdır.

Attilâ İlhan, düşünce hayatımıza da önemli katkılarda bulunmuş, birçok tartışmanın ön saflarında yer almıştır. İkinci Yeni Savaşı, Hangi Batı? Hangi Sağ, Hangi Sol, Hangi Atatürk, Aydınlar Savaşı, Ulusal Kültür Savaşı gibi kitaplarında yer alan yazıları, bugün bile tartışılmakta, Türkiye’nin entelektüel hayatına ışık tutmaktadır. Bıçağın Ucu, Dersaadet’te Sabah Ezanları, Fena Halde Leman, Haco Hanım Vay, O Karanlıkta Biz romanlarından bazılarıdır.

Attilâ İlhan’ı geniş çevrelere tanıtan, özellikle Türk şiirinin yönü hakkında girdiği tartışmalardır. A. İlhan, denemelerinde özellikle İkinci Yeni Akımını “yoz olmak”la, Garip şiirini “toplumsal gerçeklerden kaçmak”la eleştirmiş, edebiyat-kültür ve sanat dünyasında sert tartışmalara girmiştir. Ülkemizdeki olumsuzlukların suçlusu olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden sonraki bütün iktidarları işaret etmiştir. Kültür planında “ulusaldan evrensele” ilkesini benimsemiş, Batı’nın kültür emperyalizmine cepheden karşı çıkmıştır. Senaristliğini yaptığı sinema filmlerinde özellikle kültürel alandaki ulusalcılığı hemen göze çarpar.

Aydın kişiliği ve eserleri önünde içtenlikle eğildiğim Attilâ İlhan’ı çok öğretici bir özel anımla burada bir daha anmak isterim: 1 Ekim günü Cağaloğlu’ndaki Cönk dergisinin bürosunda ziyaretine gitmiş, iki saat kadar İzmir’den, edebiyat dünyasındaki tartışmalardan filan söz etmiştik. Ben bir ara roman kahramanlarının özellikle cinsel yönelimlerinin ve bunalımlarının belirleyici etkisinden söz ettikten sonra kitaplarında bazı içkilerin adlarını ilk kez duyduğumu belirttim, ardından kendisinin hiç içki içmediği halde bunları nasıl bilebildiğine hayret ettiğimi söyledim. Kalın kenarlı gözlüklerinin arkasındaki gözleri şimşek gibi parıldadı. “Agatha Christie katil miydi Yavaşlı!” diyerek kahkahayı patlattı. Bazı dergilerde yazdıklarını, iddialarını çok sert eleştiren yazılara hiç öfkelenmediğine tanık oldum. Hoşuna gidiyordu. Özellikle 40 Kuşağına sahip çıkıyor, onların “toplumcu gerçekçi” şiir anlayışına destek veriyordu.

Attilâ İlhan, sıkışmış kent insanının şiirini yazdı. Dertleriyle, acılarıyla, aşkları ve yalnızlıklarıyla onları iyi tanıyordu. Demokrat İzmir Gazetesi’nin sanat sayfasını yönettiği yıllarda İzmirli birçok şiir meraklısının elinden tutmuştu.

Şimdi Aşiyan’da yatıyor ama şiirleri gönüllerde, dillerde yaşıyor.

Editör: Haber Merkezi