Nasıl olsa her şiir bir gün sahibini bulur ve yakışır bir başlığa elbet…

***

Bir çocuk gülüşüyle başlamalı her şey; saf ve hesapsız. Sabah evden çıkış, bir sevdaya dalış. Yani her şey, yani yaşam öyle başlamalı. İleride ne olacağını aldırmadan yürümeli insan bütün yolları. Bütün patikaların tozunu yutmalı topuklarımız, bütün taşlarda bulunmalı ayakkabımızın plakalaşmış numarası. Bütün ana yolları tanımalı yorgunluğumuz. Ve bütün uzun koşularda yorulmalı insan…

Resim yaparken kullanmalı bütün renkleri. Önce renklerle sevişmeli sonra sanatla. Üstüne başına bulaşmalı bütün boyalar, bulaşmalı ki kimyası derine değsin…

Bütün derilerden yaratılmış insanları tanımalı, sohbet etmeli; ne dediklerini anlamadan hem de. Anladıklarımıza sayarak belki de… Dillerin evrenselliğinde kaybolmuş lal bir çocuk olmalı. Sözlerini anlamadığımız ama müziğiyle derinlerine daldığımız bir şarkı dinler gibi umutlanarak…

Mutlu olmalı insan her şeyden, her kokudan, her sesten, her müzikten. Kokusu kötü bir yemeğin tadından, müziği kötü bir türkünün sözlerinden, kötü bir sesin iyi ses olma çabasından kalıntılar toplayarak…

Bütün oyunlarda oynamalı insan sahne tozunu en derinine çekercesine. En kötü rolden en iyi role, en iyi karakterden en kötü karaktere sıçramalı beden ve sahnede büyümeli insan...

Yazılmış bütün kitaplara değmeli ellerimiz, kokusunu almalı parmak uçlarımız, kapaklarına düşmeli gözlerimiz. Kapaklarından yolculuğa başlamalı bütün kitapların çünkü en uzun yolculuk, en güzel yolculuk henüz okunmamış bir kitabadır belki…

Gidilmemiş bir kente gidercesine düşmeli bir aşkın coğrafyasına… Ağlamayı tatmalı, aşkın acıtan anlamsızlığını, acemice öpüşleri, kenarı yırtık mektup gülüşmelerini hissetmeli ve büyümeli yüreğimiz… Yüreklice yaşamalı insan. Bir daha yaşayamayacakmış, bir daha yarın olmayacakmış, bir daha bu yazıyı okuyamayacakmış ve bir daha aşık olmayacakmış gibi... Ama onurluca yaşamalı da insan… Bütün gıdası oymuşçasına...

Şiir yazmalı insan tahta bir kalemle. Başlığını bulmadan, kelimelere gel-git karalaması yapmadan ve kime yazdığına aldırmadan kötü de olsa yazmalı. Nasıl olsa her şiir bir gün sahibini bulur ve yakışır bir başlığa elbet... Önce başlık bulup sonra yaşamamalı insan. Yaşadıklarına uydurmalı başlığı…

Yaşadıklarımızdan damıttığımız sevinç, umut, aşk, acı ve öğretilerin toplamıdır mutluluk. Öyleyse bir avuç değil okyanuslar sonsuzluğunda küçük mutluluklar biriktirerek yaşamalı insan… Çünkü en büyük mutluluk en küçük yürekle başlar…

Büyük acılar yaşanan zamanlardan, yüreklice yaşanacak küçük mutluluklarla çıkacak insan… Zorun içinde ki umuttur küçük mutluluklar. Küçük mutluluklarınız sanat ile çoğalsın... Sanat ile karşılığını bulsun...