Mayıs ayının ikinci haftasına da hızla giriş yaptık. Ülke gündeminde yeni diyebileceğimiz,  bir durum olduğunu söylemek olanaklı değil. Son iki yazıma uğramış okurlarımın sıkıldığını tahmin ettiğim için bugün hafif meşrep bir yazı yazdım. 

1970’li yılların başlarında önceleri “aranjman” sonraları da “Türkçe sözlü hafif batı müziği” denilen türün, şimdilerde ise “Türk Pop” türü neredeyse 3 kuşaktır, damgasını kulaklarımıza vurdu.

Bu dönemin yabancı şarkıları Türkçeye uyarlamasının en büyük ustası da Fikret Şenes Hanımdır. Dönemin en popüler uyarlamalarından biri de “Kimler geldi, kimler geçti” şarkısıdır.

Yaşam da ömrünü tüketmeyen şarkılar gibidir; farklı duygular içerse de nakaratlar bütünü gibidir.

İktisat okuyan her öğrencinin usunda olduğunu tahmin ettiğim, ürün ömrü konusunu bir kez daha hatırlatmak isterim. Ürün ömrü sadece metalar için geçerli değildir; metalaşmış siyasetler, politikacılar ve hükümetler içinde geçerlidir. Ürün ömrünü uzatmak için paketi, adı ve tadında değişiklikler yapılarak ürünün piyasa ömrü uzatılır. Piyasa da ne kadar kalırsa o kadar kar getirecektir. İşte o yüzden hiçbir ürünün ömrü aynı içerik ve şekille sonsuz olmamıştır.  

AKP Hükümeti 14 yıllık iktidarı boyunca dördüncü kez Başbakan ve doğal olarak bilmem kaçıcı kez kabine değişikliği yapmaya hazırlanıyor. Emanetçi “Başbakan” tartışmaları aslında bal gibi de bir darbedir. Hem de Gazeteci Can Dündar ve Erdem Gül’ün “Hükümeti devirmek suçu” ile yargılandığı bir dönemde, Başbakan Davutoğlu devrilmiştir. 

AKP Hükümetinin geçmiş seyir defterinden kimler geldi, kimler geçti… Başbakan, Cumhurbaşkanı ve fiili Başkan Erdoğan’ın kabinesindeki son değişiklikler, aynı birçok kez tekrarlarını izlediğimiz değişikliklerden çok da farklı değildir. Kabine değişikliklerinin birçok nedeni olabilir. İsimleri ve icraatları bakımından kabinenin en çok tartışılan Bakanların değişmesi aklıma hinlikler düşürdü. Ürün ömrünü uzatma meselesi kabinede de geçerli mi? Tabii ki geçerli. AKP ve onun Başbakanı, Cumhurbaşkanı ve fiili Başkanı son kabine değişikliği ile siyasal alandaki ömrünü uzatmaktadır.

Değişen Bakanlara ve son dönem uygulamalarına bakalım. Kamuoyunda uygulamaları hala tartışılan 4+4+4 sürecinin tartışmalı Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in koltuğunu bıraktığı  Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı kimdir? R.T. Erdoğan’ın hocasıdır; 4+4+4 kesintili eğitimin gizli mimarıdır.

Yine kabine değişikliğinin tartışmalı Bakanı, Sağlık Bakanı Recep Akdağ’dır. Aslında tartışılan Bakan mıdır yoksa Bakanlığın “halkın (sağlık) ocağına incir ağacı diken” sağlık sistemimidir sorusu manidardır. Kamu Hastane Birlikleri Yasası ve Genel Sağlık Sigortası ile köklü değişikliklerin olumsuz sonuçları bu bakana da yolun görünmesine neden olmuştur. Kabinenin taklacı Bakanı olan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’de kabinedeki değişiklikten nasibini aldı.

17/25 Aralık baş aktörleri, Zafer Çağlayan’ı, Egemen Bağış’, Muammer Güler’i, Erdoğan Bayarktar’ı mümkün mü? Önüne yatanlar, yanına alanlar, sırtından kazananlar hepsi kamu vicdanında ne aklandılar, nede unutuldular.

Durun, unuttuğumu sanmayın, ağlak, siyasette bir gün söyleyip, daha sonra kıvıran mehter marşı nidalı Bülent Arınç’ı unutmak haksızlık olur. Dolmabahçeci, Oslocu bilmem kaçıncı kez sümüklü mendil gibi atılan yeni yetme siyasetçiler geldi, geçti.

Her zaman yapıldığı gibi şecereleri serip başarılı-başarısız tartışmalarına girmeyeceğim; çünkü bu tartışmaları çok doğru bulmuyorum. Neden mi? Çünkü AKP iktidarı boyunca Bakan olan herkes tüm Bakan olamayanları “ bu olduysa ben de olurum” beklentisine sokmuştur.

Sorun ürünün ömrü tükenmektedir. Zaman zaman bazen paket, bazen içerik değişecektir. Bazen Bakan, Başbakan bazen de politika değişecektir.  Bazen milliyetçi bazen ümmetçi, yani “nabza göre şerbet”, “Başa göre tarak” günleridir.

En son siyaset sahnesinden bir gece darbesiyle “Küçük Enişte” de bir saman alevi gibi geldi geçti. “Uzun Adam” ise her geçen gün daha da yalnızlaşıp, tek adamlıktan tek başınalığa doğru bir adım daha attı.  Onlar ne kadar, “bayrak yarışı” deyip zırvalasalar da, gitti bir emanetçi, geldi bir emanetçi…

1973’lü yılların sevilen Türkçe sözlü, hafif batı müzik uyarlaması ile yazımıza son noktayı koyalım;

“Kimler geldi, kimler geçti…