Tarihler 1300’leri göstermekte ve Osmanlı yeni yeni tarih sahnesi çıkmaktadır. Aydınoğlu Umur Bey ise güçlü bir beydir. Elindeki geniş alüvyonlu ovalar gücüne güç katar. Amacı Batı’ya açılmaktır. O kadar önemlidir ki bu amaç, yüz yıllar sonra Osmanlı büyük bir imparatorluk olurken de insanlar ondan, Batı’ya gazasından bahseder. İşte bu Bey kendine merkez olarak İzmir’i alacak, İzmir Türklerin elinde yükselirken büyük bir gaza merkezi olacaktır. O dönem özelinde İzmir, Batı ile Doğu’nun, Haçlı ile Hilal’in, Türk ile Frenk’in bir kapışma, karşılaşma alanıdır. İzmir şimdi yine, Umur Bey’in elinde, eskiden Çaka Bey’in elinde olduğu gibi bir gaza – komuta merkezidir. İlk dönem Osmanlısı için Edirne ne ise Ege beylikleri için de İzmir odur.

Bu haliyle de İzmir’in tarihte bir dönemeci kapıdadır. Büyük bir başkent, bir ulusun kaderinin tayin edildiği bir şehir olma arifesindedir. Fakat bu olamayacaktır. İzmir gaza üssü vasfını elim bir hadiseyle kaybedecektir. Lakin Türk elinde İzmir’in kaderi de bitmeyecektir. Bu değişimleri anlamak için de öncelikle Umur Bey’in ve İzmir’in gaza merkezi olma serüvenini anlatmak gerekir.

1200’lü yıllar, Cengiz Han’ın faaliyetleri ile oldukça sarsıcı gelişmelere sahne olmuş, akabindeki yüzyıl boyunca Avrasya’da Moğolların hakimiyeti başlamış, Mısır ve bazı Hint-İslam bölgeleri dışında tüm İslam dünyası dolaylı ya da direkt Moğol hakimiyetine girmiştir. Bu hakimiyeti Anadolu – Türk yurdu da tadacaktır.

Anadolu’da İlhanlı olarak bilinen İran’da mukim olan Moğol Devleti de Selçukluları zapturapt altına alır. Erkan Göksu’nun Hüzün Melike’si adlı kitabında sanatsal olarak işlediği üzere, 1200’lü yılların 2. çeyreğinden itibaren Anadolu’da Moğol iktidarı yavaş yavaş kurulurken, Selçuklu hakimiyeti de çöker.

Bu genel tablo içinde de İzmir’in içinde olduğu bölgede yeni bir dünya kurulur. İçlerinden Aydınoğulları sivrilir. İzmir’i Umur Bey merkez edinir. Onun elinde İzmir, Moğol işgali sonrası doğuda çöken Türk – İslam dünyası yanında parlayan bir mücevher gibidir. Emrindeki kuvvetlerle büyük seferler yapar Umur Bey. Haçlılara kök söktürür. İzmir, 1320’li yıllardan 1348 tarihine kadar, Kadifekale merkezli olarak Türk dinamizminin merkezi olur. Örneğin 1326 yılında Umur Bey İzmir’e tayin edildiğinde, henüz Osmanlılar Bursa’yı alma planları yapan, Marmara dışında varlık sahibi olamayan bir güçtür. Lakin o dönem İzmir’de Haçlı – Türk savaşı yaşanmakta, Umur Bey, sahile yerleşmiş ve büyük ticaret peşinde koşan Latin kuvvetleri yıldırmaktadır. O dönem İzmir, Türk savaş ve ekonomik güçlerinin merkezi gibidir.

Lakin işler Umur Bey ve çevresi için iyi gitmez. Her ne kadar ilk başta genel Aydınoğlu kuvvetleri başarılı işler yapsalar da düşman boş durmaz. Bölgede Haçlı Seferleri ile kurulan statükoyu korumak için karşı saldırıya geçilir ve İzmir’de tarihi bir dönüm noktası yaşanır. Düşman Haçlı kuvvetleri Umur Beyi kuşatır. Sahilde o zamanlar güçlü bir kale olan ve Umur Bey tarafından Ceneviz kuvvetlerinden alınan hisarı ilk iş ele geçirirler. Sonrasında da yukarıya Kadifekale’ye çıkarlar. Büyük bir harp yaşanır ve Haçlılarca, Umur Bey’in şehit edilmesiyle mücadele Türkler aleyhine sonuçlanır.

İzmir bu savaş ile Türk tarihinin dönüm noktasını birbirine bağlar. Tarihin akışının değişmesine şahitlik eder. İşte bu hadise İzmir’in sahnesinde oynanan Türk tarihi için bir dönümdür. Zira Umur Bey’in kaybı, Aydınoğullar’ında bir bıkkınlık yaratır. Beylik içinde gaza edip Avrupa’ya yayılma taraftarı olan fatihan zihniyet yenilmiştir. İç siyasi kapışmayı da Haçlılar yani Papa ile bir anlaşma yapma ve ticari gelişim peşinde koşma taraftarı olan hizip kazanır. Böylelikle İzmir ve Ayasulug (Efes) gibi Ege kıyı yerleşimleri bir serbest ticari bölge haline gelir. Bu bölgede Türkler, Rumlar ve Latinler ticari ilişkilerini arttırır. Ticaret arttıkça Latinler de aslında daha da kazanır. Tüm oyunun kurallarını onlar koyar. Bu oyunda kazanan iki taraf vardır. Birisi Latin tüccar diğeri de rantiyer Aydınoğulları gibi çeşitli Türk beyliklerindeki toprak sahipleridir. Fakat bu anlaşma da hem Ege’nin hem de Marmara’nın kaderini değiştirecek, Osmanlı’nın büyümesine zemin hazırlayacaktır. İzmir’in kaybı, Osmanlı’yı doğurmaktadır. (Yazının devamı haftaya)