Sanayi Devriminin doğuşu ve bağlantılı artan sekülerleşme, yani modernizm, insanların hayatlarını kökten değiştirmiş, yeni yaşam biçimlerini ve algıları doğurmuştur. Değişim tek gerçektir. Bu değişimin dinamikleri de yazı dizimizin önceki bölümlerinde ele alınmıştır.

Sanayi Devrimi sonucunda İzmir, coğrafi ve ekonomik etki alanındaki bereketli tarım bölgesinin ürünleri sayesinde önemli bir ticari merkez olmuş, ülkenin önemli tarımsal ürünlerinin antreposu konumuna yükselmiş, zenginleşmiş ve kendine has bir şehir toplumu yaratmıştır. İşte bu kendine has bu toplum, yani İzmir burjuvası, Cumhuriyetin kuruluşunda önemli bir işlev yüklenecektir.

Şehrin toplumsal dokusunun önemi şuradan gelir; İzmir, Sanayi çağıyla yoğun Levanten göçü alır. Bu Levanten toplum, artık modern bir dünyanın parçası olan Batı Avrupa ile bağlıdır. Bu bağlılık da onları modern toplumun bir parçası yapar. Başka bir ifadeyle Levantenler, Osmanlı toplumuna modernizmi tanıtan, bir temsilini veren ilk kişiler olur. Bu modern birey ve grup örnekleri ise ister istemez Türkleri etkiler, onlarla ticari – siyasi – diplomatik ilişkide olan Türkler, ki başta tüccar ve devlet adamları, modernizme yakınlaşır. Bu etkileşimin yoğun olduğu Osmanlı şehirleri; Selanik – İstanbul – İzmir’dir. Bunda şaşılacak bir şey yoktur. Zira bu şehirler hem limandır hem ticaretten kaynaklı önemli diplomatik merkezlerdir. Bu özelliklerinden kaynaklı siyasi önemleri de vardır. Böylece bu merkezlerin yarattığı çekim ortamında tüccar- devlet adamı kimliklerine sahip Türkler, buradaki modern dünyanın unsurlarıyla etkileşime girer, modernleşir. Böylece Türk Modernizminin ve bunun siyasi sonucu olan Cumhuriyetin çeşitli vesilelerle katalizörü, yaratıcısı bu ilk modernleşen Türkler olur.

Nihayetinde İstanbul’un tartışılmaz yeri bir kenara, Selanik de elden gidince İzmir, tek ticaret – liman şehri olarak Türkiye’nin elinde kalır. Zira İstanbul zaten sadece bir liman değildir. O eski bir başkenttir. Bürokrasi hala oradadır. Ama İzmir, İstanbul’un yani Padişahın uzağındadır. Görece bağımsızdır. Böylece siyasetten azade görece özgür düşünce yeşerir. Bu şartlar ona kelimenin tam manasıyla burjuva özellikleri kazandırır. Böylece Batı’yı daha iyi anlayan ama bunu yaparken de kendi çıkarlarını da bilen önemli bir şehir toplumu kendini gösterir.

Şehrin Türk sakinleri kendi çıkarlarını bilir, zira ticaretin gereğince bireysel imkanlarını geliştirmek isterler. Her liman gibi yeni girişimlere bakarlar. Liman olmanın gereği yabancı kültüre açık, onu anlayan bir kimliğe sahip olurlar. Bu sayılan özellikler de Türk modernleşmesinin en önemli ihtiyaçlarıdır. Zira Türk modernleşmesi de Batı’yı anlama, bunu yaparken de kendi kimliğini unutmama zorunluluğu duyar. Kimliğin bilincinde olma ise kendi çıkarlarını yani milliyetçi hassasiyetleri içinde barındırır. Böylece bir burjuva ideolojisi olan milliyetçilik de İzmir’de kendisine yer bulur. Nitekim İzmir’in bugün yeri geldiğinde en sert milliyetçi tepkileri verebilmesi ama bunu yaparken de Türkiye’den Batı’yı en çok takip eden ve bu haliyle uluslararası misyonu en yüksek olan şehirlerden birisi olması tesadüf değildir. Çünkü İzmir iyisi kötüsüyle Osmanlı’nın çoğu şehrinde olmayan bir ticari – girişimci burjuvaya hasbelkader sahip olabilmiş ya da en azından buna yaklaşmış belki de tek şehirdir.

Bu da İzmir’in Cumhuriyet dönemi boyunca, yani en azından 1980’lere kadar süren dönemdeki önemini gösterir. Şehirden çıkan kişiler ana akım medyada önemli işler bulur. Çoğu medyatik sanatçı İzmir’de doğmuş ya da İzmir’le bir şekilde bağlantılı olmuştur. Kesin olarak söylenebilecek şey; 1980’lere kadar Türk düşüncesine İzmirliler büyük oranda yön vermiştir. İşte İzmir’in bu kapasitesi, 19. yy’da etkileşimli bir kültürel alanda kendini tanımlaması, şehrin siyasetten ariliği, kendine has bir ticari burjuva oluşturabilmesiyle bağlantılı okunmalıdır.

Fakat bu durum 1980’lere kadar sürer. 80’ler Evren darbesinin, Türkiye’de Özal iktidarının, hızlı-çarpık şehirleşmesinin yıllarıdır. Bunlar bir bakıma bağlantılı, bir bakıma tamamen tesadüfi şeylerdir. Fakat kesin olan, 80’lerle birlikte Türk modernist düşüncesi artık karşısında yeni bir fikri bulacaktır. Bu bulduğu fikir de Türkiye’nin bugüne kadar gelen serüvenini yönetecektir. Lakin son tahlilde İzmir, uzun süreçlerden geçerek oluşturduğu metropol, yani büyük ve çok kültürlü yapısıyla da Atatürk Türkiye’sinin günümüzde de temsilcisi olmaya devam edecektir.