Her sabah uyandığımızda kötü bir haberle karşılaşıyoruz, birileri Cumhuriyet’in kazanımlarını yok etme peşinde, diğerleri sanki memleketi işgal etmişçesine talan, vurgun peşinde. Daha az maharetli olanlar aynı anda 8-10 kurumdan maaş alıyor, haksız hukuksuz insanlar tutuklanıyor, gazeteciler, muhalifler aleni saldırıya uğruyor.

Tüm dünya sıralama istatistiklerinde, şeffaf yönetimde, yolsuzlukla mücadelede, kadın-çocuk-hayvan haklarında, basın özgürlüğünde Türkiye, Afrika ülkelerinden daha gerilerde nal topluyor.

Memleketin en kıymetli varlıkları birilerine peşkeş çekiliyor, ileride ellerinden alınmasın diye uluslararası mahkemeler yetkin kılınıyor.

Umudumuz gençlerin yüzde 75’i, ülkesinden umudu kesmiş, nasıl bulaşıkçı bile olsa yurt dışına kapak atarım hesabı içinde.

Siyasetin halk ile iletişimi kesilmiş, muhalefeti de iktidarı da memleketin geleceği yerine küçük parti hesapları, kadroyu sağlamlaştırma hesabında.

Sinirli ve ruhları kötülük ile dolmuş, ego patlaması yaşayan birtakım insanlar, siyasetçiler, etik, ahlak, gelenek, görenek dinlemeden her gün dozu artan bir şekilde ekranlardan, sosyal medyadan kötülük ve kin pompalamaya, halkı da kendilerine benzetmeye çalışıyorlar. Halkı cephelere böldüler, aynı ülke içinde birbirimizden nefret eder olduk.

Bu algı operasyonunda da gayet başarılılar. İnsanların arasında tolerans, saygı diye bir olgu kalmadı. Son 10 yılda Türkiye, kadın-çocuk-hayvan öldüren, köprüde 17 yaşındaki masum askeri öğrencinin kafasını kesebilen, trafikte, yolda basit bir uyarı yüzünden üzerinize döner bıçakları, palalar ile saldıran psikopatlarla dolu.

Nerede o eskiden size “Allah bereket versin” diyen esnaf? Ortalık her alanda sizi kazıklamaya çalışan, yaptığı işin hakkını vermeyen, yaptığı işi doğru yapmadığı halde, parasını kaba kuvvetle sizden almaya çalışan birtakım tipler.

Ne yaptık bu ülkeyle biz?

Bu kadar kötülüğü, edepsizliği, nobranlığı, kaba kuvveti, ahlaksızlığı, sahtekârlığı nasıl oldu da ulusal değerlerimiz haline getirdik?

Halkının yüzde 70’i muhafazakâr inançlı olan, 100 binden fazla Camii olan bir ülke nasıl bu hale geldi?

Hepimiz bu soruları tek tek kendimize sorup, “ben bu sürecin neresindeydim?” demeli.

Karanlık bir evreden sonra, iyi bir yönetim ile ekonomi de düzelir, üretim de artar, işsiz gencimiz de kalmaz belki.

Ama bu çok vahim toplumsal yozlaşma ve kötülük ruhunu nasıl ve ne kadar zaman içinde bertaraf edebileceğiz?