Hep söyleriz ya, savaş, doğal afet, ekonomik kriz gibi olağanüstü (gerçi tüm bunlar olağan hale geldi de!) dönemlerde en ağır faturayı kadınlar öder. İçinden geçtiğimiz salgın sürecinde de aynı durumu deneyimliyoruz.

Zaten kadının ‘görevi’ kabul edilen ev işleri, hasta – çocuk – yaşlı – engelli bakımı yükü kat be kat arttı. Yaşanılan mekanın hijyenini sağlamak, ev ahalisinin sağlıklı kalabilmesi için gerekli tedbirleri almak hayatı daha da zorlaştırdı kadınlar için… Bir yandan tam tekmil evde olanları doyurmak, bulaşıkları yıkamak için mutfaktan çıkamayan kadın, diğer yandan canı sıkılan, depresyona girenlere moral-destek vermeye çalışmakta.

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, önceleri sabah gidip akşam gelen, şimdilerde ise 7/24 evde kalan erkeklerin şiddetine daha fazla maruz kalmaktalar. Sosyal medyada gördüğümüz kadarıyla (bazılarımız çevremizde şahit de oluyoruzdur) şiddet arttı. Zaten hiçbir zaman gerçek anlamda güvenli bir yer olmayan ev, hepten bir işkence haneye dönmüş durumda.

Hamile kadın fotoğrafları paylaşıp, ‘nüfus patlaması olacak’ geyiğini yapanlar, ev içi tecavüzü komik buluyorlar herhalde! Korona günlerinde aşk yaşayıp da bol bol sevişse keşke herkes… Ama bunun adı aşk değil tecavüz olunca hiç de komik olmuyor beyler!

Çocuklar için de benzer tehlikeler var. İstismarın artmış olma ihtimali çok yüksek. Başka cümle kuramıyorum bu konuda…

Kadınlar ve çocuklar, #EVDEKAL’ıyor ama #GÜVENDEKAL’amıyor! Koronadan korunuyorlarsa da erkek şiddetinden ve istismarından korunamıyorlar. Travmadan ateşleri yükseliyor, sevgisizlikten, güvensizlikten, acıdan nefes alamıyorlar, korku öksürüklerine tutuluyorlar! Ve ne dezenfektan, ne 1/10 oranındaki çamaşır suyu ne de limon kolonyası ruhlarına bulaşan bu şiddet virüsünü temizleyecek!

Peki çözüm ne? Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Her zaman, her yerde söylediğimiz şey belli: Devlet, yapması gerekenleri bu süreçte daha da titizlikle hayata geçirecek! 6284 sayılı yasayı uygulayacak. İstanbul Sözleşmesi’nin hükümlerine uygun davranacak. Eril diline son verecek. Kadınların ve çocukların güvenliğini sağlayacak. Yasayı uygulayanlara toplumsal cinsiyet eşitliği, metinlerin ilkeleri ve önemi konusunda bilinç yükseltici eğitimler verecek, kadın katillerine, istismarcılara, tecavüzcüleri koruyup kollamayacak, ‘iyi hal, haksız tahrik’ indirimleri vermeyecek, sığınma evlerinin sayısını ve niteliğini artıracak, Diyanet’in fetvalarına son verecek, bütçesinin bir kısmını kadınların ve çocukların korunmasına aktaracak, salgını fırsata çevirip ‘cezaevlerinden ilk kurtarılacaklar’ listesinin başına istismarcıları ve katilleri koymayacak vs. vs.

Peki biz kadınlar ne yapacağız? Her zaman yaptığımızı; susmayacağız ve dayanışmayı büyüteceğiz!