Yaşama bütünüyle karşılar! Şimdi de sokak köpeklerine saldırıyorlar. Ayrıştırıcı dillerini bu konuda da kullanıyorlar. Irkçılıklarını renklendiriyorlar, aklaştırıyorlar. İnsanları birbirlerine karşı düşmanlaştırdılar. Yetmedi, insanları sokak hayvanlarına karşı da düşmanlaştırıyorlar! Böylece İslâmiyet makyajlı faşist düzenlerini kökleştiriyorlar.

Yaşama düşmanlar. Kendilerinden farklı olanlar yaşamasınlar istiyorlar. Doğal alanlarındaki hayvanlardan sokaklarımızda bizimle birlikte yaşayanlara düşmanlar. Doğadaki yaşamı paraya çeviriyorlar. Parayı verenler canları avlıyorlar! Parayla doğada cinayet! Oysa yaşam bir bütündür. Dünya tüm canlıların ortak mekânıdır.

Sokak hayvanları dedikleriniz tarım devriminden beri bizimle yaşamaktadırlar. Çünkü biz öyle istedik. İşimize yaradılar. Olmasalar yaşamlarımız, kentlerimiz nasıl olurlar dersiniz? Nasıl sorunlar çıkar ortaya?

Yaşanmış olaydır: Sıtma salgınıyla mücadele için bataklıklar DDT ile zehirlenirler. Sivrisinekler öldürülürler. Ölen sivrisinekleri kurbağalar yerler. Onları da kentin kedileri avlarlar. Kediler ölürler DDT’nin etkisiyle. Fareler çoğalır ve veba salgını başlar! Doğada bağışıklık sistemlerinin güçlenmesini sağlamakla görevli sivrisinekleri öldürmek zorunda mıyız? Yaşam alanlarına girmeyin yeter. Ya da cibinlik, sineklik kullanın; fesleğen, yakılan tezek kokularıyla uzaklaştırın. Artık bilmek zorundayız, şiddet ve öldürmek çözüm değildir!

Bir kez daha sorayım: Sokak hayvanları olmasalar kentlerimizde nasıl sorunlar yaşarız acaba?

Sahipli köpeklerden de yakınmaları var hâliyle. Oysa yakınılması gerekenler kendileri ve köpek sahipleridirler. Toplumda şiddeti yaygınlaştıran, köklendiren söylemleri ve siyasal uygulamaları var. Hasta toplum hasta insanlar! İşte bu ruhsal sorunlu insanların köpekleri aracılığıyla hastalıklarının dışavurumudur yaşattıkları. Köpek sahibini yansıtır. Hani sevimli papağana ne öğretirseniz onu söyler misali, nasıl eğittiyseniz hayvanınız da odur.

Zavallı hayvanlar hedefe konuyorlar. Şiddetin esas mağdurları onlardır. Gözleri kaynar suyla kör edilen hayvanlar, ağaca asılan köpekler, tecavüze uğrayan kediler! Sorumluları da siyaseten ülkeyi “yaşanamaz” hâle getirenlerdir. Şiddet dili, şiddet politikaları, barış karşıtlığı, savaş seviciliği...

Sağlık kurumlarında sağlıkçılara saldırılar, her alanda en yakınlarınca kadınlara uygulanan şiddet, sokak hayvanlarına yapılan işkenceler, katliamlar, okullarda, sözüm yabana, öğretmen şiddeti, bugünkü siyasal uygulamaların parçalarıdırlar.

Sorunun çözümü bu siyasal anlayışın yok edilmesi ve zavallı hayvanların değil esas suçlu ve ruh hastası sahiplerinin barınaklarına kapatılmalarıdır.