"Şu telin aynından var mı? "
               "Bakayım aa yok aynından… aynı değil hiç keman teli yok bende abi… getiririm ama istersen"
               "Kaça getiricen? Burda olur  dedi herkesler be çocuğum, keman satarsın telini neden satmazsın"
               "Ya takmayı bilmiyorum kemanla ilgili birisi de sürekli olmuyor yakında hocamız başlayınca olacak abi, yani iki senedir anlaşamadık ya hiç kimseyle neyse…"
               "Getir getir,  getirirsin tamam da bu akşama lazım bana şu kemanlardan birinden söksem? İyi teli olanın birinden söksem mi? "
               "Ya sök de nasıl kemancısın sen  yedek tel yok mu abi senin"
               "Ah be oğlum a… kodumun çocukları otelin sahnesinin orda çalmışlar yedek malzemeleri taşıdığım çantayı, dur şunlardan birini çalayım da hem dinle hem seslerine bakalım"
              "Akort cihazı ister misin?"
              "Önce bekle dinle, sen iyi bir keman hocası ister misin ?.."
              "Amcam güzel çalmakla olmuyo, sen iyi çalarsın da adam kursa geliyo, nota öğrenmek istiyor bana alaylı değil mektepli lazım ondan”
               "Tamam işte ne güzel dur ben çalayım şunu, bunun telleri de iyi gözüküyor, sen de dinle, anlaşırsak ben de otellerde çalmaktan bıktım"

                    ***

               -  Yaşlı Çingene kemancı kendinden ve o zavallı enstrümandan beklenmeyecek bir şekilde çalar-

               "..... müthiş bu ya Paganini değil mi bu "
              "Evet Caprice. Sevmez kemancılar Sibelius ve Paganini’ yi çok duymazsın o yüzden. İyi biliyon sen demek ki klasikçileri"
              "İyi biliyom da sen nerden öğrendin klasik mi çalıyon abi sen akşam otellerde alaturka müzikçi falan sandımdı ben seni"
               "Öyle zaten kendim için bunları çalıyom millet için de şarkı türkü..."
               "Öncelikle abi dediğin için teşekkürler ama benim yaş 65 oldu... İkincisi konservatuar okudum Avusturya da nota bilgim çok çok iyi yani"
               " e amca nasıl gittin neden gittin Avusturya’ya ben seni bizim Konaklı bir kemancıdır derken sen… Sende sağlam hikâye var  ha… hele otur anlat bakalım ya önce anlaşalım ne zaman başlıyoz derslere "
              "Şimdi dersen “bugün”, başlarız hemen, olmuyor artık oğlum, otel falan bunaldım artık bu yaştan sonra. Hee sen benim konuşmama kandın benim dilimin aslı bu,  kendi evimde böyle konuşurum tabi evlat Çingene’yim ben, hoşuma gidiyor Çingene kemancı olmak hem… "
                   "Tamam, amca bugün başlarsın anlaştık da hikâyeni anlat hele"

***

                   "Ne hikâyesi müzik tutkusu ve çaresizlik oğlum benimki. Başka bişeyimin olmaması, sarıldım ben müziğe. Tutundum ben müziğe. Müzikle geçindim, hem müzikle üzüldüm hem de müzikle sevindim.

         Ben 10 yaşlarında falanım, babam öldüydü. Annem beni tınlamazdı pek babam sağken de. Çok geçmedi evlendi tekrar zaten. Üvey babaannemden bin beter.  Evde babamın hatırası bir keman kaldı elletmedim onu. Yanımda taşıdım sürekli zaten. Babamdan kalan kemanla onun gösterdiği birkaç sesi çıkarıyom çalıyom kendimce o dönem hep. Yani baba sevgisini babadan kalan kemanda aramışım galiba…

         Babamın ölmeden tanıştırdığı bir amca vardı, Ruhi amca, onun yanına gittim arada fırsat oldukça o hem babamdan bişeyler anlatırdı hem keman öğretirdi. Annem yeni hayatına alışmaya çalışıyordu, babamın lafını yeni kocası istemez diye anmıyordu da pek.  15 ime girdiğim sene de annem vefat etti. Kalpten dediler. Pek de kalpsizdi ben inanmadım ama neyse. Ben tamamen kimsesiz üstelik de yabancı bir adamın evinde kaldım mı? Okulu zaten ekip duruyordum, toptan gitmemeye başladım.  Bir iki arkadaşımız kabarelerde tiyatrolarda müzik yapan abilerle falan tanıştırdıydı beni, Ruhi amca da bişeyler öğretiyordu, çevrem genişledi, derken ben de o kabare müziklerine kemanla eşlik ettim birkaç kez,  daha iyi gitti her şey. Belki de hayatımda tek kez iyi gitti işler.

         Eve zaten nerdeyse hiç uğramaz oldum, tiyatrolarda, arkadaşlarımda, sokakta yattım. Hiçbir yer bulamasam bu kemanın kabı yastık oldu çok kez bana, babamın ellerinin değdiği bu keman elimin de ekmek tutmasını sağladı benim. Eski ve güzel bir keman bu. Neyse bizim üvey baba bırak meraklanmayı yolda görünce kafayı çevirmeye başladı.     

                       Ben anladım o vakit ne doğru bir yol çizmişim. Hiçbir yere ait olamamak ne demek
bilir misin? Dünyanın ortasında bir dipsiz delikten sürekli düşüyormuşsun hissi, ömür boyu düşmek…

                     Yok yok Allah düşmanıma vermesin. Ben hala düşüyorum ya neyse… Sonra tiyatro yurtdışına bir turneye çıktı ben de onlarla gittim. Tabi bu hayatımın dönüm noktası oldu. Avrupa’ yı gezdik durduk. Avusturya’ yı çok sevdim daha doğrusu Avusturya’da birini çok sevdim. Belki de en doğrusu şu: hayatımda sevgiyi ilk kez 18 yaşımda Avusturya’da gördüm ve orada kaldım. Ne olacak dünyanın neresinde olsam müzik müzikti… nota ortak lisandı… İngilizcem zayıftı ama nota öğrensem herkesten iyi olurdu durumum diye düşünüyordum. Ya da gemileri yakmıştım da çarem mi yoktu,  ama oldu işte bir şekilde neyse…  

                   Tiyatroda dekorları ayarlayan Avusturya’ da yaşayan bir kızla, adı Cristıll’dı,  acayip bir çekim oldu aramızda orada, 10 gün kaldık 10 kez oynandı oyun ve ayrılırken ben artık ayrılamayacağımı burada Cristill ile yaşıyacağımı söyledim ekibe. O da benim gibi garibandı. Onun da tutunacak kimsesi, baktığı sakat annesinden başka hayatında başka hiçbir şey yoktu. Beni bırakmak istemediler turnedeki ekip bugün hala aklımızda o cevabın derler, kalmanın senin için en iyisi olduğuna inandığımız cevap.

                      " ben bugüne kadar nereden eksilsem fark edilmedim arkadaşlar ve siz de bensiz yapabilirsiniz bir keman gıcırtısı olmasa da döner bu müzik ama ben burada kalmalıyım eksik olduğum yer galiba burası Cristil’ın yanı” demiştim.
                   “Neyse buranın insanı seviyor müziği, sokakta çalıyorsun, durup dinleyip para veriyorlar ve çoğu insan bizdekinden çok anlıyor müziği, tiyatrolarda çalmadığım zamanlarda sokakta çalıp para topladım, iyiydi yani yoksulluğa alışmışsan yoksullukta güzel be oğlum, neyse bir gün oyunda konservatuardan bir hoca da varmış beni dinlemiş, mübarek oyunu izlemekten çok seni dinledim dedi.

                “Onlar da mübarek diyor mu?”

               “Yok, be oğlum benim ağzım bu, sınavlara sokalım gel dedi bir senedir ordaydım dil sorunu da hallolmuştu bayağı o seneki sınavlarla girdim okula, iyi de sevilen de bir öğrenci oldum, yani sonra Cristıll’ın annesi öldü, ben 3 sınıftayken oluyor bu dediğim,  tiyatronun müdürüyle ilişkisi başladı, buraya kadarmış dedim devam ettim ben de yoluma,  okulu bitirdim iyi bir çevrem vardı artık, bir sene Avusturya’da yalnız yaşadım, anladım ki Cristill için de yeri dolmaz değilmişim, sonra anladım ki bu dünyada kimse kimse için yeri dolmaz değil.

 Gezdim dünyayı gezdim…

Buna benzer başka bir çok cristıllar oldu tabi ama ilk aşk ilk acı hatırlanıyor hep. Yürümeye çalışan bebek en kötü düşüşünü hatırlar, öyle düşmediği sürece bir daha sorun yoktur yürür be ya oğlum o misal sürdü benim hikaye... anlatırım bir gün devamını....
                 "Cristıll. Ne oldu"
                 "Ha iyi o,  müdürden bir oğlu oldu hatta Türkiye’ye oğluyla beraber gelmişti beni buldu. Dönem dönem haberleşirdik zaten kocası ölmüş, oğlu adam olmuş kendisi de çok bozulmuş be, hani derler ya gözler bozulmaz hep aynıdır, yalan gözleri bile bitmiş."
               “Eskilerden laf açılmadı mı”?

               “Ne gerek var eskiler olduğu için gelmedi mi?"

              ***

                   -O sırada içeri bir müşteri girer -

                 "İyi günler ben keman almıştım sizden geçen sene, bir senedir de ders alıyorum, yâ hocam bir süreliğine derse gelemiycek sizden devam edebilir miyiz, hocamız başlıycak demiştiniz yakında ya keman alırken ders veriyor değimli şu an"
                 "Tabi tabi hocamız burda kendisi de eeeee "
                 " Varol kızım ismim,  gel otur buyur”
                  “Benim de Ece hocam "          
                  Hocamızla   özel dersleri gurup dersleri ayarlıyorduk tam şimdi biz de
size geri döneriz telinizi bırakın, siz şu an programları çıkaralım, boşluklar hakkında bilgi verelim size"
                "Tamam ben telimi bırakayım siz ararsınız "
                "Gün içinde arıyıp bilgi vericez size "
               "İyi günler "
               "Bak hocam senin de eksikliğinin olduğu bir yer varmış galiba"
               "Sanmam....hadi ders işlerini ayarlayalım da ara şu kızı sonra"