Geçtiğimiz günlerde TOKİ, Karşıyaka Mavişehir’deki rekreasyon alanının ve imar planında açık spor tesisleri alanı olarak geçen bölgelerin satışı için müzayede düzenledi. Basından ve Karşıyaka Belediyesi açıklamalarından konuyu takip etmiş olanlarınız vardır. Bahsi geçen alanların satışı söz konusu olunca Karşıyaka Belediyesi’nin “Halkın olanı ranta teslim etmeyeceğiz” diyerek müzayedeye katılma yoluyla ortaya koyduğu refleks gerçekten önemliydi. Ne var ki ismi açıklanmayan bir şirket gelip belediyenin dahi bütçesini aşan rakamlarla ihaleyi aldı. Yani Karşıyaka’nın betonla yeteri kadar geç kalmış olan sınavı da böylelikle başlamış oldu. Yakın geçmişte Bayraklı’da yükselen ucube binalar bir kentin siluetini bozup, tarihini ve kültürünü hiçe sayıp, kar hırsıyla nasıl talan edildiğinin en önemli örneklerinden birisi olarak karşımızda duruyor. Şimdilerde bu acı tecrübelerin de ışığında zaten uzunca bir zamandır müteahhit lobisi karşısında önemli kayıpları olan Karşıyaka’da halk,  betondan rövanşı almak için önemli bir şansa sahip. Üstelik bu sınavda Karşıyakalıların yanında belediye gibi bir gücün de olması önemli bir avantaj.  

İlk satışın ardından Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın, STK’ların, Karşıyaka halkının yüksek sesli itirazları ve tepkileri üzerine müzayedeyi kazanan firma araziyi almaktan vazgeçti. Bu hiç şüphesiz önemli bir gelişme.  Fakat işleyiş gereği TOKİ, şimdilerde Karşıyaka’nın nefes aldığı bu alanı müzayedede ikinci ve üçüncü olan firmaya satın alma hakkı tanıyor. Yani Karşıyaka halkının önünde durmaksızın sürdürmesi gereken mücadele dolu günler var. Bu bağlamda geçtiğimiz pazartesi günü halkın, belediye başkanlarının, derneklerin, spor kulüplerinin, kooperatiflerin, birliklerin, meslek odalarının ve sendikaların katılımıyla aynı alanda ranta karşı tepkiler bir kez daha dile getirildi. Önümüzdeki günler neler getirecek bunu da hep birlikte göreceğiz. 

Malumunuz uzunca bir zamandır genel olarak memleketin dört bir yanı, özel olarak ise yaşadığımız kent İzmir bir müteahhit istilası altında. Dereler, ormanlar, dağlar, nefes alabildiğimiz her yer ve hatta denizler ve gökyüzü devrin sefasını süren rantçıların talanıyla can çekişiyor. Gözün alabildiği her yeri betona gömenler aç gözlülükte sınır tanımayıp bu ülkenin çocuklarının geleceğini, oyun oynayacakları parklarını, toprağa bulanıp kirlenecekleri bahçelerini bir bir yok ediyor. Bu öyle bir kar hırsı ki on binlerce yıldır bu topraklarda varlığını sürdürebilmiş, gördüğü savaşlara, geçirdiği işgallere rağmen yine de ayakta kalmış Dipsiz Gölü ve Hasankeyf’i bile yeryüzünden silebiliyor. Kaz dağlarını uluslararası sermayeye teslim edip, bizleri aceleyle nefessiz kalacağımız günlere sürüklüyor. Tarım arazilerini maden şirketlerine terk edip, denize sıfır orman yangınlarıyla yeşili betonun soğukluğuna teslim ediyor.

Belki bir kısmımız farkında ama farkında olmayanlar, umursamayanlar için söylüyorum. Farkına varın, nefes alamıyoruz. Dere yataklarına bile binalar dikip, bizleri rantla sınırları çizilmiş bir kadere terk ediyorlar. Sel oluyor ölüyoruz, deprem oluyor ölüyoruz, yangınlarda nefessiz kalıyor ciğerlerimiz. Devrin sefasını sürsün diye açgözlü yağmacılar, cehaletle kuşanmış, bilimden nasibini almamış adamların, para babalarının vicdanına ve en kötüsü de “aklına” bırakıyoruz yeşilin ve mavinin kaderini. Kurdu, kuşu, balıkları yerinden ediyoruz. Evet, insanız, suçluyuz. Şahidiz, faili bizim türümüzdür,  yine bizim uğrumuza yok edilen her şeyin. Göğü saran fabrika dumanının sebebiyiz, rengi solmuş denizin, yuvasız kalmış hayvanın, solmuş çiçeğin, yanan ormanın, ihanete uğrayan tarihin günahı boynumuza.

Şimdi ülkenin birçok yerinde benzer gündemler varken Karşıyakalıların önünde bir nebze olsun yaşamın hakkını verebilmek, kentlerine ve o kentin kültürüne, tarihine sahip çıkabilmek için, geçmişlerine vefa gösterip, bu kentin geleceğine ve çocuklarına borcunu ödeyebilmek için bir fırsat var.  İhtiyaç olan tek şey koskoca insanlık tarihinin içerisinde sadece küçük bir itiraz… Kıyılar halkın, denizler balıkların, Karşıyaka Karşıyakalıların kalsın diye.