Türkiye ile ABD yıllardır müttefik, hatta son yıllarda stratejik ortak. Bu ne demek? Birlikte yürüyoruz bu yollarda… Yolu belirleyen Amerika, nasıl yürüneceğini belirleyen de Amerika.  Aksi takdirde ne olur?

Bunu ABD Başkanı Donald Trump’ın ağzından dinleyelim: "Eğer Türkiye, limitleri aştığına kanaat getirdiğim herhangi bir şey yaparsa, Türkiye'nin ekonomisini (geçmişte yaptığım gibi!) tamamen imha edeceğim ve yok edeceğim".

Hani derler ya, buyur buradan yak!

Her ülkenin komşusu o ülke için önemlidir. Amerika için Meksika ve Kanada ne kadar önemli ise, bizim için de tüm komşularımız, dolayısıyla Yunanistan ve Suriye de önemli.

Türkiye Osmanlı’dan beri bu bölgede etkin, ancak İngilizler ve Amerikalılar Osmanlı döneminde edindikleri ayrıcalıklarla bölgedeki okulları ve diğer faaliyetleri ile halkların kaynaşmasına yardımcı olmak yerine, ayrıştırıcı temeller attılar. Sadece onlar mı? Tabii diğer ülkeler de var… Bu olmuş bir olay, geriye dönüp düzeltme şansımız yok! Ancak, bunları iyi analiz ederek, ileriye dönük düzeltebilme, iyileştirme şansı var. Aynı şekilde, savaş ortamından yarar sağlayanlar da analizlerini iyi yaparak, savaşı, çatışmayı, bölünmeyi körükleyecek yolları deneyebilirler, bulabilirler.

Olaya uzun yıllar alan bir satrancın hamleleri olarak bakalım... Trump’ın dediği gibi, yüz yıldır birbiri ile doğal olarak savaşan halklardan mı söz ediyoruz, yoksa bunu yüzyıllar öncesinden planlayıp, örgütleyip sonunda Osmanlı’dan koparılan toprak parçalarının bir örneğini de Türkiye Cumhuriyetine yaşatmaya çabalayan plandan mı?

Mustafa Kemal Atatürk’ün yurtta barış, dünyada barış ilkesinden koptuğunuz anda başınıza her şeyin gelebileceğini kabul etmiş olursunuz.  Bir zamanlar varlığımızı gösterdiğimiz alanlarda şimdi başka ülkeler var. Onları yok sayıp oralardaki petrole göz dikmenin yararı ne olabilir?  Her ülkenin farklı dilden, dinden, mezhepten olan vatandaşı aynı davranışa tabi tutulmalı derken, komşunun farklı mezheplerinden birisini seçerek onlar üzerinden o ülkeyi yeniden düzenleme siyasetinin anlamını birisi açıklamalı!

Bazı ülkelerin liderlerinin pohpohlamasına gelip “ben neymişim” havasına girmenin yararını Saddam gördü mü?  Suriye’de üniversite öğrencisi iken CIA’nın tetikçisiydi, daha açık bir dille paralı katiliydi. Irak’ın başına geldi, getirildi ve gitti. Kuveyt’e saldırı öncesinde ABD büyükelçisi ona “Kuveyt’teki petrolde doğal hakkınız var” diyerek yeşil ışık yakmıştı. Kırmızı ışık idamla sonuçlandı. Irak’a ne kadar demokrasi geldi? 

Dünyadaki yayın organlarında YPG, IŞID gibi örgütlerin Amerikanın projelendirmesi olduğu belirtiliyor. Ayrıca Orta Doğudaki çözüm ortakları da yazılıyor. Muhtemel bir gelecekte Suriye’de savaş sona ererse IŞID elemanlarının da Türkiye tarafından kontrol edilmesi isteniyor. Ne kadar doğru acaba? 

Trump, Rahip Bronson’un serbest bırakılması için, onlara öyle şeyler yaptım ki, kuzu kuzu verdiler demeye getiren sözler etti. IŞİD’i yendik, dedi ve çok para ve ekipman verdiği “Kürtlerin” Türkiye ile savaşını üç yıl erteledim dedi. Şimdi ne olur dersiniz?

ABD bölgede istediğini almaya daha da yakın. Üstelik Yunanistan’ın kuzey doğusunda üs kurmak için bir anlaşma imzaladı geçen hafta. Hani biz Yunanistan’la çok yakındık! Amerikan üssünün orada ne işi var?  Bu anlaşma “Türk düşmanlığına karşı Amerikan dostluğu” diyalektiğiyle komşudaki genel olarak var olan ilerici yaklaşımı ne kadar sürede muhafazakârlığa evriltecek acaba? 

Olayları prontordan okumak yerine barış için plan ve eylem yapmak gerek.