“Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanın sadece dört yıl ömrü kalır. Arı olmazsa döllenme, bitki, hayvan ve insan olmaz”

Albert Einstein

 

Devletin Rüzgar Enerji Santrallerine yöneleceğini duyduğumda “Yok canım, onların yenilenebilir enerjiyle ne ilgisi olur?” dedim. Baktım ciddiler, bir heyecan sardı. Yenilenebilir enerji, temiz enerji... Her zaman termik santrallere, HES’lere karşı çıkmış, RES’leri savunmuştuk. Çok güzel umut verici bir girişimdi bu. Sonra bir faaliyete başladılar ki, sanıldığı  gibi değil. Bu sistemin canlılar için, insanların yaşam alanları içinde ve doğa döngüsünde ne gibi bir faydası olabilir ki? Bizim kıymetlimiz olan RES’lerin ormanları, yaşam döngüsünde çok önemli yeri olan canlıları, yaşam alanlarını yok etmemesi, talan etmemesi gerekiyordu. Bu kadar masum, temiz bir enerji kaynağını bile çevreye zarar verecek hale getirdiler ya pes doğrusu, inanılacak gibi değil.

 İlk olarak Çeşme halkı ayaklandı, ‘Yaşam alanlarımızda RES istemiyoruz’ diye. Şimdi de Kemalpaşa Dereköy  halkı... Aslında köylüler Dereköy’de RES kurulacağını ilk duyduklarında mücadeleye başlamışlardı. O zamana kadar kahveye adımını atmamış seksen tane azimli, mücadeleci köylü kadının anaçlık duygularıyla çocuklarına daha sağlıklı bir yaşam bırakabilmek için köyün kahvesinde başlattıkları bu bölgesel hareket, büyük bir kitlesel harekete dönüştü. Pek de iyi oldu.

Bu tepkiyi verme nedenlerinde çok haklılar. Arıcılık, zeytincilik ve kiraz yetiştiriciliği ile geçinen köylüler, artık arıcılığın bittiğini söylüyor. Köyde RES yapılabilmesi için devasa yollar yapılmış. Tam ormanın ortasından geçen bu yol için binlerce ağaç kesilmiş. Kalan ağaçlar ise yolların, şantiyenin tozu ile bezenmiş durumda. Kesilen ağaçların çoğunluğu, bir çam türü olan Basra ağaçlarıdır. Bu ağaçların önemi çok büyük... Çam balı ile ünlü Dereköy’den arılar, balı bu ağaçlardan üretiyorlardı. Artık ağaç yok, arı yok, bal yok!

“Arı yaşam döngüsünde kilit türdür, bu döngüde çok önemli bir yere sahiptir. Arılar olmazsa yaşam döngüsü altüst olur. İşte o zaman kıyametin kopacağı zamandır.” demiş Einstein. İnsanoğlunun sahip olduğu güzellikleri, kendi elleriyle yok etmesi ne acı!

RES çok önemli bir enerji kaynağıdır, ama doğru kullanıldığında. RES’leri yaşam alanlarımızda istemiyoruz. RES’lerin ormanlarımızı yok etmesini istemiyoruz. RES’lerin ekolojik dengeyi bozmalarını istemiyoruz.

İnsan; sen görülebilir evrende bir toz tanesisin bu hiddetin niye? İşte Dereköy halkı, toprakla iç içe olan bu halk, ranttan en uzak olan bu halk, köyün ve doğanın geleceğini düşünüyor ve RES’e karşı çıkıyor.

Aslında hepimiz bu bilinçte olmalıyız! Yaşam alanlarımıza bu denli müdahale edilmesine karşıyız efendiler! Siz kazanacaksınız diye çocuklarımız sağlıksız bir çevrede büyümek; aç kalmak, kansere yakalanmak gibi talihsizliklerle boğuşmak zorunda değil!

Toprak ve doğa canlılar için ve bu alanlarda yaşamaya her canlının bir hakkı var! Kapitalizmin yaşam hakkını esir alan zihniyetiyle her zaman mücadele eden İzmirliler için bununla da sonuna kadar savaşmak tabiî ki kaçınılmaz! Çünkü İzmirli demek, doğa aşığı demek! Al bağından  küçük bir  asma yaprağını, sarma yapmayacak diye gör bakalım seninle savaşını!

Hele ki emeğiyle kazandığı ekmeğine katık ettiği zeytinine sakın dokunayım deme! Değil ki arılarını öldürüyorsun! Ormanlarını yok ediyorsun ve nefesini kesiyorsun! Tabi ki mücadele edecek seninle!

Keşke geleceğimiz için bu bilinç tüm ülkemize yayılsa!Keşke Türkiye; İzmir olsa, İzmir de Dereköy... Keşke tüm dünya Dereköy olsa! Tam da yerinde bir slogan! 14 yıllık AKP iktidarının yalanına, talanına dur diyen Dereköylülere yakışır bir söz.

Yıllardır RES’lere karşı mücadele eden gözlerden ırak bu köy, mücadele süreci içinde köylerde dağınık olan kesimleri bir araya getirmiş. Birlikte direniyorlar. Köyde çocuk atölyeleri, tiyatro grubu kurmuşlar ve her hafta bir etkinlik gerçekleştiriyorlar. Dereköylü çocukların duvarlara yazdığı Nazım’ın ” Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşcesine.” dizeleri çok etkileyici. Haziran direniş ayıdır. Yaşam alanlarımızı, ekmeğimizi ve doğanın dengesini savunmak, boynumuzun borcudur. RES’lere HAYIR!