Dört milyon iki yüz elli bin nüfuslu İzmir’de kültür ve sanat yoksul. Adamakıllı yoksul. İstanbul ve Ankara ile kıyaslanamayacak kadar yoksul. Yerleşik tiyatro, orkestra çok az. Devlet Opera ve Balesi, Devlet Tiyatrosu yetmiyor. Adnan Saygun konserlerinde bilet bulmak şeytana pabucunu ters giydirmekten daha zor.

Bu bağlamda belediyeler kendi salonlarında, kültür merkezlerinde oyun ve konser vb. satın alarak, İzmir dışından transferlerle İzmirlileri tiyatro, müzik vb. etkinliklerle buluşturuyor. Özellikle bir merkez belediye niteliği de taşıyan Konak Belediyesi İzmirlileri olabildiğince tiyatroyla buluşturuyor. Kültür Müdürü Abdulah Tunalı ve arkadaşları canla başla İzmirliler için elinden geleni yapıyor. İzmirli belediyelerin yerinde olsam kendi bünyemde yerleşik tiyatrolar ve orkestralar kurarım, aynı zamanda düzeyli özel yerleşik tiyatro girişimlerine, müzik gruplarına, orkestralara katkıda bulunmaya çalışırım. Dışarıdan oyun satın almak nereye kadar?

NE VAR NE YOK

Örneğin, Konak Belediyesi’nin desteğiyle çalışmalarını sürdüren ve İzmirli roman müzisyenlerden oluşan Tepecik Filarmoni Orkestrası gibi… Bu örnek çalışma hakikaten övgüye değer. Bu noktadan hareketle sormak gerek; neden İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Şehir Tiyatrosu yok? Keza, büyük ve merkez belediyelerden Konak Belediyesi’nin, Buca Belediyesi’nin? Büyükşehir ve büyük ilçelerin belediyeleri yerleşik tiyatro kursa, İzmir’in her yerinde, dış ilçelerde de dönüşümlü olarak oyunlarını sergileseler fena mı olur? İzmir tiyatroya doyar. İzmirli olup da konservatuar okuyan gençler de İstanbul ve Ankara’nın yolunu tutmazlar. En azından bir kısmı kendi kentlerinde sanat yapma fırsatı da bulur.

Bu noktada Bornova Belediyesi övgüye değer. Bornova Şehir Tiyatrosu, İzmir belediyelerinin tek yerleşik tiyatrosu. 25 yıldır faaliyette ve bu sürenin son 11 yılı da profesyonel faaliyet. Belediye’de dört yıl önce “tiyatro” bir müdürlük olarak yapılandıırlmış durumda. Bornova Belediyesi Şehir Tiyatrosu, internetten de bilet satışına geçerek kendi sahnesinde diğer ilçelerden de tiyatroseverlere ulaşıyor artık. Tiyatro Müdürü Murat Bey nazik geri dönüşüyle değerli bilgiler verdi, teşekkür ediyorum.

Karşıyaka’da da uzun süredir Karşıyaka Belediye Tiyatrosu varmış. Radarıma girmemiş. İlginç. Bu yazıyı kaleme alırken öğrendim Kültür Müdürü Nail Bey’i bir konu hakkında bilgi almak için aradığımda. Nail Bey, bir süre önce başka bir birimden bu göreve kaydırılmıştı. Karşıyaka Belediyesi Oda Orkestrası da dört yıldır yerleşik bir orkestra olarak Karşıyaka’ya, İzmir’e katkıda bulunuyor. Bu önemli.

BÜYÜKŞEHİR’E DÜŞEN

Bu bahsi bitirirken bir öneride daha bulanayım; bu iş Büyükşehir’in kültür patronuna düşer; 30 ilçenin kültür müdürünü toplayın üç ayda bir; kim ne yapıyor, üretiyor, eldeki olanaklar nedir; bunlar İzmir geneline nasıl taşınabilir; konuşun, paylaşın… Belki o zaman Bornova’daki, Karşıyaka’daki yerleşik sahneler, Karşıyaka ve Konak’taki orkestralar daha çok İzmir geneline seslenebilir duruma gelir. Bundan İzmir kazanır. Bornova ve Karşıyaka tiyatroları bütün İzmr için üretmiş olur. Orkestlarlar da keza.

SEYİRCİ ADABI VE ETKİNLİKLERE YANSIMASI

İzmir’de fırsat ve bilet-davetiye bulabildiğimde tiyatroya, konsere gitmeye çalışıyorum. Yaşadığım birkaç traji-komik olaydan yola çıkarak meselenin başka bir boyutuna dikkat çekmek istiyorum. Belki yetkililer, ilgililer soruna çözüm üretirler.

Adnan Saygun’da bile konserler geç başlayabiliyor. Öyle üç beş dakika olsa iyi! Bazen yirimi dakika, yarım saat hatta daha fazla! Alkışlarla protestolara da tanık oldum. Bir defasında yarım saati geçti, merak ettim, bir açıklama da yapılmıyor; meğer çalgıcılar trafiğe takılmış! Bir değil, iki değil, vaziyeti artık toparlamak lazım.

Bir defasında Güzelyalı Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde tiyatrodaydım. Oyun başladıktan tam beş dakika sonra bir hanımefendi hem de en ön sıradan kalktı, salına salına dışarı çıktı ve birkaç dakika sonra yeniden yine salına salına yerine oturdu! Oyuncuların da izleyicilerin de konsantrasyonu güme gitti tabii! Cep telefonuyla konuşmalar oyun ya da konser sırasında, film ve fotoğraf çekmeler de gırla gidiyor!

En son yaşadığımsa tam ibretlik! Değerli arkadaşım Latife Tekin’in romanından uyarlama “Sevgili Arsız Ölüm Dirmit”i izliyorduk yine Konak Belediye’mizin sayesinde, Selahattin Akçiçek’te Avni Anıl Sahnesi’nde… Salonda birkaç da çocuk vardı kucakta ya da yedi yaş altındaki. “Eyvah,” dedim içimden, “yine ayvayı yedik!” Nitekim oyun başlar başlamaz ağlama sesleri de başladı. Oyunda psikolojik ögeler de var, cinler vb. En önde bir çocuk korkmaya başladı. Çocuk bağırıyor, “Korkuyorum!” Ninesi olduğu anlaşılan ama ondan ayrı ve üçüncü sırada çocuğun çaprazında oturan hanımefendiden “Tıss” yok. Oyuncuda da (tek kişilik oyun) seyircide de konsantrasyın da sabır da kalmadı! Hanımfendinin hala kıpırdamaya niyeti yok! Sonunda oyuncu oyunu durdurup artık oyanayamaz duruma geldiğini belirterek çocuğu çıkarmasını rica etti ama hanımefendi hala çocukla beraber kalmakta ısrarcı! Çocuk korktuğunu haykırmasına karşın hanımefendi aldırmamaya devam ediyor. Sonunda seyirci isyan etti de hanımefendi çocuğu aıp zar zor ve protesto edercesine yavaş hareketlerle salondan ayrıldı. (Tabii yine video ve fotoğraf çekenleri, çalan telefonları söylemeye gerek yok!)

(Bu arada “Sevgili Arsız Ölüm Dirmit”te oynayan Nezaket Erden’i o yaşanan sıkıntıya karşın oyunu başarıyla sürdürüp ayakta alkışlanmayı hak ettiği için buradan kutlamak istiyorum. Orada da haykırdığım gibi, hakikaten “Bravo”! 95 dakika süren tek kişilik zor bir oyunda çok yüksek performasıyla göz kamaştırdı. Zaten bu rolüyle Direklerarası Tiyatro Ödülleri’nde “tek kişilik prodüksiyon” ve Tiyatro Eleştirmenleri Birliği (TEB) Ödülleri’nde de “Yılın Kadın Oyuncusu” ödülüne layık görülmüş.)

Bir yakın zamandaki konserden örnekler vereyim. Her parça arasında fotoğraf çektirip çiçek vermeler… Konser bitmeden son parça başlar başlamaz hem de ön sıralardan kalkıp gitmeler vb.

BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİDECEK Mİ?

Peki oyunlardaki ve konserlerdeki seyirci adabı meselesine çözüm getirilemez mi? Böyle gelmiş böyle gidecek mi? Aziz Nesin ne demişti? “Böyle gelmiş böyle gitmez!” değil mi?

Çok basit adımlar var atılabilecek olan. Birincisi, bu alanda da seyircinin eğitilmesi gereğini anlamak ve eğitim için bir şeyler yapmak gerek. Neler yapılabilir? Belediyelerin kültür merkezlerinde dağıtılan davetiyelerin arkasına notlar düşülebilir. Örneğin, yetişkin oyunlarına çocuksuz gelinmesi, yaş sınırı notu. Oyun ya da konser başlamadan önce cep telefonlarının kapatılması, oyun ya da konser sırasında video ve fotoğraf çekilmemesi notu. Oyun ya da konser başladıktan sonra içeriye seyirci alınmayacağı notu. Etkinlik sırasında dışarı çıkılıp yeniden içeri girilemeyeceği notu. Başka? Belediyeler, sosyal medyalarında ya da basılı yayınlarında esprili ve eğitici bir şekilde oyun ve konser adabını ara ara işleyebilirler. Başka? Her sezon başında bir hafta boyunca bir küçük güleryüzlü broşür basılıp dağıtılabilir izleyiciye. Başka? Etkinlik öncesinde duyuru yapmak kaçınılmaz. Başka? Daha kültür merkezinin kapısında yetişkin etkinliğine çocuk alınmamalı, nazikçe geri çevrilmeli. Aklıma gelmeyen başka eğitici ve önleyici adımlar da vardır belki. Kültür müdürlükleri bir beyin fırtınasıyla bir paket hazırlayabilir ve uygulamaya sokabilir.

Adnan Saygun’da da belediyelerin kültür merkezlerinde de basit gibi gözüken ama seyirci adabı bakımından, etkinliklerin konsantrasyonu bakımından önemli olan aksaklılara çözüm getirmek için umarım ilgililer düğmeye basarlar ve bundan böyle hemen her etkinlikte yaşanan sıkıntılar aşılır.