Birine kırk kişi kırk kez deli derse, delirir derler! 1989 Belediyeciliği ‘yüz kızartıcıdır ve seçim kaybettirmiştir’ yaftası o kadar çok tekrarlandı ki, itham gerçek kabul edilir oldu.

Stigmatizasyon öyle kuşatıcıydı ki ’89 Belediyeciliği “travma” olarak anılmaya başlandı. Bu yüzden ’89 Belediyeciliğine yeniden, yakından bakmak gerekti.

Geçtiğimiz üç hafta, 1989 Belediyeciliğine örnek üç belediyeyi konu yaptım. Dikili B.B. Osman Özgüven’i, Ankara B.B.B. Murat Karayalçın’ı ve özellikle İstanbul B.B.B. Nurettin Sözen’i seçtim.

Amacım hem merkezi iktidar tarafından itham edilen hem de siyasal muhataplarınca yeterince sahiplenil(e)meyen ‘89 Belediyecilik dönemini, genç kuşaklara tanıtmak, unutanlara ana hatlarıyla hatırlatmak ve dönemi travma yaftasından kurtarmaktı.

Bir tek kişiyi bile dışta bırakmamak hedef olsa da en mükemmel belediyenin de memnun edemeyeceği kişi ve kesimler bulunabilir. Parçalanmış ve kutuplaşmış bir toplumda herkes için kusursuz belediye aramak anlamsızdır.

Belediye programları, kente ve topluma dönük temel tercihlerinin yanı sıra kenti kuşatan toplumsal yapı, ekonomik ve siyasal ortam bağlamında ancak sağlıklı değerlendirilebilir.

Belediye kurumuna öfkeyle değil, yerel demokrasi imkânı üzerinden ve kenti, yaşam bütünlüğüyle sahiplenecek toplumsal örgütlenme potansiyeli ile bakmak ve sahip çıkmak, şarttır.

Siyaseti Temize Çekmek

1991 ve 1994 Seçimleri, toplumsal-siyasal analizler üzerinden değil, sanki tercihen ’89 Belediyeciliği üzerinden ve özellikle İSKİ skandalı odaklı yorumlanıyor!

Dönem belediyeciliğinin halkı, emeği ve hayatı öncelikleyen, kente sahip çıkan yanları karartılmış, belediyeciler ve belediyeler günah keçisi yapılmıştır!

’89 Belediyeciliği, kurulu düzen tarafından suçlu gibi gösterilip, gerçek olmayan bir kabahatlilik duygusu ve kendi kendini kemiren travma yaratılmıştır. Genel siyaset alan dışına çekilirken kusurlar yerele bağlanmıştır!

1991 Seçimlerine sadece iki yıllık ‘89 Belediyeciliği ne etki yapabilir? Ya, 1993’de patlak veren İSKİ Skandalı, 1991 Seçimleri ile ilişkilendirilebilir mi?

1980 sonrası Türkiye’sini biçimlendiren güçlerin, SHP’de ve belediyelerinde vücut bulan siyasal duruşa hazımsızlıkları ve neler yapabildikleri düşünülmeden 1991 ve 1994 seçimleri nasıl yorumlanır!

1994 Seçimlerine bir daha bakalım: Ankara’da SHP Adayı Korel Göymen’in kazandığı seçim, mazbatası iptal edilerek başlatılan (2014’de Mansur Yavaş’ın seçim kaybını anımsatan) Gökçek ‘saltanatı’ tartışmasız mıdır?

Büyükşehirlerdeki seçim kayıplarında, SHP-DYP Koalisyonunun -demokrasi adına doğru yaparak- yeniden açılmasını sağladığı; CHP’nin katılımı, DSP ve diğer partilerin mevzilenişi oy dağılımını etkilemedi denebilir mi?

Bu yüzden, kendi kendini kemirmekten ve dayatılmış kabahatlilik duygusundan kurtulmanın yolu esas olarak 1991 ve 1994’te yaşananların siyasal ve toplumsal nedenleriyle cesaretle yüzleşmekten geçer.

2019

2019 Seçimlerinde çok sayıda büyükşehir ve kentin belediyelerini CHP kazanmıştır. Bu sonuçlar, 17 yıllık AKP Genel İktidarının yanı sıra İstanbul ve Ankara’nın 30 yıllık belediyeciliğine kentli seçmenin itirazının ifadesidir.

1989 benzeri bir halk zaferidir.

Benzerlik 2019 Belediyeciliğine, kuşku ve mükemmeliyetçilikle baktırırsa performans anksiyetesi yaratır.

Üstelik günümüzde devlet ve idare, katı merkeziyetçi ve mutlakiyetçi hale dönüşmüş, belediye kurumu koflaştırılmış, idari ve mali özerklik neredeyse yoka indirilmiştir.

Dolayısıyla gelecek seçimleri belediye başarıları belirleyecek savı, yanılsamadır. Yarışacak olan siyasetin ta kendisidir. Kendini ortaya koymayan siyaset işlevsizleşir.