Size bir kadından söz etmek istiyorum bugün; sessiz kalarak bir suçun daha ortağı olmamak adına akıbetini sormak istediğim bir kadından: Gülistan Doku. Munzur Üniversitesi, Çocuk Gelişimi bölümü, 2. sınıf öğrencisi, aslen Diyarbakırlı genç bir kadın. Koskoca bir ülkenin küçücük bir ilinde, Dersim’de, 5 Ocak 2020 tarihinden bu yana kayıp! Kendisinden hiçbir alınamadığı gibi, tek bir ipucuna da rastlanamıyor! Henüz ağzımızı açmadan niyetimizi okuyan ve iğne deliğine de girsek yakamıza yapışacak olan kudret, 1 aydan uzun bir süredir mevkiisi belli gencecik bir kadını bulamıyor!

Gülistan, kaybolduğu gün son olarak erkek arkadaşı Zaynal Abakarov ile görüşüyor. Tüm kayboluş hikayesi de burada başlayıp burada düğümleniyor. Sonrasında ne olduğuna dair günler geçmesine rağmen bir açıklama yapıl(a)mıyor. Fakat yaşadığımız ülkede, boşlukları doldurmakta meziyet kazanmış kimseler olarak öngörüde bulunabilmemiz ne yazık ki hiç de zor değil. Zaynal’ın üvey babası bir polis! Gülistan’ın kayboluşunun hemen akabinde izne ayrılıyor ve ailesi ile birlikte Alanya’ya gidiyor. Kendisinin buna dair emniyette verdiği ifadenin ana hatlarını aktarıyorum sizlere: “Zaynal’ın annesi ikinci eşim. Zaynal, 13 yaşından beri yanımızda. 1.5 yıldır Tunceli’deyiz. (…) Açıklama yapsaydım kendimi direkt olayın içinde görürdüm. Bu işlerin böyle olacağını biliyorum. Tecrübeliyim. ‘Olaylar birkaç gün durana kadar, en azından Zaynal’ın aileyle (kastedilen aile Gülistan’ın ailesi) karşılaşmaması için birkaç gün işe gelmeyeceğini ve Zaynal’ı Alanya’ya, dişçiye göndereceğimi’ söyledim. (…) Bana göre birinci şüpheli minibüsçüdür. Minibüsteki herkes kameraların bulunduğu yerlerde inerken, Gülistan’ın kameranın olmadığı bir yerde inmesi, kameranın olmaması manidar. Adım başı kameraların bulunduğu bir yerde, minibüsten indiğine dair nasıl bir ibare yok. Ben de şaşkınım. Olayın uzaktan yakından bizimle alakası yok. Burası hukuk devleti, suçumuz olsa devlet bizi saklar mı? Ben ilk başta intihar diye düşündüm, bugüne kadar suda bulunması lazımdı. Garip.” Suçunuz olsa devlet sizi elbette saklamaz, ona ne şüphe! Tıpkı Rabia Naz’ın, Nadira Kadirova’nın cinayet faillerini ve tarikat yurtlarındaki çocuk istismarlarını saklamadığı gibi. Bir dönem Gülistan ile birlikte bir cafede çalışan arkadaşı ise 5 Ocak Pazar günü Zaynal ile görüştüğünü belirterek şöyle diyor: “Gülistan’dan haber alamayınca 16:00 gibi kendisi ile görüşebilmek için (Zaynal ile) mesaj attım ama görüşme talebimi reddetti. İlk mesaj attığımda da ‘Gülistan ile ilgili konuşmak istemiyorum’ dedi. Ardından 19.00 gibi onun iş yerine gittim, oraya geldi. Gülistan’dan haberdar alamadığımızı söylesem de gayet rahat bir tavır takınıyordu. Onda hiçbir kaygı vs. görmedim. Bu durum beni çok şaşırttı.(…) Çocuğun evli olduğunu da emniyetteki kayıtlardan öğrendik.” Zaynal’ın serinkanlılığı ve cesareti de size tanıdık geldi, değil mi? ‘Arkası olmak’ rahatlığı bu, her köşe başından biliriz. Son olarak sevgili Gülistan’ın, sevgili anneciğinin ifadelerini paylaşmak istiyorum: "Bana yardımcı olun. Ben bir anayım, kızım Türkiye'nin kızıdır. Burada perişan oldum, her gün ölüyorum. Niye o çocuğu tutuklamadınız, niye bıraktınız? Benim kızımı kandırdı. Bir çocuk akşam eve gelmese o ana ne yapar? Bana yardım edin. Kızım ölü ise ölüsünü, diri ise dirisini istiyorum. Kızım benim gözümün nurudur."

Adalet, güçlünün elinde bir kılıç olunca sokaklar kesik başlarla doluyor. Yine de tüm inancımızla, umudumuzla, cesaretimizle kız kardeşlerimizin susturulmuşluklarına çığlık olacağız. Soruyoruz ve soracağız: Gülistan Doku nerede?