İz Gazete olarak 19 Mart’tan itibaren evden çalışma sistemine geçtik. Salgının hafife alınacak yanı yok. Kimsenin de sağlığını tehlikeye atma riskine girmesinin lüzumu yok. Mali de sonunda evden çalışmaya başladı. Asansör tarafında Karantina semtinde yaşıyoruz. Karantina semtinde karantinanın ilk gününde salondaki masayı çalışma masasına çevirdik, karşılıklı çalışıyoruz. Karşı balkonda da yaşlı bir çift balkonda güneşlenerek bir şeyler içiyor. Sanırım herkes ‘evde kalın’ çağrısına uymaya başladı.

Ben bu salgın günlerinden sonra en başta bireylerin daha sonra toplumların evrileceğini düşünüyorum günlerdir. Türkiye’de genel olarak toplumda çok fazla değişiklik olacağını düşünmüyorum. Örneğin depremden sonra toplanan vergilerin daha sonra topluma çok da harcanmadığını ve bakış açısında farklılıklar olmadığını gördük. Ama bireysel olarak değişime uğrayacağızdır.

Evlerimize kapanıp gerçek bir karantina uygularsak bir şeyler değişebilir gibi. Örneğin kendim için bir okuma listem vardı. Bu liste de daha çok yazabilmek için okumam gerekenlerin listesiydi.

Okumadan yazılamayacağını fikir üretilemeyeceğini düşünüyorum. Şimdi elimde, okumaya devam ettiğim, Ursula K. Le Guin’in Kadınlar Rüyalar Ejderhalar kitabı var. Muhtemelen bir haftaya bitecek.

Bunun dışında, listede şunlar yer alıyor; Ursula K. Le Guin yorumuyla Lao Tzu Tao Te Ching, Ursula K. Le Guin’le Konuşmalar, Sefa Taşkın’ın Pergamon Kadınları, Melek Özlem Sezer’in Masallar ve Toplumsal Cinsiyet ve yine Sezer’in Masal MasalMatitas (Yetişkinler İçin Masal Antolojisi)

Eğer benim gibi çingene bir kitap okuyucusu iseniz tüm bu saydıklarımı aynı anda okuyabilirsiniz. İş yoğunluğundan akşamları elime kitap aldığımda kafamı asla susturamıyorum. Şimdi evde çalışmaya başlayınca bir ara bulup kitap okumak daha kolaylaştı.

Yani bu ne zaman biteceği belli olmayan, sonu görünmeyen karantina günlerinden paşa paşa çıkabiliriz.

Netflix’teExplained adında bir belgesel serisi var. Bölümlerinden biri de Geleceğin Salgını. Evlere kapanmadan önce izlemiştik. Yaklaşan bir küresel salgın için endişeli değilseniz muhtemelen olmalısınız diyor ve böyle bir salgına hazır olup olmadığımızı sorguluyor.

Belgeselde salgının tanımı şöyle yapılıyor; Kontrolümüzden çıkıp dünyaya yayılan, milyonları öldürüp uygarlıkları değiştirebilen bir hastalık.

Belgeselde ise yeni bir salgın olacağının tahmin edildiği ve yeni bir salgında da 6 ay içinde 33 milyon insanın öleceği söyleniyor. Bir salgının geçmişteki tüm savaşlardan daha fazla ekonomik ve can kaybına yol açacağına da dikkat çekiliyor.

Çiçek hastalığında 400 milyon insan hayatını kaybetmiş. Ama sonunda kendimizi koruyacak teknolojileri geliştirdik. Mikroskopları icat ettik ardından antibiyotikleri geliştirdik. Çiçek hastalığı bizi virüslere karşı koruyacak ilk aşının yapılmasını sağlamış.

Belgeselde vahşi yaşamda bilinmeyen 1,6 milyon virüs olduğunu söylüyor uzmanlar. Bu virüslerden de 3 bin tanesini biliyormuşuz. Yani diyor belgeselde ‘Bu bir sonraki salgının sebebi, hazırlıklı olmadığımız bir virüs olabilir’ ve ekliyor ‘İlacın, aşının olmadığı yerde bunlar büyük riskler’

Ve Korona virüs işte, ilacı ve aşısı yok.

Belgeselde Çin’deki bir et pazarından bahsediliyor. Birbirinden farklı hayvanlar aynı tahtanın üzerinde kesiliyor ve temizleniyor bu pazarda. Haliyle de bu et pazarı da hastalık fabrikasına dönüşüyor. Çünkü aynı tahta üzerinde öldürülen ve kesilen hayvanların kanları, etleri karışıyor ve virüsler de karışarak mutasyon geçiriyor sonunda da insanlara bulaşması kolaylaşıyor.

Belgeselde Çinli bir adamın tavuk, kedi ve yılan yemeği yaptıktan sonra zatürre belirtisi taşıyarak hastalandığı anlatılıyor. Hastalanan adamda zatürre tedavisi işe yaramıyor ve hastalık yayılıyor, insanlar ölmeye başlıyor. Bu adamın yaydığı hastalığı taşıyan başka bir adam ise 2003’te 16 milyon insanın ziyaret ettiği Hong Kong’a gidiyor ve iş çığırından çıkıyor. Ortaya çıkan hastalık; Şiddetli Akut Solunum Hastalığı yani SARS.

SARS zamanla kendiliğinden yok olmuş. Şimdi yaşadığımız Korona virüsten ne zaman kurtulacağız bilinmiyor. Bir aşının yapılması 2 yıl diyor bilim insanları. Şu durumda önemli olan bu virüsün yayılmasını önlemek yani evden çıkmamak.Bunu ancak böyle atlatabiliriz.

Lütfen evde kalın Romalılar.