Hikâye 2006 yılında başlıyor. O sene 5553 sayılı “Tohumculuk yasası” çıkartılıyor. Yasa, tek başına yerel tohumların satışını ve üretimini yasaklıyor. Dört senelik bir kavganın ardından 2010 yılında Seferihisar’da Can Yücel Tohum Merkezi kuruluyor. Hoş ben bu adın ve merkezin Can Yücel’in kulağına gitme şansı olsa, küfür yiyeceğini düşünüyordum ama bizzat Can Yücel’in, Tunç Soyer’den istediği, vasiyet ettiği ve bu nedenle hayata geçirilen bir merkez oluyor. Merkez ile birlikte Seferihisarlılar, öğrencilerle birlikte fide ve tohum atölyeleri yapıyor. Birlikte ürettikleri fidelerden, sebze bahçeleri kuruyorlar. Çocuklar toprağın çatlayıp doğurmasını kendi gözleriyle görüyor.
Kurulduktan bir sene sonra “tohum takasına” başlıyor merkez. Tohumbara diye bir proje hazırlanıyor, Seferihisar’ın dokuz köyüne dağıtılıyor ve deniyor ki, “Elinizde bulunan tohumları sandıklara atın”. Dört buçuk ay boyunca ev ev dolaşılıyor, 284 farklı tohum bulunuyor. Bu türlerden bir tanesi de Gödence köyünden, Halil İbrahim Amcanın verdiği bir avuç buğday, Kara kılçık buğdayı.
Aslında hikâyeyi baştan anlatmak gerekiyor burada. 1930’larda başlıyor ilk. Firmalar, buğday gibi tarım ürünlerinin tohumlarını daha verimli hale getirmeye başlıyorlar. Bir ekilen tarladan, beş alınmaya başlıyor yıllar geçtikçe. Ama tabi bir noktada, çiftçiler bir önceki senenin ürünün bir kısmını tohumluk olarak ayırabiliyorlar. Firmalar, kendi geliştirdikleri tohumların, verimli tohumların kısır olmasını sağlıyorlar. Böylelikle her sene o firmaya gitmek, her sene para verip tohum almanız gerekiyor. Dayanıklı, verimli, sürprizi olmayan ama tek düze, ama hep aynı, ama kusursuzlaştırılmış tohumlar. En sonunda, en başta anlattığım şey oluyor. Hükümet diyor ki “artık siz bu verimli tohumları her sene almak zorundasınız, kendi tohumlarınızı saklayıp ekemezsiniz”
Kara kılçık, verimi hibrit tohumlara göre düşük. Nazlı da biraz, ama bin senedir bizim buralarda. Kendi buğdayımız. Gluteni piyasadaki buğdaylardan az ve eşsiz bir tadı var. Verim adına yavanlaştırılmış tatların yanında Kara kılçık eşsizliğini daha kokusuyla belli ediyor.
Şimdi o tohumbara’ya konan kara kılçık tohumları, 500 dönüme yayılacak kadar çoğalmış durumda. Mevcut yasalar, tohumların takasına izin verdiği için sadece, takas usulü ile yayılıyor yarımadaya. Bir şeyleri onarmayı, bir şeylere tekrar kavuşmayı gerçekten istersek bunun ne kadar hızlı ve emin olabileceğini gösterircesine yükseliyor yarımadanın topraklarında. Kararlı olursak, Bedrettin ve mülhitlerinin dolandığı bu topraklarda hep beraber ekebiliriz toprağı, hep beraber biçebiliriz Kara kılçık gibi onlarca bize ait, bizden olanı.
Son olarak yolunuz düşerse şayet Seferihisar’a Can Yücel Tohum Merkezi’nin de akşamları 17:00’e kadar açık olduğun takas yapmayacak olsanız bile yine de ziyaret edebileceğinizi, sizi gönülden karşılayacaklarını ve en nihayetinde her şeyin minicik bir tohumla başlayacağını unutmayın.