Esnaf bir arkadaşım uzun zamandır yapmış olduğu birikimler ile zor bela binek bir otomobil parasını denkleştirdi. İnternetteki araç, emlak ve birçok şeyin piyasasını belirleyen malum siteden istediği aracı bulup sahibi ile yapmış olduğu pazarlık sonrası anlaştığı için İstanbul’a yola koyuldu. İstanbul’da gerekli olan kontrolleri de yaptıktan sonra aracı beğenip satın aldı. İstanbul’dan İzmir’e dönerken daha aracıyla İzmir’e varmadan araç piyasasının belirlendiği o malum sitede iki gün içinde aynı model araçlar üstüne 40 bin TL daha fiyat farkı oluştu.

 Yani esnaf arkadaşım 5 ya da 6 ay çalışsa kazanabileceği meçhul olan parayı iki günde kazandığını anladığı için eskiden yaptığı sebze meyve satıcılığını bırakıp ilk olarak aldığı aracı gene malum siteye 50 bin TL fiyat farkıyla ilana koydu. Araç bir hafta içinde satıldı. Bir hafta da 50 bin TL.

Lakin onun da masrafı olmuş. Aracın yağ bakımını yapmış 5 bin TL. Bir de kendi deyimiyle “Anamı soksam o kuaföre, babama 18’lik gelin diye yamarım” dediği bir oto kuaföre aracı sokup 2 bin TL verdikten sonra araç cillop gibi çıkmış. Bu şekilde yapıldığı vakit resimde araç çok farklı bir şekilde fotojenik çıkıyor ve alıcıları cezbediyormuş. Ha bir de aracı fotoğraflarının çekilip malum siteye yüklenildiği fotoğraflar öyle sıradan dandik yerlerde değil de daha elit mekanlarda çekilmeliymiş. Bir villanın güzel peyzajlı otoparkında, nezih bir semtin vitrini en şekil yerinde gibi.. anlarsınız işte görüntü önemli.

Sizin de anlayacağınız gibi arkadaşım 2 aydır bu işi yapıyor ve bayağı bir iş yaptı. Bu işi yapanlar da çoğalmış. Piyasada al-satçı da çok olduğu için fiyatların durup durulacağı yokmuş. Araç alıp, alacakların dikkatine. 

Bir komşum da 12 yıldır oturduğu evinden ev sahibinin “kızım gelecek” diye aktardığı bir neden ile kiralık ev aramaya başladı. Başladı başlamaya da aradığı fiyat aralığında istediği semtte ev yok. Fiyat limitini biraz yükseltti. Etrafa bakarak oldu. Baktığı evler oturulacak gibi değil. En son konuştuğumuzda kiralık oturduğu evin fiyatının tam 3 katına kadar çıkmasına rağmen sadece bir ev bulabilmişti lakin içine sinmediği için olmaz demişti. 2 gün daha etrafa bakmış bulamayınca o psikolojiden bıktığı için istediği fiyata, istediği semt olmamasına rağmen e hadi o limitin 3 katı evi tutayım dediydi ki o evin sahibi de malum sitede ilana 700 TL daha fark koymuş. Sizin de anlayacağınız gibi komşum hala ev arıyor.

Restoran sahibi bir abimiz de en son alkole gelen zamların daha öncesinden farkında olduğu için eşi ile kendi araçlarını satıp tamamını alkole yatırarak yüzde 40 civarında kar etti. ‘Bütün sezon çalışsak sadece şu alkolden iki günde kazandığımız parayı kazanamazdık’ diyor. 

Emekli maaşı yılbaşından beri aynı olan Mehmet Hocam pazarda domatesin hala düşmemesinden yakınıyor. Yaz geldi bu domates neden düşmedi diye soruyor. Evvelden İnciraltı’ndaki sera üreticileri tam da bu zamanlarda piyasaya bol bol domates üretip gönderirlermiş. Çok da lezzetli olurmuş. Hatta şuan Türkiye’yi bırak dünyayı besleyen o Antalyalı örtüaltı yetiştiricileri grup grup gelip İnciraltılı çiftçilerden ders almış. Yetiştiriciliği öğrenmiş. Şimdi İnciraltı'nın atıl durumdaki halini, aldığı maaşı, kokusuz tatsız şu domatesler verdiği parayı düşünüp söylenip duruyor. Mehmet amcamın en yakın arkadaşı emekli albay Rıfat Bey de “Dur bakalım daha, dua et de Antalya mahsulleri bitmesin. Şunun şurasında kaldı bir ay, bir ay sonra oradan mal gelmez. Bakalım o zaman kaç paralara alacağız şu malları” diyor. Haklı da. 

Herkesin dilinde, “Olur mu bilmem lakin Allah sonumuzu hayır etsin”