Geri kalmış ülkelerin toplumsal yapısını bozmaya dönük eylem seçeneklerinden biridir terör.   Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Taner Kışlalı ve daha niceleri…

Onlar düşünceleri nedeniyle ve bunu kitlelere başarıyla aktarabildikleri için katledildiler. Toplumun sevilen, izlenen, düşünceleri paylaşılan isimler olduğu için “toplumda tepki” oluşturmak için hedef oldular. Diğer düşün insanlarına da korku salmak bir yan hedef miydi, bilemem! Her seferinde geniş halk kitleleri bu olayları protesto etti. Terör kesilmedi. Üstelik iktidarın 7 Haziran 2015 seçiminde hükümet kuramayacak noktaya gelmesinin ardından ilan edilen erken seçime giden yolda terör birdenbire hortladı. 1 Kasım 2015’te AKP hükümet olunca terör kesildi.

Bunlar siyasal iktidarların, partilerin terörden yararlanmasının iki şekli… Muhalefet güçlendikçe, örgütlendikçe terör ya da dış düşman gündeme gelir… Bir de siyasal partilerin “iç düşmanları” vardır. Bir başka deyimle genel başkanlığa göz koyanların kendilerine rakip gördüklerini siyaseten etkisizleştirmesi gibi…

Bunun örneği, Turgut Özal’a karşı adaylığını ilan eden Hasan Celal Güzel’e yapıldığı gibi…  Bir gazete haberiyle Hasan Celal Güzel’in parti içindeki konumu zayıflatıldı, kongrede kazanan Özal oldu. Hasan Celal Güzel siyasete devam etmek istedi, Yeniden Doğuş Partisini kurdu ama siyasi yükselişi sona ermişti.

Bir diğer yöntem de parti içinde gelecek vadeden, partide yükselişi sürdürülebilir olanlara düzen kurup, “gaz verip” onlara yeni parti kurdurarak, siyaset sahnesinden silmek. Bunun örneği CHP Grup Başkan vekilliği de yapan Emine Ülker Tarhan. Tarhan partiden istifa etti,  Anadolu Partisini kurdu. Meşhur 2015 seçimlerine katıldı. Sonuç: Kasım seçiminden sonra partisini kapattı.

Bir diğer yöntem, CHP içinde Atatürk düşmanı ilan etmek. 2016’da bir kadın milletvekilini partiden attılar. Sonra yanlış oldu dediler, 2019’da yeniden partiye aldılar. O 2020’de olağan kurultayda genel başkanın listesini deldi, parti meclisine girdi, sonra da kadın kolları genel başkanı oldu. (Aylin Nazlıaka)

Geçen hafta benzer bir senaryo CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na uygulandı. Daha önceleri benim de katıldığım Taksim Toplantılarının konuşmacısı olan Canan Kaftancıoğlu toplantı sırasında iki kez Gazi Mustafa Kemal dediği için ve bu hatırlatıldığında “kendimi ait hissettiğim bir ifade olduğu için tercih ediyorum”  deyince kızılca kıyamet koptu. Partide olmamalı diyen bile çıktı.

CHP’nin tarihinde parti içi mücadeleler, kavgalar başka partilere benzemez. Diğer partilerde otorite egemendir, CHP’de ise özgürlük vardır ve bazen bu epey ileriye gider. Sonbaharda ne yapacağı belli olmayan bir ünlü CHP’li sanki partiden bağımsızmış gibi “yepyeni bir program ve sloganla” ülkeyi dolaşıyor.

Canan Kaftancıoğlu’nun durumu farklı. O 2019 yerel seçimlerinden önce bir ara yönetimden istifa etmiş olsa da, tekrar görevinin başına dönüp hem 31 Mart 2019’da Ekrem İmamoğlu’nun kazanmasını sağlayan örgütlenmeyi yapan hem de 23 Haziran 2019’da yinelenen seçimde 900 bin farklı başarıda önemli payı olan bir lider siyasetçidir.

Örgütlü sol anlayışı, onu ileride partinin tepesine taşıyabilecek kadar güçlüdür. Tam bir mücadele insanıdır.

Yargıtay başkanı İmran Öktem’in 7 Eylül 1967 tarihinde yeni Adli Yıl'ın açılışı törenindeki sözünü anımsatayım: “Türkiye'de bir İslâm devleti ve hilâfet rejimi kurmak, Türk Milleti'ni dini esaslara dayanan bir hu­kuk düzenine sokmak isteyen ve bunun için gizli ve açık çalışan mistik hezeyan halindeki bir avuç meczûb, ruh hastası veya dini, kazanç metası haline getirmiş kimseler, saf ve cahil yurttaşın en temiz varlığını, itikadını, imanı­nı geçim vasıtası yapmış olan bezirgânlar -o bezirgânlar ki, dinin emrettiğini yerine getirmezler, yasak ettiklerini gizli gizli yaparlar ve fakat dindar gö­rünürler- evet bunlar ve birtakım hurafeleri dini esaslar gibi göstermeye kalkan ve bu suretle halkı uyuşturan kökü dışarıdaki yurt düşmanları daima hüsrana uğrayacaklardır."

Bu sözü unutmayanlar cenazesinde namaz kıldırtmamaya kalkıştı, İsmet İnönü oradaydı ve bunu tam bir 31 Mart vakası olarak değerlendirdi.

Bu mücadeleyi 2020’de İstanbul’da milyarlarca dolarla beslenen ve 25 yıldır hüsrana uğramamış bu bezirgânları hüsrana uğratan bir cesur kişinin Mustafa Kemal ateşinden kuşku etmek kanımca yoz bir particilikten başka bir şey değildir.

Gençlerimiz için Sosyal Demokrat, Demokratik Sosyalist bir gelecek istiyoruz. Tüm seçmeni kavrayacak bir siyasal yaklaşımı oluşturmak isteyenlerin Canan Kaftancıoğlu’ndan korkmak yerine el ele yürümesi CHP için yararlı olacaktır.

Eskilerin eleştirisini kabul edip, gençlerin enerjileriyle açtığı geleceğe yürümek istiyoruz.