Gizem TABAN/İZ GAZETE- AKP'nin geçen haftalarda Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı'na sunduğu; kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında yasal değişiklikler de içeren "Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edildi. Kadına karşı şiddetle mücadelede yetersiz kalacağı gerekçesiyle eleştiri konusu olan düzenlemeye ilişkin, İzmir Barosu Başkan Yardımcısı Avukat Perihan Çağrışım Kayadelen ile İzmir Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Canan Aydemir Özkara değerlendirmelerde bulundu.

‘ÖNCE ZİHNİYET DEĞİŞMELİ’

Zihniyet değişmediği sürece kanunları değişse de bir sonuç alınamayacağını söyleyen İzmir Barosu Başkan Yardımcısı Av. Perihan Çağrışım Kayadelen, “Söz konusu kanun teklifi, deyim yerindeyse ‘kadınların ağzına bir parmak bal çalmak için’ yapılıyor gibi duruyor. Yeni düzenlemeye göre; kadına yönelik şiddet dosyalarında ‘iyi hal indirimi uygulanmayacak’ diyorlar, zaten iyi hal indirimi mevcut CMK düzenlemesinde hakimin takdir yetkisine bırakılan bir iştir. Aslında ilgili düzenleme hakime; sanığın geçmişini, duruşma esnasındaki davranışlarını, sosyal çevresini araştırmasını ve bunların sonucunda bir daha suç işlemeyeceğine dair bir kanaat oluşursa ancak o zaman iyi hal indirimi uygulamasını söyler. Fakat bu, uygulamada, otomatik bir indirim haline dönüştü. Çünkü Yargıtay, iyi hal indirimi uygulanmadığında, yerel mahkemelere ‘neden iyi hal indirimi uygulamadın’ diyerek kararları bozuyor. Ama iyi hal indirimi uyguladığında Yargıtay, ‘sanığın ne iyi halini gördün de iyi hal indirimi uyguladın’ demiyor. Yeni düzenleme bunun önüne geçebilir mi? Çok emin değilim”diye konuştu.

‘YETERLİ GELECEĞİ KANISINDA DEĞİLİM’

Av. Kayadelen, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “Biz, kadına yönelik şiddete ilişkin suçlarda ağırlaştırıcı bir neden olması gerektiğini söylüyoruz ama düzenlemeye baktığımızda ‘kasten yaralama ve öldürme’ suçlarını içeriyor. Fakat kadına yönelik şiddet, ilk aşamada bunlarla gelmiyor. Kadına yönelik şiddet; hakaretle, tehditle, şantajla geliyor. Bu suçlar kadına yönelik işlendiğinde ağırlaştırıcı neden kabul edilmiyor. Eğer problem gerçekten kökünden çözülmek isteniyorsa bu suçlarda da bu düzenlemenin yapılması gerekiyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan bir şiddet, hangi suç olursa olsun, bunun bir ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenmesi gerekir. Bunlara yönelik bir nitelikli hal düzenlemesi yok. Bu sebeple de bu düzenlemenin yeterli geleceği kanısında değilim.”

‘KADINI KORUMAYAN YARGI DÜZENİ’

“Zaten bizim hukuki ilerlemelerimiz maalesef, ancak infial uyandıran bir olay meydana geldiğinde gerçekleşiyor” diyen Av. Kayadelen, “Hükümet, yine son dönemde kadına yönelik şiddet ve cinayetleri arttığı ve kadınlar bu duruma isyan ettiği için böyle bir düzenlemeye gitme yolunda… Ancak öncelikle kanunu değiştirmekten ziyade kendi zihniyetlerini, sürekli kadın bedeni üzerinden yaptıkları söylemleri değiştirmeleri gerekiyor. Kanunlar ne kadar değişirse değişsin, uygulayıcıların mantalitesi değişmediği sürece iyi kanunlarla da kötü sonuçlar alabiliriz. Maalesef, erkekleri koruyan ama kadınların hayatlarını korumayan bir yargı düzeni içerisinde yaşıyoruz” dedi.

‘ÇÖZÜM ODAĞINDA EŞİTLİK OLMALI’

Söz konusu düzenlemenin kadına karşı şiddetle mücadelede yetersiz kalacağını belirten İzmir Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Canan Aydemir Özkara ise, “Düzenleme, kadına karşı işlenen bazı suçlarda cezai yaptırımın artırılmasını öngörüyor gibi görülse de bizler de aksine bu düzenlemenin, konunun özünden uzak olduğunu ve kadına karşı şiddetle mücadelede yetersiz kalacağını öngörüyoruz.  Çünkü kadına yönelik şiddetle mücadele etmenin tek yolunun; bu sorunun sebebi olan ‘toplumsal cinsiyet eşitsizliği’ ile mücadele etmek olduğunu düşünmekteyiz. Bu kapsamdaki İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı kararnamesiyle bir gecede alınan karar ile çıkılması ardından oluşan boşluk, her geçen gün çığ gibi büyüyor. Kadına yönelik şiddetle mücadele edeceği iddia edilen bu teklifte, ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ adı dahi anılmazken, arttırılacağı öngörülen cezaların caydırıcı etkisinden nasıl, bahsedilebilir?  Günümüze kadar pek çok mahkemede gördük ki kadına şiddet davasında faile uygulanan iyi hal indirimlerinin yasa eksikliğinden değil, hakimlerin kalıplaşmış cinsiyetçi bakış açısından kaynaklanmaktadır. Kadına yönelik şiddetle mücadelenin çözüm odağına, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin konulmasını istiyoruz” açıklamalarında bulundu.

‘UYGULANABİLİRLİĞE GÖLGE DÜŞÜRÜYOR’

Kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında talepleri sıralayan Özkara, “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 sayılı yasayı uygulamayan kamu görevlilerine yönelik etkin yaptırımların getirilmesini istiyoruz. Bu yasa teklifinde ‘ısrarlı takip’ eylemi, ilk kez Türk Ceza Kanunu’nda müstakil bir suç olarak düzenleniyor ve 6 aydan 2 yıla kadar da hapis cezası öngörülüyor. Ancak bunda da bir fiilin, ısrarlı takip sayılabilmesi için çok fazla şart aranıyor olması, kanunun uygulanabilirliğine gölge düşürüyor. Diğer yandan da öngörülen ceza bakımından TCK 96. maddesinde düzenlenen ‘eziyet suçunun’ gerisinde kaldığı görülüyor. Yani suçun cezası arttırılacak derken hafifletiliyor. Ceza caydırıcılığı yanında suçu önleme kapsamında destek politikalarının yürürlüğe girmesini talep ediyoruz. İşlenmiş suçların etkin soruşturma ve kovuşturma süreçleri ile takip edilmesini bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

Editör: Haber Merkezi