İZ GAZETE- Kadın çalışan sayısının erkek çalışan sayısından iki kat fazla olduğu İz Medya ailesi, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü önemli bir canlı yayınla kutladı. Vekillerden avukatlara, sporculardan müzisyenlere, belediye başkanlarından  STK temsilcilerine kadar kendi alanında söz sahibi olan 13 kadın ile sekiz saatlik kesintisiz canlı yayın yapıldı. İz Medya kadın çalışanlarının sunduğu programlar büyük bir ilgiyle izlendi. Ne iş yaparsa yapsın konuk olan kadınların ortak talebi eşitlik, özgürlük, adalet oldu. 

‘AYRI BİR SUÇ TANIMI OLSUN’

CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç,“Eşit işe eşit ücret mücadelesiyle başlıyor 8 Mart’ın anılması. Ancak eşit olma mücadelesi ondan önce de vardı. Kadın mücadelesi çok daha eskilere dayanıyor. 8 Mart eğlence gibi algılanmaya başlıyor burada karanlık zihniyetin de etkisi var. Kadınların bu emeği anlamasını istemeyenlerin işi. Bırakın kutlamayı, kadınlar yaşayamıyor bu ülkede. İş hayatında da psikolojik şiddet uygulanıyor. Aynı işi yapıyorsunuz ve bir erkekle aynı ücreti alamıyorsunuz. Hayatın her alanında kadına karşı bir ayrımcılık var. Şu geldiğimiz noktada ise kadın yok sayılıyor artık” ifadelerini kullandı.

Erkek şiddetinin bahanesinin günümüzde ‘sevgi’ olduğunu söyleyen Kılıç, “Kadınlar öldüren sevgi istemiyor. Kadınların tek talepleri yaşamak.  Diğer talepler arka planda artık. İstanbul Sözleşmesi kadınlara hayat veren bir güvence. AKP bu sözleşmeden çekilmeyi düşünüyor. İstediğiniz kadar yasalar yapın, devleti yönetenlerin zihniyeti kadını yok sayıyorsa hiçbir şey olmaz. Biz CHP Kadın Milletvekilleri olarak, kadına karşı şiddetin ayrı bir suç tanımı olmasını istiyoruz ve iyi hal indirimi olmamalı diyoruz. Bunu iktidarın karanlık zihniyeti besliyor. AKP döneminde taciz, tecavüz, kadınların katli cezasızlaştırıldı. Dayanışmaya ihtiyacımız var bu konularda” dedi. Milletvekili Kılıç, yerel yönetimlerin kadınlara yönelik projelerinin olması gerektiğini, çok işleri olduğunu çünkü çok karanlık bir zihniyetle mücadele edildiğini kaydetti.

‘SÖZDE DEĞİL ÖZDE KARARLAR ALDIK’

Efes Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel, İstanbul Sözleşmesi’nin önemine değinerek, “Biz yaşanan şiddetleri kanıksamıyoruz. Sadece 2 Kasımlarda, 8 Martlarda biraz daha fazla hatırlıyoruz. Her gün yeni yaşanan kadın cinayetlerine karşı neler yapılması gerektiğini iyi biliyoruz ancak bunu uygulayanlara anlatamıyoruz bir türlü. İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamamız en büyük sıkıntı. Aslında bütün problemler bu sözleşmenin uygulanmasıyla ortadan kalkabilir. Pandemiden sonra kadın cinayetleri maalesef daha da arttı. Bütün yönetici kadınların hangi partiden olursa olsun bu konuda çalışma yapmalı ve direnç göstermeli. Çünkü kadın sorunlarının siyaseti olmaz” şeklinde konuştu.

Geçtiğimiz günlerde yayımlanan 8 Mart Özel İz Dergisi’ne de kapak olan Ceritoğlu, Efes Selçuk’un bir kadın kenti olduğunu belirterek, “Toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili okullardan başlayarak bir eğitim olmalı. Bu konularda sadece erkek çocukları değil, kız çocuklarına da anlatılmalı. ‘Senin hakların var, özgürlüklerin var’ denilmeli. Mesela İz Dergi’deki yazıların hepsi arşivlik. Bunların hepsinde nasıl aydınlığa çıkabileceğimiz bu dergide yer alanlar çok güzel anlatmış. Yaşamın içerisine çocuğu dâhil etmek gerekiyor. Hayatın içerisinde her şeyin olduğunu göstermek gerekiyor. Bir hak mücadelesinde bulunuyorsanız bunu çocuğa da anlatmalı ki, o da gelecekte bu konularda duyarlı olsun” açıklamalarında bulundu. Sengel, İz Medya ailesinin kendisi için yaptığı -kızının çizdiği resmin ekranda yer alması- sürprize çok mutlu olduğunu belirtti.

Efes Selçuk Belediye Başkanı olmasından çok önceden beri de kadın hakları için çalıştığını kaydeden Sengel, kadınları ekonomik döngüye nasıl dâhil edebileceklerinden istihdamına yönelik birçok çalışma yaptıklarını söyledi. Sengel, “Belediye Başkanı olunca işler biraz daha kolay olmaya başladı. Çünkü kafanızdakileri anlatmak zorunda kalmıyorsunuz, ekibinizle beraber uyguluyorsunuz zaten. En son yerel eşitlik birimi oluşturulması adına Meclis’imize getirdik. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Aile ve Çocuk Komisyonumuz var. Her partiden meclis üyemiz var komisyonda. Kadınlarımız için bu komisyonla sözde değil özde kararlar aldık ve bunların hepsini oy birliği ile aldık. Efes Selçuk’ta hangi partiden olursa olsun herkesin kadına bakış açısı olumludur. Çünkü hoşgörülü bir şekilde adım atmazsak toplumda birçok alanı toplayamayacak durumu geliriz” diyerek yapılan çalışmaları anlattı. Sengel, meslek edindirme kursları için bir internet sitesi kurduklarını ve bu sitenin işverenle iş arayanlar için köprü olacağını da belirtti.

Kadın Kolları ve Gençlik Kolları’na, kadınların ve gençlerin söz söyleyecek mecralara ihtiyaç olduğundan gerekli olduğunu söyledi. Başkan Sengel, “Aslında cinsiyet kotasıdır, kadın kotası değil. Kadın Kollarının bütçeleri yok ana kademeye bağlı, bence bütçeye sahip olmalı. Kadına dair ekonomik şiddet de önemli Bence önce partiler Kadın Kollarına bu bağımsızlığı kazandırmalı” dedi.

Sengel, “Kadınlar günü kutlanacak bir gün değil, bir yas günü. Ne yazık ki şiddetin mağduru olmuş, erkek şiddeti ile bu dünyadan göçmüş her kadını anıyorum. Dayanışma ile aşamayacağımız konunun olmayacağından da kimsenin şüphesi olmasın” diyerek sözlerine son verdi.

CEZASIZLIK SÖZ KONUSU

HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay da, 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlayarak sözlerine başladı. Kemalbay, “Kadınlar farklı bir dünya hayal ediyorlar, böyle bir dünyanın da kurulabileceğini düşünüyorlar. Şu anda bütün dünyada kadınların bulunduğu durum, kadınların aleyhine. Erkek egemenliğin altında ezilen bir kadın toplumu var. Bu durum Türkiye’de de hep vardır zaten. Fakat AKP’nin kendi politikaları sebebiyle, kadına yönelen erkek ve devlet şiddetinin arttığını görüyoruz” dedi.

“AKP ne zaman ki kendi iktidarını artırmaya yönelik politikalarını uygulamaya başladı, kadını birey değil, aile içerisinde çocuk doğuran, ev içi işleri çeviren bir kişi olarak tanımladı” diyen Kemalbay, “Kadınlar bunu istemiyorlar. Kadın olarak var olmak istiyorlar. Kadınlar mücadele ile kendilerini var ettiler. Mücadele ile bugünlere geldiler. Ancak İstanbul Sözleşmesi bugün uygulanmıyor” ifadelerini kullandı.

İstanbul Sözleşmesi’ne Türkiye’nin ilk imza atan ülkelerden olduğunu hatırlatan HDP’li Kemalbay, AKP’nin bu sözleşmeden kadını güçlendirdiği için rahatsız olduğunu söyledi. Kemalbay, HDP’nin kendini bir kadın partisi olarak tanımladığını belirtti. Kemalbay, “Siyaset eşit temsili kriter HDP’de. Biz Türkiye’de ilk eş başkanlık sistemini getiren partiyiz. Bu konuda çok kararlıyız. Zaman zaman biz de erkek egemenliğinin baskın olduğu, yüzde 50’nin altına kaydığımız zaman da oluyor. Bu konuda eleştiri de yapıyoruz kendimize. Kadınlar siyasete eşit katılırsa ve her yerde olursa, kadınlar ezen bir düzen olmaz. Bunun için yıllarca beklememek için bu tarz önlemler alıyoruz. Yeter ki kadınların önü açılsın” diye konuştu.

Kemalbay, şiddetin önlenmesine karşı verdikleri önergelerin dahi reddedildiğini belirterek, “Bu konularda partiler üstü olmalıyız. Kadınlara yönelik şiddet uygulayan kişilere ne yapılıyor diye baktığımız zaman bir cezasızlık söz konusu ve bu pandemi sürecinde de arttı. Bunlara yönelik de önergeler verdik. Bunlar da kabul edilmedi. Hükümet çalışma koşulların da dahi ayrımcılık yapıyor. Enerjiye, inşaata öncelik veriyor. Bunlar hükümetin kendi bekası için geliştirdiği sektörler” diye konuştu.

Kadınların güvencesiz bırakıldığını da hatırlatan HDP’li Kemalbay, “Kadınların ekonomiye kattığı değer, sanki değersizmiş gibi gösteriliyor. Kadınların emeği görülmelidir. Faşizm bloğunda kadınlar seslerini yükseltiyor. MHP-AKP faşizmine karşı mücadele ediyorlar ve burada farklı kimliklerini ortaya çıkarmıyorlar. ‘Sen Kürt’sün ben Türk’üm ‘ demiyorlar. Mücadelelerini sürdürüyorlar. Yeni bir toplum inşa edeceğiz hep birlikte” dedi.

‘CESARETİ SİSTEMDEN ALIYORLAR’

İzmir Barosu Genel Sekreteri Perihan Çağrışım Kayadelen, 8 Mart’ın ‘kutlama’ günü olarak kutlanabileceği bir gün gelebilecek mi diye merak ettiğini dile getirerek sözlerine başladı. Kayadelen, İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasının önemini belirterek, “Sözleşmenin uygulanmaması hükümetin politik bir tercihi. Sözleşmelere devletlere yüklediği yükümlülükler var çünkü. Kadına yönelik şiddeti engellemek için hala devletin ayırdığı belli bir finans kaynağı yok, hala kadınlar için belli bir ekonomik destek yok. Devlet büyüklerine hakaret gibi suçlardan insanlar elektronik kelepçe ile tutuklanırken, kadınları korumak için hala elektronik kelepçe uygulanmıyor. Kadınlar için yakın koruma taleplerinin karşılanması da çok az. Kadınlar eyleme giderken yüzlerce polisi alana yığan iktidar, kadınlar şiddete uğrarken de bir zahmet yakın koruma polisi sağlasın. Ancak zihniyet bu yönde değil maalesef” şeklinde konuştu.

Kayadelen, kadına yönelik şiddet uygulayanların cesareti sistemden aldığını belirterek, “Hiçbir devlet makamından bundan sonra kadının kıyafetine, eve giriş çıkış saatini karışılmayacak diye bir açıklama duymadık. Sürekli ‘kutsal aile’ vurgusu. Sizin o içine mahkûm ettiğiniz ailelerde sağlıklı çocuklar yetişmiyor işte. Sadece kadın açısından değil çocuk açısından da olumsuz birçok şey yaşanıyor o ailelerde” dedi.  Sosyal medya adaletinin ise ‘vahim’ bir hal aldığını çünkü sosyal medyaya erişemeyen kadınlar olduğunu da hatırlatan Kayadelen, kadınların bu platforma başvurmaya mecbur bırakıldığını belirtti.

‘GARİP TEPKİLER GELİYOR’

Atletizm branşında çeşitli dereceleri olan Milli Atlet Sena Özdemir de, kadın sporcu olmanın zorlukları olduğunu belirtti. Özdemir, “Müsabakalar kapsamında birçok farklı yere gittim, bazı gittiğim yerlerde kıyafetime özellikle dikkat etmek zorunda kaldım mesela. Tabii bazen de yer farkı değil kişi bazında da garip tepkiler geliyor. Örneğin, ‘şu alanı kaç saniyede koştun’ diyorlar. Saniyeyi söylüyorum, ‘Sen kız başına koştuysan ben hayli hayli koşarım’ gibi tepkiler alıyorum” diyerek yaşadığı zorlukları anlattı. Türkiye Cumhuriyeti Kurucularına teşekkür eden Özdemir, tüm dünya kadınlarının emekçi kadınlar gününü kutladı ve insanı insan olduğu için seven herkese ‘iyi ki varsınız’ mesajı yolladı.

‘GÜCÜN OLDUĞU YERDE AYRIMCILIK VAR’

Tiyatro Sanatçısı Medine Çam, Kadınlar Günü’nün tarihçesinden çok fazla uzaklaştığını kaydederek, “Çelişiklerle dolu bir sistemdeyiz. Hala yıllar önceki devlet şiddeti ile karşı karşıyayız. Bunu 100 yıl sonra da görüyoruz. Kadın sömürüsü yıllardır devam ediyor. Bir şekilde hayatta kalmaya çalışıyoruz kadınlar olarak” dedi.

Pandemi döneminde kadın tiyatrocuların yaşadığı zorlukları da anlatan Çam, “Kendi tiyatromda ben bir ayrımcılığa maruz kalmadım açıkçası. Ancak tabii her sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde de bu durumlar yaşanıyor. Bir doktordan, bir öğretmenden ayrı değiliz. Gücün olduğu her yerde maalesef ayrımcılık da var. Pandemi döneminden dolayı birçok tiyatro kapatıldı. Esnafın derdiyle aynı aslında derdimiz. Onlar hibe desteği alırken, tiyatrolar alamadı maalesef. Devlet desteği almak zorundayız. Çünkü bu olağanüstü bir durum. Para kazanamıyoruz, oyun oynayamıyoruz. Tiyatro yasak değil bu arada ama saat kısıtlaması olduğu için saatler uyuşmuyor. Yasal boşlukta debeleniyoruz” açıklamalarında bulundu. Aydınlığa çıkış için devletten taleplerin olması gerektiğini söyleyen Medine Çam, şiddet olaylarının bireysel suçlardan çıkıp toplumsal hastalığa doğru gittiğini ve bu hastalığa müdahale edilmesi gerektiğini dile getirdi.

‘MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ’

Balçova Belediye Başkanı Fatma Çalkaya, Balçova’dan tüm kadınları selamladığını ve İlçe Yönetimiyle beraber üretici kadınları yerlerinde ziyaret ettiklerini belirterek, “Kadınlar hakları için mücadele ederken maalesef bu mücadelede hayatlarını kaybettiler. Biz bugün emekçi kadınlarımızın yanınızdayız, biz varız diyoruz, kadınlar hak ettiklerini alana kadar mücadeleye devam edeceğiz” dedi.

İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi ile imzaladıkları ‘Beyaz Baretliler’ protokolünü de anlatan Çalkaya, “Balçova dendiğinde akla ilk gelen Balçova’nın kadın dostu bir kent olması. Kadınların hayatın her alnında var olması için çaba sarf ettik ve onların ürünlerini de aldık. Balçova’da kadın siyasi, ekonomik her alanda kadının ismi de emeği de var. Bazı meslekler erkek mesleği olarak adlandırılıyor. Özellikle inşaat mühendisliği. O alanda okuyan kızlarımız çok büyük zorluklarla karşılaşıyorlar. Biz istedik ki onların yanında yer alalım. O konuda biz genç kadınlarımıza elimizden geldiği kadar destek oluyoruz. Çünkü mesleğin kadını ve erkeği yok. Kadın isterse her mesleği yapabilir. Bu konuda kadın öğrencilerimize destek olalım istedik” açıklamalarında bulundu.

Dün açılan Kadın Danışma Merkezini de anlatan Başkan Çalkaya, “Balçova kadınlara hizmet edecek olan bir merkez. Merkezde, bir psikolog bir sosyal hizmet uzmanı arkadaşımız olacak. İhtiyacı olan her kadın gelip oradan hizmet alabilecek. Bir sorunu varsa biz orada kadınlarımıza destek olacağız. En azından yönlendireceğiz, danışmanlık hizmeti vereceğiz. Hayatın her alanı ile ilgili kadınların ihtiyaç duyduğu çalışmalar olacak” ifadelerini kullanacağız. Çalkaya, mücadeleye her zaman devam edeceklerini, kadınların her zorluğun üstesinden gelebileceklerini söyledi.

‘KATILIMCI DEMOKRASİYİ VURGUSU’

İzmir Büyükşehir Belediyesi Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu Başkanı ve CHP Grup Sözcüsü Avukat Nilay Kökkılınç ise, Yerelde Eşitlik Eylem Planı ile ilgili sözlerine başladı. Kökkılınç, “İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız göreve geldiği günden bu yana önce meslek odalarının görüşlerine başvuruyordu. Yapacağımız çalıştay için de görüşlere başvurduk. Bu çalıştaydan güzel çıktılar alacağımızı umuyoruz. Çıkan çıktılar ilgili çalışacağız ve Meclis’e sunacağız ve İzmir’in Eşitlik Eylem Planı ortaya çıkmış olacak. Çok güzel öneriler geldi, güzel talepler var. Yerel yönetimlerde her alanda katılımcı demokrasiyi önemsiyoruz. Sadece seçilmiş üyeler değil, kararlara halkı da dâhil etmek istiyoruz” dedi.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu Başkanı da olan Kökkılınç, “Her yıl İhtisas Komisyonları seçimi yapılıyor, ekip arkadaşlarımla 2 yıldır seçiliyoruz. Canla başla çalışıyoruz. Sonuç alan çalışmalar yapmak istiyoruz. Engelli istihdamı ile ilgili açık poziyonların kapatılması ile ilgili bir önerge gelmişti, konu Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonuna gelmemiş ancak demişler ki ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin dikkate alınması..’ Yani bizim komisyonumuzda olmadığı halde, diğer komisyondan bu bakış açısı ile gelmesi beni çok mutlu etti” diyerek İzmir’de bu konuda yol alabildiklerini belirtti.

İzmir’de yaklaşık 100 kadar kadın otobüs şoförünün istihdamının olduğunu belirten Kökkılınç, “Kadın istihdamına çok önem verildi. Kadın istihdamının yüzde 31’i İBB Başkanımız tarafından rağbet edilmiş. Daire Başkanlıklarında sanıyorum kadınlar yukarda. Bir kadını istihdam etmek için bir erkeği işten çıkaramazsınız. Adı üstünde eşitlik. Bugün için ağırlıklı olarak kadın istihdamına önem veriliyor ama tabloda bunun matematiksel yaklaşımları var. Yavaş yavaş yıllara sari olarak bu oranı birbirine yaklaştırırsınız. Liyakat da önemli bu konularda” şeklinde konuştu. Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda sadece kamu değil, özel sektörün de çalışması gerektiğini kaydeden Nilay Kökkılınç, bu konularda hazırlıkları sürdürdüklerini dile getirdi. Nilay Kökkılınç, 11 Nisan’ın da İstanbul Sözleşmesi’nin imzalandığı gün olduğunu belirtip, bugünü de kutlayacaklarını söyledi.  Turuncu Bahçeler Projesini de anlatan Kökkılınç, “Şiddet sebebiyle yaşamını yitirmiş kadınları anmak için fidanlar dikeceğiz” dedi.Kökkılınç, Basmane’de bulunan Bıçakçı Han da düzenlenen kadın üreticilerin emeklerinin yer aldığı sergiye herkesi davet etti. Kökkılınç, 8 Mart’ın kadın erkek birlikte kutlanan bir gün olmasını istediklerini de sözlerine ekledi.

‘YAZMALARINI TAVSİYE EDİYORUZ’

Kadın Yazarlar Derneği Başkanı Sevim Dinç Korkmaz, “Sadece 8 Mart günü kadınlar günü anması olması üzücü. Kadınların her yerde kanla yazılan bir tarihleri var. Bugün hakları almışsak bunu birçok kadının mücadelesine borçluyuz. ‘Kadınlar çocuk bakıyor, mutlu mesut yaşıyorlar’ gibi bir söylemler var. Asla böyle bir durum söz konusu değil. Kadınlar bunu asla kabul etmemişler, kabul etmeyince şiddetle engellenmek istemişler. Şiddet olmasa dinsel söylemlerle kadının önüne onu bağlayıcı kalıplar çıkartmışlar” diyerek kadın mücadelesinin tarihini anlattı.

Televizyonlarda ‘kız kardeşlik’ vurgusu yapıldığını ancak kardeş olunmadığını burada bir ‘kadın’ mücadelesi olduğunu söyleyen Korkmaz, “Bu romantik söylem kulağa hoş geldiği için söyleniyor” dedi ve yıllardır kadınlarla ilgili hep aynı konuların konuşulduğunu kaydetti.

Kadın yazarlarla ilgili de konuşan Korkmaz, “Yazmak denilince sadece edebiyat akla geliyor. Aslında düz yazı dediğimiz türler var. Biz tüm kadınlara hayatlarını yazmalarını tavsiye ediyoruz. Çünkü her hikâye tarihe bırakacakları bir adımdır. Kadınların yazıklarının niteliğine dudak bükülüyor, sırf kadınları oldukları için. Ancak günümüzde çok şanslıyız, kadın yazarlarımızın sayısı artıyor” dedi.Sevim Dinç Korkmaz Kültür Bakanlığı’nın bugünkü işleyişini kadınlar için yeterli nitelikte olmadığını da sözlerine ekledi.Korkmaz, bütün kadınlara öğrenmeleri gereken şeyin öncelikle ‘hayır’ demek olduğunu söyleyerek, “Her gün günlük tutar gibi kendi hayatlarını yazsınlar. Bütün yazılanlar kadın tarihini oluşturacak yoksa bir kadın tarihi olmayacak” diye konuştu.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’Nİ HATIRLATTI

Kadın Meclisleri Üyesi Halenur Güneş de, “Kadına yönelik şiddeti toplumsal cinsiyet eşitsizliğine bağlıyoruz. Öldürülen kadın arkadaşlarımız kendi hayatları hakkında karar almak istedikleri için öldürülüyor. Biz Kadınlar Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak, kadına yönelik şiddeti önlemek ve kadın cinayetleri durdurmak için kuruldu. 2009 yılında Münevver Karabulut parçalara bölünerek öldürüldü. O dönem ‘Kızınızı sokağa bırakmasaydınız’ dendi, 2010 yılında Ayşe Paşalı evli olduğu erkek tarafında 1,5 yıl boyunca şiddete uğradı. Bu yıllara kadar kadın cinayeti diye bir terim yoktu. Bu yıllar dönüm noktası oldu. Bu yıllardan sonra kurulan platform verileri bilmek istediğini söyledi. Kamuya yansıyan gazetelerden kadın cinayetlerinin verileri alınmaya başlandı ve 10 yıldır bu veriler tutuluyor. Tabi ki bizim bilebildiğimiz kadarının verileri alıyor. Bakanlık’ta artık 2 yıldır bu verileri tutmaya başladı. Bir şekilde harekete geçmek zorunda kaldılar. Doğru-yanlış veriler ama biz bunu ilerleme olarak görüyoruz” diyerek platformun kuruluş sürecini anlattı.

Güneş, 2020 yılında 300 kadının öldürüldüğünü belirterek, “Aralık ayında bir günde 4 kadın öldürüldü bu çok acı bir şey. Hepsi de haklarını talep ettiği için öldürüldü. Bizim için kadın cinayetlerinin azalması demek 1 yıl boyunca 3 ay boyunca kadın cinayeti olmaması demek. Yoksa rakamların düşmesi kadın cinayetlerinin azalması anlamına gelmez” açıklamalarında bulundu. Şüpheli kadın ölümlerinin arttığını söyleyen Güneş, Aleyna Çakır ve Şule Çet cinayetleri örneklerini verdi. Güneş, Türkiye’de soruşturma ve kovuşturma süreçlerinin etkili yürütülmediğini dile getirdi ve İstanbul Sözleşmesi’nin önemini anlattı. Güneş, İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açıldığı yıl da en vahşi kadın cinayetlerinin yaşandığını hatırlattı ve bu sözleşmenin tartışmaya açılmasının erkeklere şiddet uygulamak için yol açtığını söyledi.

‘EN BÜYÜK PROBLEM GÜVENCESİZLİK’

Müzisyen Seda Günselin Çetinkaya da, kadınların iş hayatında yaşadıkları sorunları anlattı. Çetinkaya, “Kadın müzisyenlere karşı taciz olayları yaşanıyor çok fazla. Seyirciden ya da patronunuzdan mobbinge maruz kalıyorsunuz ancak müzisyenlerin en büyük problemi güvencesiz çalışmak. Opera mezunuyum, 5 senedir işsiz bir müzisyen olarak çeşitli yerlerde çalışıyorum. Bakımlı değilsen, yeteri güzel değilsen sektörde tutunamıyorsun, iş bulamıyorsun. Toplumsal olarak kadından beklenen belli görevler var. Kadınların birçoğu belki de akşam çalışma konusunda dahi partnerleri ile sorun yaşıyor” açıklamalarında bulundu.

‘FIRSAT EŞİTLİĞİ OLMALI’

Girişimci Leyla Koç Somer, farklı çalışma isteği ile kurumsal hayatına son verdiğini ve üretime atıldığını, üreten kadının durmasının söz konusu olmadığını söyledi. Somer, “Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden dolayı ise kariyerle ilgili seçim gerektiğinde kadın daha fedakâr oluyor ve iş hayatına ara verme durumu söz konusu oluyor” diyerek bu konuda da kadınların mağdur edildiğini anlattı. Fırsat eşitliği olması gerektiğini belirten Somer, ‘Yeniden Biz’in bu kapsamda yaptığı çalışmalardan bahsetti. Kurduğu Eğitim Danışmanlık Firmasının ilk girişimcilik deneyimi olduğunu kaydeden Somer, sürekli yeni bir şey yapmak istediğini dile getirdi. Somer, “Öğrenme değişim her zaman devam ediyor” dedi.

Somer, “Kadınlarımız çok çabalıyor, çok güçlü ve çok akıllılar. Sadece eksik olan büyük bir kısmında cesaretti. Yoksa becerikli kadınlarımız var. Daha atak ve cesaretli olduklarında çok daha etkin bir konuma gelecek kadınlarımız” ifadelerini kullandı.

Editör: Haber Merkezi