ÖZLEM KARA/ YUSUF BAŞAR/ İZ GAZETE- İstanbul Sözleşmesi Yaşatır Vazgeçmiyoruz İzmir Kampanya Grubu Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasını Meryem Yıldırım okudu. Yıldırım, “Sözleşmeye alternatif olabilecek “yerli” bir sözleşme hazırlama ve basına sızan bilgilere göre Erdoğan’ın “biraz gündemden düşürün” uyarısıyla Meclis açıldıktan sonraya bırakıldığı söylenen İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme çalışmalarına karşı takipteyiz. Meclisin yeni yasama yılında İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açmayı aklınızdan bile geçirmeyin.

Ve göreve çağırıyoruz. Kadına yönelik erkek şiddetine karşı ve İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması ile ilgili çalışmaları TBMM gündemine alın. Meclis’in tüm çalışmalarında, İstanbul Sözleşmesi’nin gerektirdiği ilkeleri hayata geçirin” ifadelerini kullandı.

'HAKLARIMIZDAN  HAYATLARIMIZDAN VAZGEÇMEYECEĞİZ'

Bir kişi daha eksilmemek için, takipteyiz haklarımızdan ve hayatlarımızdan vazgeçmeyeceğiz ifadelerini aktaran Yıldırım, sözlerine şu şekilde devam etti:  “Kadınların her gün erkekler tarafından katledildiği, cinsel saldırıya uğradığı bir ülkede iktidar ısrarla İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açıyor ve sözleşmenin uygulanmasında çeşitli engeller çıkararak kadınların, çocukların, LGBTİ+’ların haklarını açıkça gasp ediyor. Ülkede kadınların hayatı giderek zorlaşıyor. Pandemi koşullarında kadınların artan bakım yükü, eğitim ve öğretimin bile bir kadın emeği meselesi haline gelmiş olması, ekonomik göstergeler her kötüye gittiği dönemde olduğu gibi artan kadın işsizliği, bu koşullarda kadınların uğradığı ayrımcılık ve şiddet, yaşamlarımızı her zamankinden daha çok zorlaştırıyor. Dahası son yaşanan operasyonlarda olduğu gibi politik kadınlar uydurma gerekçelerle sürekli gözaltı ve tutuklamalarla tehdit ediliyor.

Elbette ki ne bu tehditler ne omuzlarımıza yıkılan dünyanın yükü ne de erkek şiddeti bize geri adım attırmıyor. İstanbul Sözleşmesi’ni Uygula diyen bizler sözleşmeyi tartıştırmıyoruz, uygulatacağız ve takipteyiz. Meclis’in açıldığı bugün de İstanbul sözleşmesi için takipteyiz haklarımızdan ve hayatlarımızdan vazgeçmeyeceğiz. İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasında görevi olan Meclis’in derhal denetim görevlerini yerine getirmesini, kadınların kazanılmış hakkı olan İstanbul Sözleşmesi’nin ayrım yapılmaksızın uygulatılması için harekete geçmesini istiyoruz.

ERKEK ADALET DEĞİL GERÇEK ADALET

Yıldırım, “Bize hayatı dar eden erkeklerin, erkek şiddetinin, bunu meşrulaştıran devletlerin bahanesi çok! Bizim susmaya niyetimiz yok” dedi. Yıldırım sözlerine şöyle devam etti: “Her gün kadına yönelik şiddet haberleri alan biz kadınlar, birçok failin hâlâ cezasız kaldığını, serbest dolaştığını görüyoruz. Uzman Çavuş Musa Orhan tarafından tecavüze uğrayan 17 yaşındaki İ.E. intihar etti ve hastanede hayatını kaybetti. Devlet ise Musa Orhan’ın cezalandırılması için sosyal medyada tepki oluşana kadar hiçbir adım atmadı. Erkek egemen devlet ve adalet yüzünden katiller serbest. Tecavüzcü- katil Musa Orhan’ın serbest bırakılmasıyla devlet kadınlara tecavüzü de katliamı da reva gördüğünü bir kez daha alenen itiraf etti. 28 Eylül’de İstanbul’da bir trans kadın bir erkek tarafından katledildi ve arkadaşımızın ailesinin tüm itirazlarına rağmen fail serbest bırakıldı.Failler serbest bırakılırken; pandemi bahane edilerek çıkarılan infaz yasasıyla şiddet faili erkekler, katiller serbest bırakılırken; Nevin Yıldırım gibi, Aylin Işık gibi hayatlarını kendileri korumak zorunda olan kadınlar hala hapishanedeler. 5 Ocak’tan beri kayıp olan Gülistan Doku için valilik “sonuç alınamamıştır” diyerek arama çalışmalarını bitirdiğini duyurdu. Baş şüpheli Zainal Abarakov’un polis olan babası pozisyonunu kullanarak soruşturmanın bizzat içinde yer aldı, delilleri kararttı, delil uydurdu ve soruşturmayı engelledi. Eğer İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı Uzman Çavuş Musa Orhan daha önce tutuklanmış olurdu.

Eğer sözleşme uygulansaydı Zainal’ın babası soruşturmaya müdahale edemez, Gülistan Doku’ya ne olduğunu bilirdik. Eğer sözleşme uygulansaydı Aleyna Çakır, Remziye Yoldaş, Duygu Delen, Rihab El Rihabi, Nadira Kadirova, Ebru Erdem cinayetleri şüpheli ölüm olarak geçmezdi. Cinayetlerin üstünü kapatmaya çalışan erkekler, siyasiler, kolluk kuvvetleri cezasız kalmazdı.

İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı, cezasızlık ve faile hoşgörü son bulsaydı, bugün birçok kadın yanımızda olabilirdi.

Yaşamak için, haklarımız için, İstanbul Sözleşmesi için takipteyiz ve sormaya vveyaşamak için ısrara devam edeceğiz

Evde, sokakta, kampüslerde, iş yerlerinde şiddete maruz kalan biz kadınlarız, şiddet failleri cezasız kalan biz kadınlarız, İstanbul Sözleşmesi uygulanmadığı için ölen biz kadınlarız, LGBTİ+’larız.  Ve bizler Emine Bulut için, Pınar Gültekin için, Şule Çet için, Hande Kader için nasıl sokakları doldurduysak bugün de Meclis’in İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasına dair sorumlulukları için sokaklardayız.

Duygu Delen, Mehmet Kaplan tarafından 4.kattaki bir evin balkonundan itilerek öldürüldü.  Mehmet Kaplan ifadesinde “tartışmıştık, kendi atladı” dedi. Davaya kısıtlama getirilmesi sebebiyle Duygu’nun otopsi raporu bile avukatlarına bir süre gösterilmedi. Sonraki günlerde ise Mehmet Kaplan’ın alkollü araç kullanarak bir kadının ölümüne sebep olduğu, ev hapsinde ve adli kontrolde tutulması gerekirken buna uymadığı, dışarıda serbest dolaştığı ve hiç denetlenmediği ortaya çıktı. Şüpheli kadın ölümlerinde gizlenenin erkek şiddeti olduğunu biliyoruz.

Meltem Dağ, Serap Ö, Handan Bul, Sezay Kosçak boşanmak istedikleri için erkekler tarafından katledildiler. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun etkili bir şekilde uygulanmadığı için kadınlar katledilirken şüpheli, faili meçhul cinayet diyemezsiniz! Failler ortada ve faillere cesaret veren kadın düşmanı politikalar da ortada!”

Editör: Haber Merkezi