SERAP ATKAN / İZ GAZETE - Tiyatro oyuncusu Nazlı Masatçı ve İz Gazete köşe yazarımız dramaturg Gizem Yerik, onları tiyatroya iten nedenleri anlattı. Küçük yaşlarda bulduğu her şeyi okuduğunu söyleyen Yerik, okumanın onu yazmaya götürdüğünü ve böylece Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları / Dramatik Yazarlık Bölümünü kazandığını söyledi. Masatçı ise ilkokulda tiyatroya başladığını ve en büyük ilhamının yine tiyatro sanatçısı olan ağabeyi Orçun Masatçı olduğunu ifade etti.

Tiyatroya nasıl başladınız, bir ilhamınız var mı?

Gizem Yerik: Ben parçalanmış bir ailede, anne baba ayrı bir çocukluk geçirdim; o yaşlarda her şey çok romantik ve çok trajikti. Kendi içimdeki birçok şeyi halledebilmenin ve yine kendi içimde birçok şeyden uzaklaşabilmenin bir çaresini bulmuştum; okumak. 6,5 yaşında iken okumayı söktüm, dedemle birlikte gazete köşe yazılarını okumaya başladım. Sonrasında elime ne geçiyorsa okudum; bir ürünün içeriğinden tutun da sakız fallarına dek her şeyi okuyordum. Bu durum yaşamımın geneline baş etmek mottosu olarak sirayet etti. Okumak eylemi beraberinde bir güdüyü de tetikledi: yazmak. 7 yaşında iken babamın iş arkadaşlarına, anneme, öğretmenlerime, arkadaşlarıma şiirler ve mektuplar yazarken buldum kendimi; yazmak. Baş etmek dışında, hayatın bir kilidini daha açmıştım; kendimi var edebilmek ve en doğru şekilde ifade edebilmek. Yaşım ilerledikçe, yazmak dışında hiçbir şeyle meşgul olmak istemediğimi fark ettim. Liseden sonra Güzel Sanatlar Fakültesi özel yetenek sınavlarına girdim ve Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne Sanatları / Dramatik Yazarlık Bölümünü kazandım. Tiyatroya ve sanata dahiliyetim de böyle başladı.

Nazlı Masatçı: Tiyatroya ilkokulda başladım. Aslında ilkokul 1. sınıf iken baleye başladım. Yan sınıfın öğretmeni okulun yılsonu gösterisi için tiyatroya öğrenci aramak için girdiği sınıfım da ‘Sen gelmek ister misin?’ diye sordu ve kabul ettim. Yılsonu için okulun iki piyes grubu vardı. Biri İngilizce bir oyun, diğeri ise Türkçe. Türkçe oyunda oynamaya başladım. O yaşlarda bildiğim sanatçılar olmasa da daha sonra ilham aldığım bir ağabeyim vardı. Sayısız isim oldu ilham aldığım ve değişiyor da bu isimler. Ama ağabeyim hala listenin başındadır.

'ZULME KARŞI DİRENİŞ YOLU SANAT ÜRETMEK'

Türkiye’de muhalif kadın olmayı nasıl tanımlıyorsunuz?

Gizem: Kadın olmak, dünya genelinde başlı başına bir mesele fakat erkek egemen iktidarın en katı biçimde hüküm sürdüğü Ortadoğu coğrafyası ve Türkiye özelinde kadınlık çok daha zor. Ataerkil yapıya karşı durmanın, cins bilinci ile kimliğini ortaya koymanın, üretmenin, ben de varım diyerek muhalif olmanın önce insan, sonra ise kadın olarak ağır bedelleri var.

Oyunların yüzünden tutuklandın. Türkiye’de muhalif kadın olmayı nasıl tanımlıyorsunuz?

Nazlı: Bir ülke klasiği ile cevap vererek başlayayım madem ‘ülkede kadın olmak bir hayli zor iken muhalif olmak 3 kat daha zor’. Şaka bir yana, elbette, zor günler gördük geçmişten bu güne ve gittikçe kötüleşen koşullarda insana dair ne söylesek muhalefet! Sadece kadın değil erkeği, çocuğu, hayvanı, ağacı ile yaşam gittikçe zorlaşıyor ülkemizde. Benim bildiğim zulme karşı tek direniş ve kurtuluş yolu, sanat üretmek! İşte tam da bu sebepten cezaevi deneyimim oldu. Sanırım fena iş çıkarmadım. Umut ediyor, inanıyor ve çabalıyoruz ki başka bir dünya mümkün olacak.

Tutuklanmanız hayatınızı, bakış açınızı değiştirdi mi?

Gizem: Dünya görüşümde ve bilinç inşamda değişen hiçbir şey olmadı, aksine inancım kuvvetlendi diyebilirim. Fakat karakteristik anlamda bazı olumlu değişimler yaşadığımı kabul etmeliyim; bu süreçle birlikte ve bu süreçten sonra daha sabırlı, azimli ve direngeç biriyim.

Nazlı: Tutuklanmam bana herhangi bir kayıp yaşatmadı. Aksine 18 harika kadın ile tanıştım. Muazzam hikâyelerini dinledim. Sevincin de acının da sadece paylaşılarak yaşandığını öğrendim. Her kadının bir diğer kadının saçını okşamaya hazır olduğunu gördüm. Bizi yargılayanların da kim oldukları ile içeride yüzleştim ve emin oldum. İçeride iken çok defa saatlerce susma anlarının arasında kendime ‘ben haklıyım’ dedim. Birçok kere bildiğimin sağlamasını yaptım. İnsanları can kulağı ile dinledim ve ‘biz haklıyız’ dedim. Merhamet ve vicdan sana yol gösterir ben hiç ağırlığını yaşamadım. Kahraman değildim elbet ama suçlu olmadığımı çok iyi bilerek geçti zamanlarım.

'KADINLAR; SÖZ ÇOĞALDIKÇA YALNIZ OLMADIKLARINI FARK EDİYORLAR'

Oynadığınız oyunlar, toplumda kadın meselelerine dâhil oluyor mu?

Gizem: Oyuncu olarak yer aldığım oyunlar olsa da ben işin mutfak, yani yaratım aşamasındayım. Bizler yani ben ve birlikte yürüdüğüm yol arkadaşlarım politik sanat yapıyoruz. İnandığımız bir dünya görüşü var ve bu alanda üretiyoruz. Yanı sıra ben kendini feminist-aktivist olarak tanımlayan bir kadınım. Tüm bunlarla beraber yaptığımız işin kadın meselesine değinmemesi imkansız. Dahil olmanın ötesinde, feminizm yaptığın işin öznesi ve de merkezinde diyebilirim.

Nazlı: Oynadığımız oyunlar toplumun tüm meselelerine dâhil oluyor. Biz bir dert üzerine tiyatro yapıyoruz. Üretirken bize uzak olan hisler duygular ve beklentiler değil bunlar. Biz de bu ülkede herkes gibi yaşayan ancak yolunu sanat üretimi ile ilerletmek isteyenleriz.

Oyunlarınız kadınlarla dayanışmayı ne kadar etkiliyor?

Gizem: Kadınlar, söz ve ses çoğaldıkça bilinçleniyor, yalnız olmadıklarını fark ediyorlar. Evlerinden, odalarından çıkarak dünyanın her yerinde kendileri gibi kadınlar olduğunu, dayanışarak başka bir dünya yaratmanın mümkün olduğunu görüyorlar ve cesaretleniyorlar. Kadın mücadelesi de bu bilinçle organik bir biçimde örgütlenerek yükseliyor zaten.

Nazlı: Geçmişte farklı kadın grupları ile çalışmalar yaptık ve çoğu seyirci ile buluştu. Kendi ekibimizin içinde her yıl kadın oyunlarımız ile sahnelerde mahallelerde alanlarda kadınlarla buluşuyoruz. Ve inanılmaz geri dönüşümler alıyor, birbirimiz ile güçlü bağlar kuruyoruz. Hikâyelerimiz zenginleştiriyor, dertlerimizi hep bir elden küçültüyoruz. Biz birlikte iken çok güçlü olduğumuzu her bakımdan biliyoruz.

İzmir’deki sanat camiasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gizem: İzmir’de hâlihazırda bir Şehir Tiyatrosu olmaması durumu uzunca süredir tartıştığımız bir konuydu fakat yakın bir zamanda bu eksiklik giderilecek. Bununla ilgili adımlar atıldı ve çalışmalar yürütülüyor. Bunun yanı sıra İzmir Devlet Tiyatroları’nın diğer şehirlere göre daha kısır üretimlerde bulunduğunu düşünüyorum; zamanla bu da aşılacaktır eminim. İzmir; yaşayan, canlı bir şehir. Nitelikli üniversiteleri olan ve genç nüfusu fazla bir şehir… Kültür sanat alanında arz - talep denklemi değerlendirildiğinde bir sanat şehri olabilir.

Nazlı: İzmir'de çok değerli, çok yönlü sanat grupları var. Birbiri ile dayanışma gösteren ya da bunu talep eden ekipler. Tabi ki arzum sanatçıların güzel günler kadar zor günlerde de birbirleri ile iletişimde, ortak paydada üretim sağlamaları.

'BİZ KİM OLDUĞUMUZU, GÜCÜMÜZÜ BİLİYORUZ'

8 Mart size neyi ifade ediyor?

Gizem: 8 Mart, tüm dünya kadınlarının tek ses olduğu ve sisteme karşı ‘biz de varız’ diye haykırdığı muazzam bir gün. Tanışan, tanışmayan milyonlarca kadın birbirinden güç alarak alanları dolduruyor; sınıfların, statülerin, ırkların ve coğrafyaların yerle bir ederek, partiler ve siyasetler üstü bir dayanışmanın bileşeni olarak tarihe not düşüyorlar. Dünya artık eski dünya değil; kadınlar her yerdeler ve kendilerinden çalınan tüm hakları geri almaya kararlılar. 8 Mart, erkek iktidarına bu gerçeği kabul ettirmekte referans gösterilebilecek en kayda değer tarihtir.

Sizin aracılığınız ile dünyanın her yerindeki kız kardeşlerimi kucaklıyor ve her birinin ayrı ayrı 8 Mart Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Kadın, yaşam, özgürlük. Jın, jiyan, azadi!

Nazlı: 8 Mart sadece bir takvim yaprağından ibaret değil elbette. Kadınların cins bilinci adına farkındalık yaşaması için yüksek sesle ve binlerce sesin bir arada yükselmesi yalnız olmadığımızı hissettiren anlardan. Tüm başlıkların altı bomboş kalıyor yada vahşi bir güç belli değerleri yok etmeye çalışıyor olabilir. Biz kim olduğumuzu, gücümüzü iyi biliyoruz. Tarihi, kadını ve mücadelesini bastırmak, yok etmek isteyenlere inat, hiç yılmadan sesimizi yükseltecek, dans edecek, şarkılar söyleyerek yeniden daha güçlü notlar yazacağız tarihe. Dün olduğu gibi yarın da kız kardeşlik kazanacak. Çünkü kadın, kadının yurdudur!

Editör: Haber Merkezi