YAĞIZ BARUT / İZ GAZETE - Türkiye’de son dönemlerin en çok konuşulan ve iktidar tarafından en çok hedefe alınan siyasetçisi CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile 8 Mart’a özel söyleştik. İstanbul’un ilk kadın il başkanı olan CHP’li Kaftancıoğlu, yükselen kadın mücadelesinden kadınların örgütlülüğünün önemine kadar birçok sorumuza samimi yanıtlar verdi. Kaftancıoğlu, ‘Tek adama karşı çok kadın’ diyerek kadın mücadelesini görünür kılmaya çalıştıklarını vurguladı.

KADINLAR DA YÖNETİR

İstanbul’un ilk kadın il başkanısınız ve iki kez kongreyle seçildiniz. Bu durum size ne hissettiriyor ve bunun Türkiye'ye verdiği mesaj nedir?

Ordu’nun bir köyünde doğup cumhuriyetin bana ve kadınlara sağladığı imkânlar sayesinde kendini var edebilmiş bir kadın olarak cumhuriyeti kuran CHP’nin İstanbul’da ilk kadın il başkanı olmam kıymetli. Bu durum kendimi özel hissettiriyor. Bana hissettirdiklerinin yanı sıra bütün kadınlar ve kadın mücadelesi anlamında önemli buluyor ve bu sorumlulukla çalışıyorum açıkçası.

Yaşamın her alanında olduğu gibi siyasette de kadın olmak çok kolay değil. Ama biz kadınlar bulunduğumuz yerlerde daha fazla çalışarak, örgütlenerek ve elbette başarılı olarak bu zorlukları hep birlikte aşmak durumundayız. Üreten kadınların siyaset arenasında da yöneten kadın olabileceğini göstermesi açısından bulunduğum noktayı tüm kadınlar adına fırsat olarak görüyorum. Erkek egemen sistemin doğurduğu eşitsizlik yapı, cinsiyetçi dil, eril bakış açısının olduğu her yerde kadın olarak mücadele etmeniz gerekiyor. İki kere kongreyle seçilmiş bir il başkanı olmam her şeyden önce kadınların yönetebiliyor olmasının ikinci kez tescili sayılabilir.

‘KORKAN ASLINDA ONLAR’

İktidar tarafından sürekli hedefe konmanızla ilgili olarak, “Kadın kimliğimle, siyasette koyduğu iddiaları hayata geçirmek için çalışan, sadece çalışan bir il başkanıyım. ‘Kadındır korkutur, sustururuz’ diye düşünmüş olmalılar ama düşündükleri gibi olmadı” diyorsunuz. Buradan yola çıkarak soruyorum; ‘AKP, muhalefetin güçlü siyasi figürlerinden korkuyor ama güçlü kadın siyasi figürlerinden ise ödü kopuyor’ diyebilir miyiz? Ayrıca, ‘Bir kadını nasıl korkutamayız’ düşüncesi, AKP'nin en büyük korkusu olabilir mi?

Kesinlikle öyle. Tek adam anlayışlarını en çok korkutan şey, kadınlar ve örgütlü kadın mücadelesidir. Çünkü örgütlü çok kadın, tek adamların gidişini hızlandırır. Bu nedenle siyaset arenasında da kadınlara dönük saldırılar, hedef almalar daha fazla ve acımasız olabiliyor. Bilinen bu gerçeği İl Başkanlığı yaptığım süre boyunca deneyimledim. Burada unutulmaması gereken durum kadınların artık güçsüzleştirme politikalarına boyun eğmeyeceğidir. Her zaman söylediğim gibi, güçsüz kadın yoktur; güçsüzleştirilmiş kadın vardır.

Erkek egemen siyasetin parçası olmadan kadın gibi yani kadın bakış açısıyla siyaset yapmaya çalışıyor olmam da iktidarı rahatsız ediyor. İktidarın üzerimde baskı kurmak istemesinin sebeplerinden biri de bu. Kadın kimliğimizden taviz vermediğimiz sürece erkek egemen bakışın iktidarda vücut bulmuş hali olan günümüzün tek adam iktidarının baskıları bizi yıldıramaz; aksine güçlendirir. Böylesi bir durumda erkek egemen siyaseti içselleştirmiş iktidardan korkmam gibi bir durum söz konusu olamaz. Korkan ben değilim aslında onlar.

‘ACI BİR GERÇEKLİK’

İstanbul'un 39 ilçesinden 1'i, İzmir'in 30 ilçesinden 4'ü kadın belediye başkanları tarafından yönetiliyor. Tablo bu anlamda çok karanlık değil mi? Ayrıca, kadın başkanları takip ediyor musunuz, performansları sizce nasıl?

Bu konu, üzerinde uzun düşünmemiz ve düşünmekle kalmayıp mücadelesini vererek aşmamız gereken bir durum. Acı bir gerçekliğimiz. Yaşamın her alanında olduğu gibi siyaset arenasında da eşit temsiliyetin sağlanabileceği bir geleceği hep birlikte inşa etmeliyiz. Üzülerek ifade etmeliyim ki, 2021 yılındayız ve kadınların kazanımları neredeyse Atatürk’ün biz kadınlara sağladığı hakların gerisine düşmüş durumda. Hep birlikte büyüteceğimiz ve büyütmek zorunda olduğumuz kadın örgütlülüğüyle kadınların siyasete katılımını artırdığımızda, sadece talep eden olmak yerine mücadele eden olduğumuzda önümüzdeki süreçte bu eşitsiz durumun çok daha olumluya gideceğini düşünüyorum. “Tek adama karşı çok kadın” diyerek kadın mücadelesini savunuyorum ancak bunu daha çok görünür kılmalıyız. Partimizdeki kadın belediye başkanlarımızı, yöneticilerimizi yakından takip ediyor, başarılarından ötürü sonsuz mutluluk duyuyorum.

DEĞİŞİM KADINLA GELDİ

HDP’nin eşbaşkan ve fermuar sistemi hakkında ne düşünüyorsunuz? Ayrıca partinizde de kadın kotası var ama onunla da ilgili bazı noktalarda eleştiriler geliyor. Kadınların ismi, seçilemeyecekleri sıralarda sadece kota nedeniyle geçiyor.

Konuyu tek başına partilerin sistemi üzerinden değil; farklı bir açıdan ele almak daha doğru olabilir. Türkiye, kadınlara seçme ve seçilme hakkını veren ilk ülkelerden biri olarak dünyaya örnek oldu. Sadece bu durum bile cumhuriyetin kadına bakışını net bir şekilde ortaya koyuyor. Farklı siyasi partiler, kadın temsillerine yönelik farklı yöntemler uyguluyor. Her şeyden önce kadın temsiliyeti için bir çaba gösterilmesi oldukça kıymetli. Toplumun kadına biçtiği rol, sosyolojik ve kültürel kodlarımız nedeniyle siyasette yönetim kademelerinde yer almak ya da listelerde yer almak çok kolay olmayabiliyor. Partimizde yüzde 33’e çıkarılan kadının listelerde var olmasına vesile olan cinsiyet kotası, eşitlik sağlanıncaya kadar kıymetli bir pozitif ayrımcılık. Ancak partilerdeki kadın erkek üye sayısının eşitlenmediği, kongrelerde, aday adaylıklarında kadın sayısını erkeklerle eşit sayıya yaklaştırmadığımız sürece listelerde alt sıralarda olmaya devam edilir ki kadınların siyasette bu durumu değiştireceğine inanıyorum. Keşke böyle bir uğraş içerisine girilmek zorunda kalınmasa ve cinsiyet eşitliği toplumun her bir kademesinde tam anlamıyla sağlansa. Bugün burada sizinle 16 milyonluk bir şehrin kadın il başkanı olarak konuşuyorum. Benim 25 yıl boyunca kazanılamamış bir şehrin il başkanı seçilmem değişimin kadınlar ile birlikte gelebileceğine inanılmasının da bir göstergesiydi.

‘MESAJ SADECE KADINLARA DEĞİL!’

Geçtiğimiz günlerde AKP’li Özlem Zengin’e yapılan cinsiyetçi saldırıları kınadınız ancak yargının tutumunu da eleştirdiniz. Muhalif kadınlara her türlü saldırı ‘takipsizlikle’ sonuçlanırken Zengin’e yapılan saldırı sonucunda ‘tutuklama’ çıktı. Yargı eliyle muhalefete ve kadınlara nasıl bir mesaj verilmek isteniyor?

Partisi, kimliği, düşüncesi ne olursa olsun kadına dönük cinsiyetçi bir yaklaşımı ve saldırıyı kabul etmem mümkün değildir. Türkiye’de siyasallaşan yargı son dönemlerde ise araçsallaştırıldı. İktidar yargı aracılığıyla sadece kadınlara değil tüm muhaliflere mesaj veriyor. “Benim gibi düşünmüyor, benim işime geldiği gibi davranmıyorsan seni cezalandırırım” mesajı. İktidarın verdiği diğer önemli mesaj ise herkese eşit hukuk yerine kişiye özel hukuku işletiyor olması. Yani muhalif kadınlara dönük her türlü hakaret, cinsiyetçi saldırı, tehdit serbest; kendi partisindeki kadınlara yapılınca jet hızıyla gerekçe bulup tutuklama! İşte bu nedenlerden ötürü halkın yargıya olan güveni yerlerde sürünüyor. Yeniden hukukun üstünlüğünü tesis ettiğimizde bu sorunların tamamının nasıl birdenbire ortadan kalktığını göreceğiz hep birlikte.

‘AŞILMAYACAK ENGEL YOK’

Son dönemde yükselen kadın mücadelesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Toplumlarda çok uzun sürelerden beri kadın mücadelesi hep var olmuş, kimi dönemlerde baskılanmış kimi dönemlerde görünür kılınmıştır. Kadın mücadelesi ve elde edeceğimiz kazanımlar ülkemizde de yürünmesi gereken çok uzun bir yol. Nadiren düz hızlı ilerlediğimiz, çoğu zaman engebeli yolda takıldığımız, kimi zaman düştüğümüzü sandığımız. Ama hiçbir zaman geriye dönmeyi düşünmeyip daima ileriye taşımayı hedeflediğimiz.

‘Son dönemdeki yükselen kadın mücadelesi söylemini’ çok doğru buluyorum. Bunun iki nedeni var. Birincisi iktidarın baskıcı politikaları karşısında korkmadan sesini çıkarabilen kadınlar; ikincisi ise biz kadınlar yine son yıllarda kimliklerimizden ve kim olduğumuzdan bağımsız sadece kadın kimliğimiz ve ortak taleplerimiz noktasında daha güçlü bir araya gelebilmeyi başarabiliyoruz. Bu iki durum kadın mücadelesinin yükselmesine vesile olurken inanıyorum ki çok kısa sürede kadınların birçok alanda kazanımları olarak karşımıza çıkacaktır. Ve son olarak söylemek isterim ki örgütlü kadın mücadelesinin aşamayacağı hiçbir engel yoktur...

Editör: Haber Merkezi