Bana göre sanat; ahlaksal, ekonomik, siyasal, dinsel fikirlerin dışında bir güzellik yaratmaktır. Aslında sanatçının da amacı budur. Kendi bireysel ihtiyaçlarını tamamlayan bir bireyin varoluşunu tamamlayabilmek için bir güzellik yaratmak adına başvurduğu yollardan biridir sanat. Dünyada öylece duran bir renk, bir ses, bir taş sanatçının elinde bir güzelliğe dönerken, gerçek sanatçılar için diyorum, bu dönüşümde toplumsal veya bireysel bir fayda aranmaz. Sanat, tek başına güzelliğin izdüşümüdür; güzelliği arayan insan da bu duygularını sanat eserlerinden tatmin eder.

Günümüzde ise sanat, maalesef kapitalist düzenin faydacı sanatı olmuştur. Toplumumuzda bu konuda genelde bir rant kavgasıdır sürüp gidiyor. Sanatta başarı, sık televizyonlara çıkıp gazetelerde boy boy fotoğraflarının çıkması değildir. Başarılı bir sanatçı da engellenmekten korkmaz, çünkü gücünü siyasi, dini, ekonomik güçlerden almaz! Eserini asırlarca yaşatacak o güzellik duygusunu verebiliyorsa zaten yaşar. Ancak günümüz Türkiye’sinde görüyorum ki her açıdan özgür olması gereken sanat, dört bir koldan kuşatılmış.

Şu mitinge katılırsan sen iyi sanatçısın, demek sanatın can damarını baltalamak gibi bir şeydir bana göre.15 Temmuz kanlı darbe girişiminden sonra mitinglere katılanlar ve katılmayanlar olarak sanatçıları ayrıştırmak, toplumumuzda yol gösterici olması gereken kişilerin sanat adına çok büyük yanlışlıkları yaptıklarının göstergesidir. Hepimiz darbeye karşıyız, ama sanata da bu tür davranışlarınızla darbe vurmayın!

“Sanat, faydasızın araştırılmasıdır “ denilir. Yani sanatta hiçbir siyasi, ekonomik, dinsel fayda yoktur. Sanatın ve sanatçının tek amacı, güzellik duygusunu ortaya çıkarmaktır. O güzellik duygusunu sürekli hisseden bireylerin oluşturduğu toplumlar da genellikle insan ilişkileri de beklenen özelliklere sahiptir. Bakın sanatı ve sanatçıyı yücelten toplumlara: demokrasi, adalet, özgürlük, insan hakları toplumun her katmanına inebilmiştir. İnsan ilişkilerinde hukuk kurallarının ötesinde etik davranışlar egemendir. Erkek kadını aşağılamaz, ona değer verir ve yüceltir. Asgari düzeyde yaşama koşulları oluşturulmuştur. Çevreye doğaya önem verilir. Caddeleri tertemizdir örneğin. Sokağa çöp atılmaz, tükürülmez. Hayvan hakları vardır. Hayvanlara işkence yapılmaz. İnsanlar yaşam hakkına saygı gösterir ve trafik kurallarına uyulu… Bizim için hayal gibi değil mi? Şimdi şu soruyu sorduğunuzu duyar, gibiyim. Bu kadar iyi bir toplumdan bahsediyorsun, o halde bu noktada sanatın toplumsal fayda yönünü de, düşünmek gerekmez mi? Evet, sanatın bir toplumsal yönü vardır, olmalıdır da. Ancak sanatın kendiliğinden ortaya koyduğu güzellik duygusu toplumu zorlamaya gerek duymadan istenilen güzel davranışları ortaya çıkarıverir. Yani sanat bir bakıma insandaki kaba, çirkin yönleri kendiliğinden bir güzelliğe dönüştürür. İstediğin kadar zorla, sanatsız bir milleti istenilen uygarlık seviyesine getiremezsin.

Sonra ne olur, biri çıkar: ”Darbeye karşıyım, ama Yenikapı’daki şova katılmayacağım!” diyerek kişisel görüşünü özgürce ortaya koyan bir sanatçıya öteki, saygısızca küfreder. Bu küfrü edenin hangi faydacı toplumsal misyonu savunduğu açıkça bellidir ve gereken tepki kendine verilmiştir ve benim kişisel olarak bu noktada amacım Sıla’nın sanatını ve popülaritesini savunmak değil, ancak Sıla göz önünde bir sanatçıdır, bu yapılan bir linç girişimidir ve ben bunu doğru bulmuyorum!

Bu vahim olay bugünlerde bana aksine iyi bir olayı hatırlattı. CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Hacı Bektaş Veli’yi Anma etkinliklerinde yaptığı konuşmada, insana duyulan sevginin temelini adaletin oluşturduğunu, belirterek “Hacı Bektaş Veli, hatalardan arınmanın yolunun özeleştiriden geçtiğini bizlere öğretmiştir. Sorunları nefretle ve öfkeyle değil, sevgi ve adaletle çözmüştür.” demiştir. Böyle bir bakış açısına sahip olmak sanırım günümüzde toplum olarak bütünleşmek açısından çok önemli.

Orta Çağ’da Batı’da sanatçılar asılıp kesilirken insan sevgisini bu kadar geniş bir coğrafyaya sanatıyla anlatan Hacı Bektaş ‘tan birbirimize tahammülsüz bir noktaya nasıl geldiğimizin sebeplerinden biri de işte bu tür davranışlardır.

 “Sevgi varken nefret niye,

Barış varken savaş niye,

Kardeşlik varken didişmek niye,

Dostluk varken düşmanlık niye,

Hoşgörü varken bağnazlık niye,

Özgürlük varken tutsaklık niye,

Adalet varken, haksızlık niye?” diyen Hacı Bektaş Veli’nin bu güzel düşüncelerinin toplumumuza örnek olması dileğiyle…