Pandemi sonrasında İzmir’in sahil kenarı kasabalarının yanı sıra bir yerde daha nüfus arttı. Yazın sıcak, kışın yoğun poyrazlı ve tuzun bol olduğu yerde insan yavruları olarak yaşamaktan geri duracağımız Gediz Deltası’nda da nüfus arttı. Geçtiğimiz günlerde 18 bin flamingo yavrusu yumurtadan çıktı.

Bu artışın nedeni pandemi falan da değil. Flamingoların rutini bu... Gediz Deltası’nda şartlar uygunsa yani yeterince korunaklı, fiziksel şartları uygun üreme alanı varsa doğal bir süreç. Flamingolar Gediz Deltası’nda rahatça yaşasın, çoğalsın diye bilimsel yöntemlerle üreme adası rehabilitasyonu yapıldı. Dünyada bu tür için sayılı ve örnek işlerden biriydi. Köpek, tilki, çakal ve hatta insan üreme döneminde adaya çıkıp flamingoları rahatsız etmesin diye kapılar yapıldı, yapılıyor. Gediz Deltası’nda doğan flamingolar nereye gidiyor, ne yapıyor diye de izleme çalışmaları yürütülüyor. Bütün bu işleri birbirinden farklı uzmanlık ve imkanlara sahip kurumlar yapıyor. Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Ege Üniversitesi ve Çamaltı Tuzlası’nın işletmecisi Binbir Gıda, Doğa Derneği ve Türkiye’nin her yerinden gönüllü kuş gözlemcileri.

Yeni İzmirli 18 bin flamingo, şimdilerde yetişkin flamingoların taşıdığı minik karidesler ile beslenip palazlanıyor. Kısa bir süre sonra da uçarken Mavişehir’de, İnciraltı’nda ve Kuş Cenneti’ndeki tuz tavalarında beslenirken göreceğiz. Yeni İzmirli olduklarını da diğer flamingolardan farklı olarak kirli gri renklerinden ayırt edeceğiz.

Flamingolar, Türkiye’de sadece Konya’daki Tuz Gölü ve hemen yanı başımızdaki Gediz Deltası’nda kuluçkaya yatıyor. Sonra ver elini Akdeniz ülkeleri diyerek uça uça geziyorlar. Bacaklarına takılan ve üzerinde Türkiye’de halkalandığını belirten numaralı halkalar sayesinde nerelere gittiklerini biliyoruz. Yoksa bilmek güç. Leylek, şahin gibi yırtıcı kuşların göçünden çok farklı bu arkadaşların göçü. Dağınıklar az biraz. Canları ne zaman nereye isterse. Bugün İzmir, yarın Ayvalık, öbür günler belki İtalya, Fas, Fransa...

Ötüşü, uçuşu, kur dansı ayrı izlenesi olan flamingolar İzmir’in doğa gibi yaşayan yanını temsil ediyor. Yaşadıkları Gediz Deltası, İzmir’in önemli tarım alanlarından. Beslendikleri tuzlu sular, 1800’lü yıllardan bu yana deniz tuzunun üretildiği yer. Yanı başlarındaki Homa Dalyanı, yüzlerce balıkçının yuvası.

Hal böyleyken her yıl yumurtadan çıkan flamingoların aramıza katılışını bütün İzmir olarak kutlasak fena olmaz mı? Yazın gelişine, yüz yıllardır süren doğuma, Gediz Deltası’nın İzmir’e kattıklarına şükür demek gibi... Şehrin meydanlarına kurulan dev ekranlarda flamingoların üreme adasını izlememizin önünde pek bir engel yok. Üreme adası tam zamanlı kameralar ile devamlı izleniyor ve Kuş Cenneti’ndeki ziyaretçi merkezine gidenler canlı yayında adayı izleyebiliyor. Gündoğdu Meydanı’nda binlerce İzmirli aynı anda yavrunun yumurtadan çıkışına tanık olsak... Pembe kadının değil flamingonun rengidir deyip sokaklarda kadın erkek demeden pembe kıyafetlerle gezsek... Bandolar çalsa dans etsek...

Flamingolar sınırlı bir kitlenin ilgisini gördü şimdiye kadar ama daha fazlasını hak ediyor. 12 yıl kadar önce İzmir’de bir kamu kurumunun yöneticisi “İzmir’de flamingo olduğunu bilmiyordum, Flamingo Yolu dizisinden dolayı Amerika’da yaşadıklarını sanıyordum” dediğinde susup kalmıştım. Temsil ettiği görev ve kurumun bilmemesine şaşırarak... O günden bu güne çok şey değişti, bilmeyen kurum temsilcisi bugün yoktur. Ama hala bu kuşların İzmir için taşıdığı anlamın farkında olmayan İzmirliler var. Yanı başımızdaki insanın derdini anlayamıyor, onu fark edemiyorken flamingoları fark etmemek normal. Hayatın tuhaflıkları bunlar hep.

Dünya kadar tuhaflığa rağmen arada kutlama yapmayı hak ediyoruz. Birlikte yanan ormanlara üzüldüğümüz gibi dünyaya İzmir’de gözünü açan flamingolara da birlikte sevinebiliriz.

Tebrikler, yeni hemşerilerin oldu!