İzmir Kent Konseyleri Birliği, TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından da sıkça gündeme getirilen Çeşme Planları’ndan ekoloji tartışmalarına kadar birçok konunun ele alındığı Yarımada Çalıştayı’nı geçtiğimiz Cuma günü düzenledi.

İzmir’in en önemli ekolojik zenginliklerinden olan Yarımada bölgesinin değerleri, mevcut sorunları, planlama süreçleri ve nasıl bir Yarımada sorusuna kentin tüm bileşenleriyle birlikte cevap aramak amacıyla düzenlenen Yarımada Çalıştayı/Forum etkinliğine sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin ve bilim insanlarının yanında belediye başkanları ve siyasetçiler de katıldı.

Pek çok değerli konuşmanın ve katkının yapıldığı Çalıştay/Forumda öne çıktığını düşündüğüm örneğe yer vererek, Yarımada Çalıştayı’na konu olan turizm ve kentleşme politikalarına dair düşüncelerimi paylaşarak yazımı bitireceğim.

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal Çalıştay’da yaptığı konuşmada ekolojik rant talanının iktidar ile ilişkisini hatırlatarak, “İkizdere’de ve Cerattepe’de yapılmak istenen İzmir’de Çeşme’de, Karaburun’da da yapılmak isteniyor. Meselenin adını koymak lazım, Saray Rejimi ve onun tek adam iktidarı” değerlendirmesinde bulundu. Mesele siyasaldı…

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, forumda söz alarak  “Bir belediye başkanının asli görevinin, görev yaptığı kenti korumak olduğunu düşünüyorum. Çünkü hiçbir belediye başkanının görev yaptığı yer, babasının yeri değildir. Ben de sonuna kadar bu şehri korumak için çalışacağım” dedi. Başkanlar mesuldü…

Efes Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel ise, kentlerinde yürüttükleri ekoloji mücadelesinden örnekler vererek, aynı fikirlere sahip insanların salonlarda toplanmasının ötesinde kentlerde ve köylerde halkla birlikte ekoloji mücadelesinin büyütülmesi gerektiğini vurguladı. Belediye başkanlarının, sivil toplum örgütlerinin desteğine ve halkla birlikte mücadeleye katılımlarına ihtiyacı olduğunu hatırlattı. Halkla birlikte mücadele şarttı…

Buraya kadar aktarımlarla geldikten sonra, şimdi ekolojik kriz derinleştikçe dört bir yanda felaketlerle karşımıza çıkan sorunlara dair genel yaklaşımımızı paylaşabiliriz.

Yarımada Çalıştayı’na konu olan turizm ve kentleşme politikalarını, sorunlar, çözüm ve yöntem olmak üzere 3 düzeyde ele almak mümkün.

Birinci düzey: Sorunlar

Ekolojik bütünlüğü ve tüm toplumu temel almayan kentleşme politikaları ekolojik krizi derinleştiriyor. Günlük siyasi ve ekonomik çıkarlar uğruna, telafisi çok zor veya mümkün olmayan ekolojik ve toplumsal tahribatlar yaratılıyor. Bir kaç örnek vermek gerekirse; Marmara Denizi’nin ölümü, İzmir depreminde Bayraklı’da yaşanan yıkım, sel ve su baskınları, nehir ve deltalardaki kirlilik, kuraklık, toprak kirliliği...

İkinci düzey: Çözüm

Genel olarak dünya ve Türkiye’de ama özel olarak da İzmir’de yaşanan ekolojik ve kentsel krizler, ekoloji ve toplum bütünlüğü içerisinde değerlendirilerek kapsamlı bir uyumlulaştırma stratejisiyle aşılabilir. Ekonomik planlamalar, turizm ve istihdam gibi konular, ekoloji ve toplum bütünlüğüne zarar vermeyecek şekilde planlanmalı. Aksi takdirde atılan her adım daha büyük sorunlara yol açacaktır. Yarımada planlanacak ve dönüşüme uğratılacaksa, İzmir’in ekoloji ve toplum bütünlüğü gözetilmelidir. İstihdam beklentileri ve kazanç umutlarının ötesinde “kim kazanacak kim kaybedecek” iyi değerlendirilmelidir.

Üçüncü Düzey: Yöntem

Kent ve coğrafya, içerdiği ve ilişkide olduğu tüm varlıklarla bir bütündür ve her birinin var olma hakkı en az diğerleri kadar değerlidir. Kentin ve coğrafyanın yeniden üretimi, yani değişime/dönüşüme uğratılması da herkesin ve her şeyin var olma hakkı gözetilerek yürütülmelidir. Yarımadanın uğratılacağı herhangi bir dönüşümün karar ve katılımı, sadece kişisel/kurumsal mülkiyet ilişkileri ve yasal sorumluluklardan ibaret olamaz. Kent hakkına uygun olarak toplumun her kesimini “bağlayan” bir planlama ve dönüşüm yine toplumun her kesimine bilgilendirme, söz ve yetki sunarak yürütülmelidir. Krizler ve sorunlar herkesi etkiliyorsa, kararlar ve çözümler de herkesi içeren bir yöntemle yaşama geçirilmeli.