Doğa koruma adına verilen hiç bir mesaj “fidan dikme”nin üzerine çıkamadı şimdiye kadar. Anadolu’da din ve kültürün bu konudaki öğretilerinin etkisi, şüphesiz büyük ve kıymetli. Ancak eğitim sistemimizin sonucu olsa gerek; bütünün tek bir parçası görülüp uygulanıyor. Yani fidan dikme eylemine odaklanıp dikimin yapıldığı coğrafyanın özellikleri, hangi tür fidanın dikilmesi gerektiği konuları genelde pek konuşulmuyor. Dikilen fidan sonuçta ağaç olacak! Ağacın kutsallığı, karbondioksit tutma rolü elbette sorgulanamaz. Buna rağmen ağacın orman ekosisteminin parçası olduğunu unutmamak ve bu ekosistemin bulunduğu bölgenin iklimi, jeolojik yapısı ve diğer türlerle ilişkisini anlamak gerek.

Geçtiğimiz Pazar günü, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Orman İzmir kampanyası için düzenlediği etkinliği canlı yayında izledim. Kampanyanın kurgusu, söylemleri en başından beri alışık olduğumuzun dışındaydı. Bir kere hangi türlerin dikileceği günler önceden duyuruldu. Palamut meşesi, menengiç, ahlat, kermes meşesi... İzmir’in dağlarında bu türlerin yaşadığını kaçımız biliyorduk?

Etkinlik sırasında yayınlanan bir video, beni benden aldı. Yangın geçiren arazinin üç boyutlu eğim, yükseklik ve güneşlenme durumunu gösteren haritalar bu videoda paylaşıldı. Yani Belediye konuya bilimi temel alarak iyi hazırlanmış. İzmir’in ormanlarında hangi türün yaşadığının ötesine geçip, hangi bitki türünün hangi eğimde, ne kadar güneş alan yerde yetiştiğine kadar çalışıp fidan dikim planını çıkarmış.

Zaten kampanyanın adını Orman İzmir koyarak, mevzunun fidan dikim şenliği değil de orman oluşturmak olduğu, ormanın da bitkisinden yaban hayatına kadar bütüncül bir ekosistem olduğu, sadece kızılçamdan oluşmadığı ve kendi içinde bir dengeyi barındırdığı anlatılmış oldu.

Doğa koruma alanındaki sivil toplum kuruluşları ile ilk çalışmaya başlamam, 2002 yılında fidan dikim kampanyalarına bağış toplayarak oldu. Ekoloji bilgimin palazlanmasıyla, tek tür dikmek için çalışmanın doğa koruma olmadığını idrak ettiğim an kenara çekildim. Yine de o tarihten bu yana benzer kampanyalar ve nicesini duydum. Böyle bütüncül ve bilimi temel alarak çalışılmış kampanya duymadım. Bu şekilde çalışan başka kurumlar da olabilir. Eğer varsa iletişim çalışmalarını, gözden geçirmeliler. “Fidan dikiyoruz” demek çok genel ve neye hizmet ettiği belli olmayan bir ifade. Bu konuyu gerçekten sahiplenip emek veren kurumların uzmanlığını anlatan bir tanımlama ise kesinlikle değil. Böylesi bir değişiklik, milletçe orman bilgimizin artmasına hizmet eder.

Yanan ormanların rehabilitasyonu konusunda ekologların yıllardır savunduğu bir model Pazar günü tüm aşamalarıyla İzmir’den paylaşılmış oldu. Bu kampanya, içindeki ağaç türleri ve haritalar değiştirilerek memleketin yangın geçiren diğer alanlarına bir güzel kopyalanıp yapıştırılır umarım.

Bakarsın bu sırada, Konya ovasının bozkır ve ağaçlandırma yapılmadığında daha zengin olduğunu da fark ederiz...