“…Dünle beraber gitti cancağızım

Ne kadar söz varsa düne ait

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım”

Mevlana

Dün bu köşedeki yazımda Leonard Cohen’in dizeleriyle başlamıştım: “…Herkes biliyor, zarların hileli olduğunu

Yalnız gün boyu, eş, dost, arkadaşlarla 65 gün kalan seçimleri (Bugün itibariyle 64) konuşurken, çokça ‘umutsuz’ ifadeler duydum. İktidara fincanla zar attıramayacağımıza göre, konuşmaya başlarken, ‘Nasıl kazanırız’ı konuşmakla başlamalıyız diye düşünüyorum.

Kaldı ki, (3-4 yıl önceki seçimlere nasıl gittiğimizle kıyaslayın) AKP iktidarı ve onun tek adamı hepimizden daha kaygı ve telaş içerisinde. Biz ise onları sandıkta yenmeyi 2 kez başardık, 7 Haziran ve 16 Nisan’da… Her defasında ‘zarlar’ daha hileli hale geliyor, kabul. 16 Nisan’da kazandık ama koruyamadık, bunu cümle alem biliyor. Ama biz yine kazanmak durumundayız ve bu kez nasıl koruyacağımızı da çokça konuşacağız.

Velev ki yine koruyamadık. Cümle alem yine bilecek ki, aslında biz kazandık. Yani, belki resmi kayıtlara geçecek şekilde ‘kazanamayacağız’ ama asla kaybetmeyeceğiz de…

CUMHURBAŞKANI ADAYINI VATANDAŞ DA KONUŞUYOR

Dün farklı çevrelerle çokça sohbet etme imkanım oldu. Erdoğan’ın karşısında Cumhurbaşkanı adayının kim olması gerektiği üzerine hemen herkes fikir yürütüyor. Seçmenin ilgili olması avantajımıza.

Konu üzerine iki ana eğilim var. Biri, muhalefetin ortak bir aday belirlemesi… Beş Benzemez’in ortak adayı nasıl olur? Bu fikri savunan herkes ‘merkez sağ’dan aday gösterilmesi gerektiğine ikna…

Ben ikincisini savunuyorum. Şöyle ki: Bugün Erdoğan’a oy vereceğini söyleyen ‘ortak aday’ Ekmeleddin İhsanoğlu, seçime katılımın yüzde 74’lerde kalmasına neden olmuştu. ‘Zaten kazanamayız’, ‘Erdoğan’a vermeyelim de kime verelim?’ düşüncelerinde olan seçmen, ya sandığa gitmiyor ya da rakibi ‘ciddi’ görmediği için gitse de oyunu en ‘ciddi’ adaya veriyor.

Ekmeleddin İhsanoğlu ‘projesi’nin ne kadar ‘ciddiyetsiz’ olduğu bugün bir çok çevre tarafından kabul ediliyor.

Peki nedir ikinci seçenek?

Tıpkı 16 Nisan Referandumu öncesi olduğu gibi herkesin kendi ‘hayır’ını örgütlemesi ve sandığa gitme oranının yükseltilmesi şart. 16 Nisan’da da bu sayede biz kazandık. Hayır kazandı. 16 Nisan’da sandığa gitme oranı yüzde 86’lardaydı.

Herkes kendi hayır’ı için çalışır da sandığa seçmen taşırsa, bu kez katılımı yüzde 90’lara çekmek mümkün. Katılımın artması, ’hileli zarları’ zora sokacaktır.  

Nasıl yapacağız?

Erdoğan’ın karşısına benim ‘hayır’ım farklı diyen, gücü yeten herkes adayını çıkaracak. Seçmene, ‘sandığa gel, kime oy verirsen ver ama tek adam olmak isteyene verme’ diyeceğiz. Bu sayede adayları tartıştırmayacağız, sadece ‘tek adamı’ tartışacağız.

Katılımı arttırmayı, oylarımızı olabildiğince korumayı ve ikinci tura kalınca başladığımız işi amasız-fakatsız tamamlamayı başarırsak, resmen de kazanacağız.

Çünkü bu seçim kimin Cumhurbaşkanı olacağının seçimi değil, kimin ‘tek adam’ olamayacağının seçimi.

Dilerim yeni bir Ekmeleddin vakası yaşamayız.

AYAĞI KIRILMIŞ

Dün bu köşede, iktidar bloğunun kaygı ve korku ile yaptığı her hamle üzerinden iki kadını güçlendirdiğini yazmıştım: İYİ Parti lideri Meral Akşener ve ‘Olağanüstü Hal’de olağanüstü mücadele şart’ diyen CHP İzmir milletvekili Selin Sayek Böke.

Bugün öğrendim: Geçtiğimiz aylarda sağ ayağını kıran Selin Sayek Böke bu kez de sol ayağını kırmış. Yok böyle talihsizlik. ‘Sözüne’ belki de en çok kulak verileceği dönemde bunu yaşamasına gerçekten üzüldüm, geçmiş olsun diliyorum.

Ben, Böke’nin ‘yerinin garanti’ olduğunu düşünüyorum. Hem akademik birikimi, uzmanlığı; hem performansı hem de kitleler üzerindeki etkisi nedenleriyle CHP yönetimi kendisini yeniden milletvekili olarak değerlendirmek isteyecektir. Tabi bir de buna, Kılıçdaroğlu’nun ‘denge’leri gözetmeye yönelik hassasiyetini de eklemek gerekir.

Talihsiz kaza nedeniyle İzmir seçmeni belki ‘gülen yüzünü’ çok göremeyebilir ama ‘güçlü sözü’ ve kararlılığı ile (İstanbul ya da Ankara’dan gösterilmezse) Selin Sayek Böke İzmir’de olacaktır.

KADIN ADAYLAR NEREDE?

Kılıçdaroğlu defalarca bu seçimin kadınların seçimi olacağını yineledi. Geçmişe kıyasla bu vurguyu son 1 yılda çokça yaptı. İzmir de ‘kadın şehri’ aynı zamanda. Ama mevcut milletvekilleri Selin Sayek Böke ve Zeynep Altıok’un yanı sıra, Parti Meclisi üyesi Sevda Erdan Kılıç dışında; ‘Evet bu kadın milletvekili olur’ dedirten kadın figür kendini göstermiyor. CHP İzmir’in kadınları ne bekliyor?

Sevda Erdan Kılıç, ‘örgütten gelen’ genç ama tecrübeli bir politikacı. Henüz aday olup olmayacağıyla ilgili bir açıklama yapmadı. Şansının yüksek olduğunu, aday gösterilmesi durumunda enerji katacağını, seçilmesi durumunda da başarılı olacağını düşünüyorum. Bence İzmir bu dönem, hem yerelde hem de genelde kadın aday konusunda rekor kırmalı.

MİLLETVEKİLLERİ ÖN SEÇİM DİYOR

Cumhuriyet Halk Partisi’nin geçtiğimiz dönem ön seçimle seçilen milletvekillerinin performansları başarılı ve İzmir’le bağları kuvvetli. Kendilerini seçen seçmene sorumluluk duygusu hissettiklerini takip ettik. Yeniden ön seçim istemeleri kadar doğal bir şey yok. Hem ‘parti içi demokrasi’nin güçlenmesi bakımından, hem de bunun sonuçlarının pozitif olduğunu gördükleri için… Kaldı ki, kendilerini seçip meclise gönderen seçmenin önünde yeniden tartıya çıkmak istemeleri de normal.

Ön seçim olacak mı, olmayacak mı göreceğiz. Evet, vekillerin bunu talep etmesi normal… Ama koşullar normal değil… Bu konudaki ısrar, ‘CHP içi demokrasi’ için olağan karşılanabilir. Ama olağanüstü koşulları göz ardı edecek bir seviyeye gelirse, ön seçimde oy kullanan seçmenin dahi tepkisini çekecektir. Bu noktada eski milletvekili Erdal Aksünger’in ‘Şart’, ‘Bahane’ kelimelerini de kullandığı şu tweetini talihsizlik olarak değerlendiriyorum: “Hem Cumhurbaşkanı, hem de Milletvekili belirlemek için üyeye gitmek şarttır. Kimse bu vebali tek başına üstlenemez. 20 gün içinde kolaylıkla yapılabilir. Bahaneye gerek yok.”

Tweeti görünce şöyle düşündüm:  “Aksünger seçimi dolayısıyla da ön seçimi kendisi için var olma yok olma seviyesinde görüyor. Eğer ‘olmazsa’ da kendisini Kılıçdaroğlu sonrasında oluşabilecek yeni CHP’ye hazırlıyor”

BELKİ DE ŞAKİR BAŞAK ŞANSLIDIR

Dün, Eski Konak İlçe Başkanı Mehmet Şakir Başak’ın ‘erken seçim’in çok erken olması nedeniyle pişman olmuş olabileceğini yazmıştım. Birkaç telefon aldım, aksini düşünenler de var. CHP Genel Merkezi’nin böylesi bir dönemde İlçe Başkanlıklarını boşaltmayı tercih etmeyeceğini, bu durumda Şakir Başak’ın İlçe Başkanlığı’nı önceden bıraktığı için, milletvekili aday adayı olmasının önünde teknik bir engel olmadığını söylediler. Haklı olabilirler. Ama henüz atandığı görevi, ‘erken seçim’ nedeniyle apar topar bırakan bir Şakir Başak seçmene bir daha ‘Ben, ben demeyi bıraktım, ülkem ve halkım için savaşıyorum’ diyebilir mi? Belki diyebilir. Buna seçmen inanır mı? Aday olursa, yaşayıp tanık olacağız.

ASUMAN ALİ GÜVEN ‘ADAYIM’ DEDİ

Dün, 70’li yıllardan bugüne Ege ve İzmir’de devrimci mücadelenin önde gelen isimlerinden Aslan Yalçın’ın cenazesi öncesinde düzenlenen törene katıldım. Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş, şair Tuğrul Keskin de oradaydı. Birçok devrimci-demokrat kurumun temsilcileri, Yalçın’ın yoldaşları son görevlerini yerine getirmek için buluşmuştu.

Böylesi törenlerde seçim falan konuşulmaz. İnsanlar zaten gayet üzgün ve duygusallar. Ama olağanüstü gelişmeler, bu kadar politik ve ‘duygusal’ kitleyi de törende dahi yer yer seçimlere dair konuşmaya yöneltti.

 Tören sonrasında önceki dönem CHP İl Başkanı Asuman Ali Güven’le konuşma fırsatım oldu. Herkes de kendisine zaten ‘Aday mısınız?’ diye sordu. Başkan, ‘Adayım, gönlümden o geçiyor ama alınacak kararları tartışmayacağım. Kimsenin de bunu tartışmaya hakkı yok’ dedi. O kısımlarını yazmayacağım ama bir kısım partililere de ‘sitem’lerini ifade etti.

Asuman Ali Güven ile İl Başkanı iken çok ‘verimli’ bir diyalog kurduğumuz söylenemez. Şimdilerde ise ‘Meğer kıymeti bilinmemiş’ diye düşünüyorum. Şansının da yüksek olduğu kanaatindeyim.

SON ANA KADAR TAKİP EDECEĞİZ

Gazetemizi takip edenler biliyor, 23. İzmir Kitap Fuarı’nı çok önemsiyoruz. ‘Fuarın faresi’ haline gelen muhabirimiz Tugay Can, ilk günden bu yana fuardan özel haberler yapıyor. İzmir Kitap Fuarı’nda standı olan ve fuardan özel haber yapmayı görev bilen tek yerel gazete olmanın gururunu yaşıyoruz. Erken seçimin ilan edilmesinden sonra ise gazetede OHAL ilan ettik. Dün ve bugün fuarı ihmal etmek zorunda kaldık. Yarın kaldığımız yerden devam edecek, Kitap Fuarı’nda hem okurlara hem de yazarlara ‘erken seçim’i soracağız. Seçim bitene kadar nabzı tutmaya gayret edeceğiz. Sadece ‘kulis’ haberleri ile değil, sadece CHP haberleri ile de değil… ‘Tek adama hayır’ diyen tüm çevrelerin fikir, görüş ve çalışmalarına yer vererek, sandığa gidecek olan seçmene sık sık mikrofon uzatarak.

Bizim ‘hayır’ımızın rengi de böyle olsun…

Cumartesi-Pazar fuarın son iki günü… Hem İzmir’in en nitelikli okurları, hem yazarlar, hem politikacılar orada olacak. Bence son iki katılımıyla da İzmir yine kitap fuarlarının rekorunu kıracak.