İzmir’in geçici nüfusuna leylekler ekleneli iki ay kadar oldu. Karantina günlerinde bizler evlerde kapalıyken leylekler İzmir’in sulak alanlara yakın köylerinde, deltalarında yüzyıllardır olduğu gibi gelip eski yuvalarını onarıp nüfus artışı için hazırlıklara başladı. Bu arada ilk gelip yuvayı hazırlayan da erkekler oldu.

Biz göremedik ama dişi ve erkek leylekler, çiftleşme sonrası başlarını havaya kaldırıp gagalarını birbirine vurarak lak lak sesi çıkarttılar yine. Arkasından yuvayı yumurtalarla doldurup yumurtaların ve yuvanın bakımını yaptılar. Sonrası güzellik... Yavrular yumurtadan çıktı. Besleyemedikleri ya da hasta olan yavruları yuvadan atıverdiler. Bu da doğanın kanunu işte, diğer yavruların daha iyi beslenebilmesi ve neslin devamı için güçlünün yaşaması…

Şimdilerde yavruların boyu, tüy rengi anne ve babalarınınkine ulaştı. Hala ekmek elden su gölden deyip yetişkin leyleklerin taşıdığı yılan, çekirge gibi canlılarla besleniyorlar. Bir yandan da içgüdüsel olarak kanat çırpma denemeleri yapıyorlar. Yuvaları boş görmemiz yakındır. Temmuz ayının ortalarında uçmaya başlamalarıyla birlikte kendi besinlerini kendileri arayıp bulacaklar. Sonrası ver elini dünyanın güneyi, Afrika elleri. Sıcak memleket sevdiklerinden yazları bizde ve Avrupa ülkelerinde geçirip kışı sıcak ülkelerde geçiriyorlar. “Bunca zahmete değer mi burada kalsalar ya” dersen eğer; mevzu besin bulma, hayatta kalma gailesi. Bir de soğuk havalara dört hafta kadar dayanabiliyorlar.

Hasankeyf’in suyla boğulmadan önceki halini bilenler bilir. Yaz kış Hasankeyf camisinin üzerindeki yuvada leylekler olurdu. Leylek arkadaşlar besin varsa, kar kıyamet yoksa ve yaşları da az geçkinse göç etmeyip yerleşik olmayı tercih edebiliyor. Hasankeyf’e son gidişimde Hasankeyfli çocuklar dişi ve erkek leylek ayrımını nasıl yapacağımı şöyle anlatmıştı; “abla a şu .ötüsü büyük olan babadır, .ötüsü küçük olan da anadır”. Ornitolog Ömer Döndüren’e teyit ettirdiğim kadarıyla leyleklerde cinsiyet ayrımı yan yana ve yakından bakıldığında fark edilebiliyor. Erkeklerin gagası daha kalın ve gövdesi de daha iri. Bu tanımlamayı yapan Hasankeyfli küçük adam baya iyi gözlemciymiş. Leyleğin uzvundan cinsiyet ayrımını yapıp bu bilgiyi paylaşacak kadar güzel kalpliymiş.

Hasankenyfli o leyleklere ne oldu?

İzmir’de doğan leyleklere ne olacak?

Hasankeyflileri bilemiyorum, duyacaklarımdan da korkuyorum.

İzmir’de doğanlar ise uçma denemeleri sırasında elektrik direkleri üzerine yaptıkları yuvalarının hemen altındaki elektrik tellerine düşüp can vermezlerse göçecekler. Göç yolunda avlamaya çalışan olmazsa (inanması zor ama leylek vuranlar oluyor!), sulak alanların tahribatından dolayı su ve besin bulma sorunu yaşamazlarsa eğer kışlaklarına varacaklar. Leyleklerin hayatı tüm göçmen kuşların ki gibi survivor.

Son on yılda İzmir’de azalan leylek sayısına rağmen hala İzmir’de görebiliyor olmamız, doğadan yana umudun kanıtı. Göç yolunda bunca riske maruz kalan leyleklerin gelişi de doğumu da kutlu olsun!