Organize Suç Örgütü lideri Sedat Peker’in yayınladığı YouTube videolarının ikincisinde (6 Mayıs 2021) Kolombiya'nın güneybatısındaki Buenaventura limanında Türkiye’ye gönderilmek üzere hazırlanan ve Kolombiya polisi tarafından ele geçirilen yaklaşık 5 ton kokainin varış yerinin İzmir olduğunu söylemesi İzmir’de huzur içinde yaşayan bir vatandaş olarak beni endişelendirdi. Bir süre internette bahse konu kokainin varış yerinin İzmir’de olduğunu ifade eden bir başka kaynak olup olmadığına baktım. Böyle bir bilgiye ulaşamadım.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu 19 Mayıs Çarşamba akşamı TRT’de Sedat Peker’in iddialarını yanıtlamak için katıldığı programda söz konusu kokainin teslimat yerinin İzmir değil İstanbul-Ambarlı olduğunu belirtti. Bu şekilde kafamızdan bir soru işareti gitmiş oldu

Bakan aynı programda İzmir’e ilişkin ikinci bir bilgi daha verdi. Organize suç örgütlerine yönelik olarak Türkiye çapında yapılan 300’ü aşkın operasyonun illere göre dağılımını gösteren bir harita sundu. Bu haritaya göre 15 Temmuz 2016’dan bu yana (yaklaşık olarak son 5 yıl içinde) İzmir’de 10 yerel organize suç örgütü çökertilmiş gözüküyor. İzmir’de çökertilen organize suç örgütü sayısının nüfusu İzmir’den az olan Balıkesir (14), Antalya (14), Bursa (15) ve Adana’da (16) illerinden daha az olması İzmir açısından nispi olarak olumlu bir durumun mevcudiyetine işaret ediyor.

Bakan yine aynı dönem içinde 30 ulusal düzeyde organize suç örgütünün iller bazında çökertilme sayılarının gösteren bir harita sundu. Bu haritada İzmir’de ulusal düzeyde bağlantıları olan 6 çetenin çökertildiği gösteriliyor. Çökertilen ulusal düzeyde bağlantıları olan organize suç örgütlerinin yüzde 20’sinin İzmir’de olması bir önceki tabloya göre daha az olumlu bir duruma işaret ediyor.

Bu haritalar üzerinden son beş yıla baktıktan sonra yıl başından bu yana bu alanda İzmir’de neler olduğuna da incelemek istedim. İnternetten, basından İzmir’de organize suç niteliği taşıyan faaliyetlerle ilgili operasyonları tarayarak bir özet yaptım. Ortaya şöyle bir tablo çıkıyor:

Birincisi, İzmir’de organize suçlarla mücadele ısrarlı ve kesintisiz. İlgili güvenlik birimleri ortalama olarak her hafta bir veya iki operasyon yapıyorlar. Bir operasyon, bir operasyonlar zincirine dönüşebiliyor, günlerce veya haftalarca sürebiliyor. Operasyonların bu kadar sık ve etkili bir şekilde yapılması herhangi bir örgütün yükselmesine, güç kazanmasına, yer yapmasına ve lider olarak ön plana çıkmasına izin vermiyor.

İkincisi, operasyonlar zaman zaman başka illerin güvenlik birimleriyle ortaklaşa yapılabiliyor,

Üçüncüsü, operasyonlar genelde üç alana yöneliyor. Bunlardan biri kaçakçılık (akaryakıt, tarihi eser, silah, nargile tütünü, muhtelif ürünler ve insan kaçakçılığı), bir diğeri silahla tehdit, konut dokunulmazlığının ihlali, vatandaşlara baskı ve cebir uygulayarak haksız kazanç sağlamak, son olarak da uyuşturucu madde, kaçak içki ve sigara üretimi, uyuşturucu ve yasa dışı silah satışı.

Dördüncüsü, yukarıda belirtilen ve suç teşkil eden eylemlerin biri veya bazıları ağırlıklı veya ön planda gözükmüyor. Her suçtan biraz var gözüküyor (Son beş aya bakıldığında). Özellikle diğer suçlara göre daha fazla gelir getiren uyuşturucu madde suçları da fazla ağırlıklı değil. Bu da olumlu bir durum.

Beşincisi, ele geçirilen uyuşturucuların miktarları çok değil. Örneğin yakalanan esrar miktarları 1 kilogramın, kokain ise 100 gramın altında. Bu da olumlu değerlendirilebilecek bir durum.

Hem Bakan Soylu’nun geçmiş beş yılla ilgili sunduğu veriler, hem de son beş ayda basına yansıyan bilgiler İzmir’de organize suçlarla ilgili önemli bir sorun yaşanmadığına işaret ediyor. Bunda İzmir’in ülkenin geneline göre daha iyi ekonomik koşullarda olmasının, eğitim düzeyinin yüksek olmasının, güvenlik teşkilatlarının sistemli ve etkili operasyonlarını sürdürerek bu örgütlerin gelişmesine izin vermemesinin büyük rolü var. Özellikle uyuşturucu kaçakçılığı suçuna karşı Türkiye Cumhuriyeti devleti yasaları ve uygulamaları oldukça katı. Ayrıca yine Türkiye’de geleneksel olarak uyuşturucuya bir talep yok. Türkiye’de tarihsel olarak tütün ve alkol gibi nispeten daha az güçlü keyif verici ürünler tercih edilmekte.

Bu alanda dezavantaj olarak görülebilecek faktörler Covid-19 salgının etkisiyle ekonomik şartların daha da ağırlaşması, işsizliğin artması ve İzmir’in özellikle göçler nedeniyle nüfusunun artması olarak ifade edilebilir. Örneğin İzmir’in diğer ilçelerine göre daha fazla operasyon sahası olarak ismi geçen Torbalı’nın 2000 yılında 93 bin olan nüfusu 2020’de 194 bine ulaşmış. Bu 20 yıl içinde yüzde yüz bir artışa işaret ediyor. Bu tür değişiklikler sosyal yapılar üzerinde olağanüstü etkiler yapabiliyor.  

Sonuç olarak, İzmir’de organize suçlar şehre ciddi problem teşkil edecek bir düzeye ulaşamıyor. Bunda şehrin özel koşullarının, devletin bu konudaki geleneksel hassasiyetinin büyük rolü var. Bunun böyle süreceğini umut ediyorum ve bu alanda hayati riskler alarak çalışan kamu görevlilerine başarılar diliyorum.