“…İzmir Kenti Çevresel Verileri ile ilgili olarak yaptığımız değerlendirmelerde; çevresel altyapı tesisleri verilerinde her yıl bir önceki yıl verilerine göre iyileşme gözlenmekte; yeni ve alternatif çalışmalar ile ilgili bilgiler eklenmektedir. Bu kapsamda İzmir Kentinin Ülkemizdeki diğer kentlerden önde olduğu TUIK Rakamları ile de ortaya konmaktadır. Ancak diğer taraftan Aliağa’da Sanayi Tesisleri, Gemi Söküm Tesisleri, Planlanan Termik Santraller, Bergama ve Efemçukuru’nda Altın Madenciliği, Turgutlu Çaldağ ve Gördes’te Nikel Madenciliği, Kentin farklı bölgelerinde kurulan plansız RES’ler, Gaziemir’de Radyoaktif Atıklar, kaybedilen orman alanları, doğal sit alanları, tarım arazileri, kontrolsüz yapılaşma, sanayileşme süreçleri ile İzmir Kenti çevresel problemlerle yaşamaya devam etmektedir. Her yıl yayınlanan verilerde bu sorunların çözülemediği, çözümüne yönelik çalışmaların gerçekleşmediği ortadadır…”

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesinin İzmir 2020 Çevre Durum Raporunun sonuç bölümündeki bu cümleler İzmir’in çevre sorunları ve bu sorunların çözümüne yönelik çalışmaların durumunu gösteren bir fotoğraf. Bu fotoğrafı İz Gazete okuyucularının görmesini istedim. Bu türden çok önemli ve nitelikli raporlar uzunlukları, teknik-hukuki içerikleri nedeniyle hak ettikleri kadar okunamayabiliyor. Ama raporun önemli gördüğüm özet niteliğinde bölümünün bilinmesine katkı sağlamak istedim.  

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi; ülkemizde ve kentlerimizde doğal varlıklarımızın korunarak geliştirilmesini yaşamsal bir olgu olarak değerlendiriyor. Oda, çevre korumanın en kalıcı teminatı olarak sosyal gelişimin sürekli kılınması ve katılımcı çağdaş bir yönetim anlayışının hayata geçirilmesinin önemine dikkat çekmekte.

Hemen her gün bir veya birkaç çevresel sorun, sorunun yaşandığı mahaldeki insanların şikayetleri, açılan davalar, basın açıklamalarını medyadan izliyoruz. Bu sorunların çözümüne katkı sağlamak isteyenler izlemenin bir adım ötesine geçerek, kendi koşulları çerçevesinde kendi alanını belirleyebilir, sokağında, mahallesinde, ilçesinde, ilinde, hatta ülke veya küresel düzeyde çevre sorunlarının çözümüne katkıda bulunabilir. Ölçek büyüdükçe ortaya konulması gereken özveri, ihtiyaç duyulan yetkinlikler ve kaynaklar artıyor. Bireysel girişimlerle idareyi, yargıyı harekete geçirmek ve toplumun ilgisini çekebilmek çok zor olduğu için çevre sorunları hem Türkiye’de hem de dünyada sivil toplum kuruluşlarının önemli faaliyet alanlarından biri.

Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP)

EGEÇEP, İzmir’in çevre sorunları ile ilgili olarak tanıdığım ve takip ettiğim bir platform. Mayıs 2019’da platformun eş sözcüleri Alime Mitap ve Hüsnü Dilli’nin, başkanlığını yaptığım Mülkiyeliler Birliği İzmir Şubesine yaptıkları ziyarette ilk kez, İzmir’le ilgili, çevre sorunları ile doğrudan ilgili bir sivil toplum kuruluşunu tanımış oldum. Bu buluşma sonrasında Alime Mitap Şubenin platformdaki temsilciliğini üstlendi. Şubemiz, ayrıca EGEÇEP’in bir toplantısına ve Alime Hanım’ın EGEÇEP adına bir gazeteye verdiği önemli bir röportaja ev sahipliği yaptı.

Platformda Alime Mitap ve Hüsnü Dilli’nin yanı sıra TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Ege Bölge Şubesi Başkanı Mehlika Koç, Salihli Çevre Derneği Başkanı Avukat Seçil Ege Değerli, Çevre Avukatı Ali Arif Cangı, Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Tevfik Türk, Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Uğur Toprak, CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, halk sağlığı profesörü Ali Osman Karababa gibi kamuoyunun yakından tanıdığı isimler de yer alıyor. EGEÇEP’in çalışmaları İzmir ve Ege Bölgesi ile sınırlı kalmıyor. Ülke düzeyinde de çevre örgütleri ile dayanışma ve iş birliği içinde faaliyet gösteriyor. Platformun, çok sayıda ve çok karmaşık çevre sorunları ile ilgili çalışmaları gerçekten takdire değer. Bu sorunlara doğru tanı koyabilmek ve mücadeleyi doğru yürütebilmek amacıyla, EGEÇEP Hukuk ve EGEÇEP Bilim Kurulları oluşturulmuş ve çevre sorunları öncelikle bu kurullar tarafından inceleniyor. Bu kurulların görüşleri doğrultusunda, yerel ya da bölgesel çalışmalara destek olunuyor. EGEÇEP, hiyerarşik bir oluşum değil, yatay bir örgütlenme modelini benimserken, çevre sorunlarına yaklaşımı antikapitalist bir anlayışa sahip.

Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü

“…Köyden kente göçlerle birlikte yoğun ve plansız yapılaşma neticesi diğer büyük şehirlerimizde olduğu gibi İzmir’de de atıkların geri kazanımı etkin bir şekilde yapılmamakta olup, bertaraf konusunda da uygun alan kalmamıştır. Özellikle metropol alanı dışındaki alanlarda atık sorununun büyük boyutlara ulaşmış olması, uzun yıllardır çöplerin ilçe ve belde belediyeleri tarafından gelişigüzel bir şekilde yüzeysel su kaynakları civarına, ormanlık alanlara ve yol kenarına atılması neticesi çevresel açıdan su, arazi ve hava kirliliği problemleri ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda il genelinde tespit edilebilen sahipsiz atıklara yönelik, atıkların bulunduğu alıcı ortamdan kaldırılarak bertaraf tesislerine gönderilmesi hususunda kurum ve kuruluşlarla iş birliği içerisinde çalışmalar yürütülmüştür…”

İzmir’de atık yönetiminin durumu hakkında görüş sunan bu satırlar Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün İzmir’in çevre sorunlarını ve bu sorunların çözümüne ilişkin çalışmaların yer aldığı 229 sayfalık İzmir İli 2020 Yılı Çevre Durum Raporundan. Bu rapor da İzmir’in çevre sorunları hakkında bilgi almak ve buna göre faaliyette bulunmak isteyen herkes için detaylı ve çok önemli. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü çevre koruma konusunda devletten aldığı yetkiye, yaptırım gücüne, finansal kaynaklara ve insan kaynağına sahip olması nedeniyle çok hayati ve stratejik bir konumda.

Üniversiteler ve Belediyeler

Üniversiteler de gittikçe karmaşıklaşan ve hayatın pek çok boyutu ile girift ilişki içinde olan çevre sorunlarının araştırılması, geleceğe dönük projeksiyonlar yapılması, bu alanda insan kaynağı yetiştirilmesi ve toplumun farkındalığının yükseltilmesindeki rolü nedeni ile çok önemli. İzmir’deki üniversiteler de İzmir’e katkı sağlayabilecek bölümlere sahip. Dokuz Eylül Üniversitesinde ve Katip Çelebi Üniversitesinde çevre mühendisliği bölümleri mevcut. Diğer yandan Ege Üniversitesi ve İzmir Demokrasi Üniversitesinin çevre sorunları uygulama ve araştırma merkezleri bulunmakta.

İzmir Büyükşehir Belediyesi örgütlenmesinde ise İklim Değişikliği ve Çevre Kontrol Daire Başkanlığı ile Atık Yönetimi Daire Başkanlığı İzmir’de çevre koruma ile ilgili olarak ön plana çıkan birimler. İlçe belediyelerinin pek çoğunda Çevre Koruma ve Kontrol müdürlükleri mevcut. İzmir halkı bu birimlerden de çok şey bekliyor.

Doğduğum yıl (1962) İzmir’in nüfusu 1 milyon, Türkiye’nin nüfusu 30 milyon ve dünyanın nüfusu 3 milyar civarındaydı. Şimdi bu rakamlar 4,6 milyon, 84 milyon ve 7.7 milyara çıktı.  Üretim ve tüketim bu artışlardan da daha fazla büyüdü. Bu gelişmeler küresel, ulusal ve yerel düzeyde çevre sorunlarını alarma geçilmesi gereken, olağanüstü boyutlara taşıdı. İnsanlar bu üç ölçekteki sorunların etkilerini gittikçe artan bir şekilde üzerlerinde hissediyorlar. Bu sorunların aşılması yine küresel, ulusal ve yerel düzeyde tüm kurumların iş birliği içinde çalışmalarını zorunlu kılıyor. Tabii ki vatandaşların ve işletmelerin de duyarlılık ve iş birliği hayati öneme sahip.