Uçak İzmir semalarında alçaldığında baba uyuyan kızı Janet’i uyandırdı. “Kızım İzmir semalarındayız.  Cama yanaş memleketimi izle.”  Uçak Bayraklı üzerinden Alsancak üzerinde. Janet, ilk gecekonduları gölgeleyerek yükselen heybetli binaları gördü.

Janet: Baba burası New York mu? Baba gururlandı.  Uçak, Tepecik, Kadifekale, Gültepe üzerine doğru alçalarak ilerledikçe yıkık, dökük gece kondu evlerini gören Janet “Baba burası Brezilya mı?” Karabağlar’a yaklaşıp yeşilden arındırılmış, beton yığınlarının hâkimiyetinde varoş semtlerin solgun yüzüne bakınca irkildi. Janet: “Baba Afrika’ya mı geldik? Burası da ne böyle? İzmir için dünya kenti diyordun. Terk edilmiş şehir gibi duruyor.”

Uçağın tekerleri piste indiğinde yolcuların birçoğu ayağa kalktlılar. El bagajlarını alma telaşına düştüler. Yabancı yolcular hala koltuklarda oturuyorlar.  Janet,  şaşkın!  “Anne acil durum mu var?  İnsanlar uçak durmadan neden ayaklandılar?” Anne: “Bak kızım bir tane yabancı var mı? Tümü bizim milletimiz. Biz Türkler, dünyanın neresine uçsak bu huyumuzdan vazgeçmeyiz.  Uçak körüğe yanaştı. Ne kadar Türkiyeli yolcu varsa ayakta. Kapıya yığıldılar.” Naim ve ailesi uçaktan en son indiler. Polis kontrol noktası ve bagaj alımı sırasında tartışmalar, itiş kalkışlar yaşandı.  Naim ve ailesi dış hatlar terminalinden çıktıktılar. Terminal dışına çıktıklarında Janet’in önünde yürüyen kadın boğazını temizleyerek ağzından çıkan atıkları dil desteği ile yürüdüğü zemine attı.  Naim ve ailesi ilk sırada olan taksiye bindiler. Havaalanının kavşağından çıkan şoför önceden yarım kalan teneke kutu içindeki içeceğini kafasına dikti. İçindeki sıvı bitmiş olmalı ki, aynadan arkasına bakarak açık olan camdan boş kutuyu dışarıya attı. Janet, yol boyunca araçların korna sesleri, araç ve yayaların kırmızı ışıkta geçmelerine şahit oldu. Yayaların araçlar seyir halindeyken yola atlamalarını korku ile izledi. Baba kızını vatanına, şehrine getirdiği için gururlu. Janet ise teyakkuz halinde taksinin içinde annesine sokularak korkusunu yenmeye çalışıyor.  Uyumsuz mimari, düzensiz yaya ve araç trafiği, yıkık dökük yapılar…

Naim ve ailesi Basmane semtinde taksiden indiler. Janet, gördüğü manzara karşısında irkildi.  Annesinin elini bırakmadı.   Başını annesinin kulak hizasına kadar uzatarak dudaklarını kulağının alt memesine değecek kadar yaklaştırdı. “ Anne burası Arabistan mı? Biz İzmir’e gelmedik mi?”  Eşi ve kızının arkalarından yürüyen Naim’e yaya kaldırımında geri dönüşüm el arabası çarpınca araç yoluna savurdu. Esnafların bağrışmaları ile Janet geriye dönüp baktı. Babasını araç yolunda yerde görünce çığlık attı. Baba toplanıp sağdan soldan gelen esnaf yardımı ile yerden kaldırıldı. Telefonla konuşurken yolun ortasında kalabalığı son anda fark eden jip sürücüsü ani fren yapınca onu seyreden yeşil kartal marka araç jipin arka tamponuna çarptı. Kemeri bağlı olmayan Kartal marka aracın sürücüsü kafasını cama vurduğu için kırılan camlardan hafif yaralar aldı. Kartal marka araçtan inen iki kişiden en yaşlı olanı “Lan piç kurusu böyle fren yapılır mı?” diyerek jip sürücüsünün yüzüne okkalı bir yumruk attı.  Ayırmaya çalışan bölge esnafının iki tanesi belediyenin kanalizasyon çalışmaları için açtığı çukura yuvarlandılar. Çukura düşenler ile kimse ilgilenmezken, yukarıda kalanlar kavgayı ayırdılar.

Fırıncı: “Kardeşim cip sürücüsü haksız.”

Tezgâhının yanından fırlayarak kaza yerine gelen midyeci: “Olur mu öyle şey arkadan vuran sürekli haklıdır.”

Manav:  “İkisi de elli elli kusurlu.”

Telefoncu, kaza yerinde toplanan esnafa seslendi: “Polisi aradım. Yabancı plaka veya kaza ölümcül değilse polis gelmiyormuş.”

Tatlıcı, jip sürücüsüne dönerek: “Senin halin, vaktin iyi durumda, şu garibanlara beş on kuruş ver arabalarını yaptırsınlar. Sende geç yoluna git.”

Berber: “Adam zengin diye yoldan geçene paramı dağıtacak. Yok, kardeşim sen şikâyetçi ol. Benim numaramı yaz ben şahitlik yaparım.”

Naim kazayı dizlerinde ve kollarında hafif sıyrıklar ile atlattı.

Çiğ köfteci esnaf kâğıt havlu verdi. Yorgancı, içmesi için Naim’e su getirdi. 

Janet, tekrar annesine yaklaştı.  “Anne burası Irak mı?” İnsanlar neden birbirine zarar veriyorlar? Her şey neden bu kadar karmaşık? Biz şimdi tatilimizi bu şehirde mi yapacağız?

Naim’in kolundan sıkıca tutarak kulağına yaklaşan eşi “Tutturdun kızım Türkiye’yi görsün, İzmir’i görsün.  Ben 12 yaşımdaydım aynı memleket, ben 60 yaşındayım aynı memleket, aynı sorunlar. Değişen ne var? Bizi ısrarla buraya getirdin. Tatilimizi zehir edeceksin.”

Hadi hayırlısı…