Gaziemir'deki radyasyonlu alanın tespiti 2007 yılında Türkiye Atom Enerji Kurumu tarafından yapılmış. Raporlara göre, radyasyon, atık ürün kullanan fabrikanın, nükleer santrallerde kullanılan çubukları eritmesi sonucunda ortaya çıkmış. Türkiye'de faaliyette bulunan bir nükleer reaktör bulunmadığına göre, bu nükleer çubukların dışarıdan gelmiş olması gerekiyor. Ancak burada da bir mantıksızlık var. Atık aküleri toplayıp geri dönüştüren ve buradan kurşun elde eden fabrika, neden nükleer çubuk eritmeye kalkışsın? Kurşunun, radyoaktif maddeleri absorbe etme özelliği olduğu biliniyor. Arada bir bağlantı olabilir mi? Firma, zaten boşaltacağı bir alanı, nükleer çöplük olarak kullanıp, bunun karşılığında, bir devletten, çok büyük paralar almış olabilir mi?

Akla en yakın gelen olasılık, fabrika alanını terk etme kararını alan firmanın bu araziyi nükleer çöplüğe çevirerek, bir devletten büyük para almış olmasıdır. Böylesi bir anlaşmayı, bu çaptaki bir firmanın yapmış olması düşünülemez. İşin içinde daha büyük işletmelerin ve devlet erkânının bulunması olasıdır. 2007 yılında tespiti yapılan radyasyon için, ilgili bakanlık yetkililerinin, İBB'nin, Kaymakamlığın, Valiliğin parmağını kıpırdatmamış olmasının bir nedeni olsa gerekir.

Aslan Avcı Döküm Sanayi ve Tic. A.Ş isimli firma, 60 yıl boyunca, hurda aküleri geri dönüştürerek kurşun üretimi yaptı. Yönetmeliğe göre, hurdaya çıkan akülerin üç tanesinden fazlasını, üst üste koymak yasakken, binlerce ton akünün akibetini hiç bir kurum sormamış. Ülkemizdeki yıllık hurda akü miktarının 80 bin adet olduğu düşünülürse, facianın boyutu daha iyi anlaşılır. Dönüştürülen akülerin içinde siyanür bulunması ise açık alana gömülen materyalin, sızıntı ve gaz olarak çevreye vereceği ölümcül zararlardan biridir.

TAEK 3 Nisan 2007 de, radyasyonlu atığın bu alanda gömülü olduğunu tespit etti. 17 Haziran 2008 de Çevre ve Orman Müdürlüğü, sadece bir depoda, 200 ton atık bulunduğunu rapora yazdı. Temmuz 2008 de yapılan çalışmada 180 ton atık daha bulundu. Bunun üzerine TAEK, firma yetkililerine bildirimde bulunarak, alanın karantinaya alınmasını istedi. Alana gelip giden heyetler 2009 yılına kadar yazışmalarla oyalandı. Halk sağlığını korumak için, hiç bir önlem alınmadığı gibi firma için de bir işlem yapılmadı. Firma içinde yapılan yazışmalarda, radyasyonlu atıktan kurtulma çaresi arandığı ancak 12 milyonluk bir maliyetle karşılaşılınca adım atılmadığı sonradan anlaşıldı.

İşletme belgelerine bakıldığında, incelenmek üzere TAEK e bağlı CNAM' a numune yollandığı görüldü.. İnceleme sonucunda, atık sorunu değil, radyasyon kaynağı olduğu sonucuna ulaşıldığı ortaya çıktı. ‘Europium 152’ olarak bilinen maddenin, sadece nükleer santrallerde kullanılan çubuklarda bulunduğu raporda yer almış.

Devlet kurumlarının aldığı tek önlem, arazinin etrafını tel ile çevirmek olmuş. Yayılan radyasyonun, normalin 219 katı fazla olduğu ölçümünü yapan kurumlar ise kendi sorumluluklarını üstlenmiyor.

2012 de, olayın basına yansıması ile birlikte, çevre örgütlerinin çabaları sonucunda adım atılmak zorunda kalınsa da, nükleer çöplüğün temizlenmesine ilişkin ÇED raporu sivil toplum kuruluşlarından kaçırılarak onaylandı. EGEÇEP konuyu yakından takip eden bir çevre kuruluşu. Ancak onun tüm çabaları da, bugün yapılacak olanların çevreye vereceği zararı önlemeye yönelik. Nükleer çöplüğün nasıl oluşturulduğu, işin içinde, gerçekte, kimlerin ve hangi kurumların yer aldığı, hangi devletlerin ilintili olduğu gizli kalmaya devam ediyor. Son yapılan çalışmalarda, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı'ndan Dr. Ahmet Soysal'ın açıklamaları dikkat çekti. Yard. Doç. Dr. Enver Yaser Küçükgül ise, radyoaktif kalıntı içeren kimi kutuların üstünde, uranyum kodları bulunduğunu, bu kutuların halen depolama alnında olduğunu açıklamıştı. Böylesi bir bulgunun, araştırmayı işin kaynağına kadar götürmesi mümkündür. Kaynağına ulaşılmak istenirse, yapılması gerekenler ortadadır.

Fabrikada çalışan işçilerin akibeti ile ilgili bir araştırma yapılması gerekir. Uzun yıllar boyunca, radyasyona maruz kalan işçilerin ve ailelerinin sağlık kontrolleri yapılmalı sonuçları açıklanmalıdır. Radyoaktif çöplüğün etrafındaki yerleşim birimlerinde yaşayanlar da sağlık taramasından geçirilmelidir. Bu konu ile ilgili olarak yapılacak tüm giderlerin, işletme sahiplerinden tahsili gerekir.

Yararlanılan kaynaklar:

- Radikal - İlk Nükleer Çöplük İzmir' de çıktı - 03.12.2012

- T24 - İzmir'in göbeğinde 219 kat radyasyon - 10.02.2018