Hikayeyi bilirsiniz, bir Smyrna adındaki bir Amazon savaşçısı kadın, kral These’nin kalbini çalar. These onun adına bir şehir kurar Bayraklı eteklerine. Şehir erkeklerin dünyasına eyvallah demeyen birisinin adını alır böylelikle. Tarihi böyle başlar İzmir’in.

Güneşinden mi rüzgarından mı bilinmez, adı böyle konulan şehir tarihi boyunca, kendisine çizilen hayatı kabullenmeyen kadının şehri olur. 1828’de İzmir’de dönemin zor koşullarına erkekler değil, kadınlar baş kaldırır mesela. Üç gün boyunca Yunan’ı, Türk’ü, Ermeni’si yekpare kadın nüfusu tahıl ambarlarını basar ailelerine yiyecek götürebilmek için. Erkeklerin yapamadığını, ailelerini doyurmayı onlar yaparlar, kimseye boyun eğmeden. Sonra mesela Yunan müziği “rembetiko’nun” bile “İzmir” versiyonu vardır mesela. Teknik olarak tamamen rembetiko ile aynı olsa da sözleri değişir. İzmir rembetikosunda kadınlar isteklerini, arzularını çekinmeden, ürkmeden söylerler.

Meşhur hikayedir, Gazi Kemal Paşa, 1923 yılında İzmir’e geldiğinde Mezarlıkbaşı’ndaki Cemil Filmer’in Ankara Sinemasında Charlie Chaplin’in bir filmini izlemek ister. Sinemaya girdiğinde tüm sandalyelerde erkeklerin olduğunu görür. “Niçin hiç kadın yok” lafıyla birlikte kadınlar salona buyur edilir ve Türk tarihinde ilk kez bir şehirde, bir sinemada kadınlar ile erkekler birlikte bir eğlenceye karışır. İzmir kadını engellenmediğinde, kimseden geri kalmayacağını o gün de gösterir.

Dedim ya, havasından mı güneşinden mi bilinmez, İzmir’in güneşine gülümsemiş kadınlar hep bu ülkenin ilklerini yaşamışlardır. Mesela Afife Jale ilk kez Kordon’daki bir sahnede oynamıştı. Ve ilk olmuştur Türk Tiyatrosu için. Mesela Oya Dağıstan çıktı sonra. Altay’ın yöneticisi ve Oya ablası oluverdi erkeklerin arasından sıyrılarak. Türkiye tarihindeki ilk kadın yönetici oldu. Ve sonrasında tek tek anlatmaya yerimin yetmeyeceği yüzlerce muhteşem kadın çıktı İzmir’in bağrından, erkeklerin dünyasında onlarla aynı oyunu eşit oynamak için.

Ve sonrası günümüz, mesela bir kaç gün evvel, İngiltere’den bir anne, küçük kızının hiç kadın itfaiyeci görmediğini, kadın itfaiyecileri görmesi için twitter’dan yardım istediğini söyledi. Dünyanın dört bir yanından itfaiyeci kadınlar fotograflarını atarken, Türkiye’den sadece İzmir İtfaiyesi’nin kadınları fotograflarını attı.

Ve sonrasında İzmir belediyesi belediye otobüslerini kullanmak için kadınları işe aldığını ve onların da eğitimlerinde muvaffak olup mezun olduklarını, şehir hatlarında artık kadın şöförler olduğunu söylediler.

Körfezin deniziyle gülen kadınlar tarihte olduğu gibi bugün de, yarın da hep istediğini, hep hak ettiğini yapacak. Yeter ki istesin yeter ki hakettiğini düşünsün. İzmir’in erkekleri ve belediyesi onlara gölge etmeyecek, istediklerinde yanlarında duracaktır. Hep böyle olmuştur, hep böyle olacaktır.