Asfalt,yol, otopark Türk yerel yöneticisinin vazgeçilmezleri. "… kadar asfalt döktük/dökeceğiz”, “otopark kapastemizi … yaptık/yapacağız” seçim konuşmalarının ya da vaatlerinin vazgeçilmez kelimesidir. Her gelen yol yapar ya da her gelecek olan yol yapacağını vaat eder.

Geçtiğimiz hafta Birgün Gazetesi’nden Özgür Gürbüz’ün kaleme aldığı yazı ile gündemime yeniden gelen bir olayı bu düşünceler üzerinden sizlere aktarmak isterim.

İstanbul’da Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin düzenlediği, “Yerel Yönetimler ve Çevre Politikaları” panelinde belki de herkese “Nasıl?” sorusunu sorduran bir cümle telaffuz edildi. Cümleyi dillendiren kişi, başkan yardımcılığı görevini yürütmekte olduğum Yaya Derneği’nin de bir üyesi olan, İTÜ’den emekli öğretim görevlisi, duayen ulaşım plancısı Prof.Dr.Haluk Gerçek hocamıza ait. Haluk Bey aynı zamanda İzmir Ulaşım Master Planı UPİ 2030’un da danışmanlarında birisi.

Diyor ki Haluk Gerçek; “Yol yapmazsanız trafik sorununu çözülür” Bunu duyanların, hatta şimdi burada okuyan sizlerin “Nasıl?” diye içinizden geçirdiğinize eminim. Ancak hocanın sağlam hem bilimsel hem de pratikte tıkır tıkır işleyen dayanakları var.

Bu köşenin müdavimleri bilecektir yazılarımda çokça “Yol yaparak trafik sorununu çözemezsiniz” demiş ve “Yol Diyeti” kavramından bahsetmiştim. Konu tam da bu.

Hikaye Güney Kore’de Seul’de geçiyor. Günde 170 bin aracın geçtiği 5,6 km lik bir otoyolun yıkılarak yayalara ait bir alanın ortaya çıkarılması hikayesi.

Kuzey-Güney savaşının ardından 1958 yılında nüfusu hızla artan Seul’ün ihtiyaçları doğrultusunda dere üzerine ( Cheonggyecheon Deresi) yükseltilmiş bir otoban inşa edilmeye başlanıyor. 5.6 km uzunluğundaki, 16 m genişliğindeki yerden yüksekteki otoban 1978 yılında tamamlanıyor, bölge Seul’ün en endüstriyel ve modern bölgesi olmaya başlıyor.

Ta ki 2003 yılına kadar… O zamanın Seul belediye başkanı Lee Myung-Bak, otobanı kaldıracağını ve derenin ıslah edileceğini açıklıyor. Merkeze özel otomobille gelinmesi caydırılıyor ama metro ve otobüs teşvik ediliyor. Proje 2,5 yıldan kısa bir sürede tamamlanıyor. Daralan yollara, azalan şerit sayısına rağmen trafik tıkanmıyor. Daha önce ortalama 15,5 kilometre olan trafik hızı sadece 13,6’ya düşüyor. Bölgeye araç girişi yüzde 19 oranında azalıyor. Metro ve otobüs kullanımıysa yüzde 6 ila 10 arasında artıyor.

Çevre açısından da olumlu sonuçlar elde ediliyor. Hava kalitesi iyileşiyor. Azotoksit oranı yüzde 34, partikül madde (PM10) seviyesi ise yüzde 20 oranında azalıyor. Bir rüzgar koridoru oluşuyor, hava temizleniyor. Viyadüklerin sökülmesiyle gürültü kirliliği de azalıyor. Yol boyunca ortalama sıcaklık da düşüyor. Yaz aylarında yakındaki caddelere göre 4 derece daha serin bir yol oraya çıkıyor. Kentlerin başına bela olan ısı adalarına yolları azaltarak çözüm buluyorlar.

Bu yazıyı okuduktan sonra biraz aaştırınca Güney Kore’nin özellikle Seul’un şehircilik adına ne kadar önemli örnek adımlar attığını öğrenmiş oldum. Meğerse bu yaptıkları tek şey değilmiş. Bir otoyolu yıkıp yayalara açma adımlarının başka örnekleri de var.

Bugünlerde yerel seçim arifesinde kavşakların yer altına alınması, şehrin otopark kapasitesinin yükseltilmesi her iki aday tarafından dile getirilirken diğer örnekleri de kısaca aktarmak isterim.

Diğer örnek Seul Plaza önündeki kavşağın düzenlenmesi. Google Earth kullanarak kendi edindiğim görseller ile anlatayım. Oldukça yoğun araç trafiğine sahip kavşak yerin altına alınmak yerine bakın ne yapılıyor.

Çok güzel bir yol diyeti örneği. Yol yapılarak ya da genişletilerek trafiğe çözüm bulunamayacağını bilen, 2010 yılı tasarım başkenti ilan edilen Seul ‘un yöneticileri müthiş bir iş çıkarıyorlar.

Kavşak bugün büyük bir yaya alanına dönmüş durumda. Üstelik çok düşük maliyet ile yapılmış bir şey bu. Burada da yapılan ölçümler trafiğin daha çok tıkanmadığını aksine yoğunluğun azaldığını gösteriyor ve meydan yılın birçok ayında çeşitli etkinliklere ve konserlere ev sahipliği yapıyor. Meydanın işte bugünkü hali.

Burada konserler yapılıyor, kışın dev bir buz pateni pisti kuruluyor, butik fuarlar düzenleniyor. Yazın ise yeşil alanın üstü insanların Alsancak Kordon’daki gibi oturup sosyalleştiği yerlerden birisi oluyor. Sonuçta araçlara yer açan değil onların alanını daraltan kentlerde insan kazanıyor.

Son örneğimiz yine aynı yerden Seul’den. 1970 lerde yapılan Seul İstayon Viyadüğü’nün dönüşümü öyküsü. Bu viyadük Seul İstasyonu’nun önünden geçen bir üst geçit ve şehrin içine doğru çeşitli kollara ayrılarak devam ediyor.

Koreliler bakın bu yolları ne hale getiriyorlar. Hollandalı bir mimarlık firması tarafından yapılan tasarım sonrasında “Seoullo 7017” adını verdikleri sonuç işte bu.

Yolun yapım tarihi olan 1970’in 70’i ile bu hale geliş tarihi olan 2017’nin 17’sinin birleşimi 7017. Kent böylece yayaların hiç yaya geçidi vb yerleri kullanmasına gerek kalmadan, ölüm tehlikesi ile burun buruna gelmeden, üstelik 240.000 bitkinin içinden şehrin birçok noktasına yürüyerek gidebiliyor. Bu alanı bisikletliler de kullanabiliyor.

Skygarden yani gökyüzü bahçesi de denilen bu yapı ile kentin hava kirliliği azaltılıyor, yaya ve bisikletlilerin can güvenliği, sağlıklı ulaşım imkânı artıyor. Ayrıca burada da yapılan ölçümler trafiğin tıkanmadığını aksine oran olarak düştüğünü gösteriyor.

İzmir’in dağlarında çiçekler açacak kokusu tüm Türkiye’yi saracak. Peki 31 Mart’tan sonra bahar gelir de İzmir’in asfaltlarında da çiçekler açar mı? Egzos kokusu yerine çiçek kokusu duyar mıyız?