İzmir’de eylül başında hep yangınlar çıkarmış zaten. Zira özellikle şehrin göbeğindeki yaklaşık 20 bin kişilik Ermeni milletinin tüm şehre yaydığı “patlıcan kavurma illeti” şehrin başına belaymış. Hatta yine böyle bir yaz gününde, 1845’te İzmir kuru damların, kurak geçen yazın etkisiyle yine Ermeni Mahallesi menşeili bir yangın neticesinde küle dönüşür. Abdülmecit, Osmanlı hazinesinden belki de tarihte İzmir’in Osmanlı’ya vermediği parayı gönderir ve üç katlı, taşlarının arasına tahta konularak depreme de dayanıklı binalar yaptırır. Bu taşlarının arasına tahta koyma işi depreme karşı şehri korusa da bir sonraki büyük yangında evlerin yıkılmasına neden olacaktır.

Şehir böyle yangına teşneyken, İzmir’deki büyük firmalar, han sahipleri sigorta şirketlerine giderek şirketlerini yangına karşı sigortalatır. İzmir’de neredeyse tüm şirketleri sigortalayan sigorta firmaları, primlerini korumak için bir yangın teşkilatı tesis ederler. Kaledeki Yusuf Dede mevkiisine de İzmir’in ilk itfaiye kulesi yaptırılır.

Macar amiri Paul Grosgoviç ile birlikte mucizeler yaratır İzmir itfaiyesi ve hatta “vapuraki” denilen buhar gücü ile çalışan tulumbalar ile bazı araçların öncülü bile olurlar.

9 Eylül günü geldiğinde şehir alt üsttür. Yunan ordusu ve onların işbirlikçisi İzmirsizler şehri çoktan terk etmişlerdir. Geriye Anadolu’dan İzmir’e mülteci olan Rumlar ile şehrin yerlisi Müslümanlar, Ermeniler ve Levantenler kalmıştır. İzmir’e vali atanan Nurettin Paşa itfaiye teşkilatını da lağvetmiştir.

Ve 13 Eylül gelir, rüzgârın yaprak kıpırdatmadığı o gün yangın tıpkı orman yangınları gibi aynı anda birkaç yerden başlar. Dokuz gün sürecek yangında bu yaz tanık olduğumuz sahneler yaşanır, ateşler şehri deniz ile kendisi arasında sıkıştırır. İtalyan Koleji gibi, söndürülmek istenen yerlerin gayet güzel söndürüldüğü, bazı yerlerde söndürmeye gelenlerin üzerine ateş açıldığı 9 gün yaşanır. 9 gün sonunda şehir on binden fazla evladını kaybeder. 22 Kasım 1922 günü çıkartılan yasa ile şehri terk etmesi emredilen Ermeni nüfusu ise sadece on bin kişidir. Marsilya Oddo kampına gidecek ve İzmir’i özleyecek kişi, yirmi bin kişilik Ermeni cemaatinin sadece on binidir.

İnsanlar yangını kimin çıkarttığı konusunda bir kör dövüşü yaptıklarından, yangını kimin söndürmediğini pek konuşmak istemiyorlar. Onlar kibirli şekilde İzmirlileri tüm bu felaketin, savaşın, kanın sorumlusuymuş gibi addedildikleri için bu ölen on binlerce İzmirliyi anmıyor.

Onlar ki 9 Eylül günü kurtardıkları İzmir’in orta yerine gökdelenler dikmek için ceplerinde projeleri hazır. Bir türlü Kültürpark’ı imara açmaktan vazgeçmiş değiller. Onlar ki Basmane çukuruna gökdelen yapma hevesindeler, Narlıdere’yi imara açmak, depremden dönüşecek Bayraklı’ya yine aynı yükseklikte binalar yapabilmeyi kovalamaktalar.

Yangını biz yakmadık, yangını onlar da yakmadı. Veya birleşti her millet hep beraber yaktı. Bunu bilmenin imkanı yok ama bugün 2021 de hala, İzmir’i yakmaya çalışanlardan kurtarmaya çalışıyoruz. Üstelik gözümüze bakarak 9 Eylül’ü kutluyorlar